19.Bölüm; Kaybetmek

6.4K 1K 489
                                    

Jisung kuralları zaten biliyordu. Bu yüzden bilmiş bir gülümseme takınıp Felix'in elinden tuttu ve kendi kapılarına doğru ilerlemeye başladı.

Bu labirent belli sayılı odalardan oluşuyordu. Yani normal dolambaçlı bir yer değildi.

İlk odalarına gelmişlerdi. Anlaşılan bu oda heyecan ve panik içindeyken bilgilerinizi ne kadar kullanabileceğinizi ölçüyordu. Çünkü odanın bir köşesinde iksirlerden oluşan bir tezgah, diğer köşesinde ise küçük bir kız acı içinde bacağını tutmuş yerde oturuyordu. Jisung koşarak kızın yanına geldi ve neler olduğunu sordu.

"Neden ağlıyorsun tatlım? Hadi anlat bana."

Kız bu soruyla daha çok ağlamaya başlamıştı. Jisung eli ayağına dolaşmış bir şekilde kızı konuşturmaya çalışıyordu ama nafile. Bacağını tuttuğu yere baktı Jisung yavaşça, elinin etrafındaki yerin rengi değişmeye başlamıştı.

"Hanji... buraya baksan iyi edersin."

Felix'in sesiyle ona doğru döndü ve gösterdiği yere baktı. Yeraltı dünyasının en zehirli yılanlarından birisi köşede duruyordu. Şimdi neler olduğunu anlamıştı Jisung. Önce yılanı etkisiz hale getirmek için çizmesinden çıkardığı asa ile bir büyü mırıldandı.

"Immobulus!*"

Sonra hızla ayağa kalktı. Buraya gireli yaklaşık iki dakika olduysa kızın ölmesine son üç dakika kalmıştı.

Felix'le beraber iksirlerin üzerinde durduğu tezgaha gelip karıştırmaya başladılar. Jisung aradığı şeyi bulmaya çalışırken bir yandan da Jeremy'ye sahip olduğu için şükürler ediyordu çünkü onun sayesinde yılan zehirlerini ve panzehirlerini az çok biliyordu.

Sonunda aradığı şişeyi bulmuştu. Zaferle havaya kaldırıp alnından akan teri sildi ve neredeyse tüm alt vücudu maviye dönmüş olan kızın yanına diz çöktü.

Şişenin içindeki sıvıyı kıza bir çırpıda içirmişti. Küçük kızın bedeni normale dönerken arkasındaki duvarda bir kapı oluştu. Jisung ve Felix birbirlerine bir beşlik çakıp sıradaki odaya doğru yürüdüler.

Minho ve Changbin de ilk odayı başarıyla geçmişlerdi. Şu ansa önlerinde duran hayaletin ne amaçla orada durduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

"Ne yapmamız gerektiğini anlamadım ben, sen anladın mı Bin?"

"Ben de anlamadım. Hareket de etmiyor ki. Dürtsek mi acaba?"

"Gerizekalı o bir hayalet nasıl dürtmeyi düşünüyorsun?"

"Aaaa doğru elim içinden geçer."

Minho elleriyle yüzünü sıvazlayarak sabır dilendi bir süre. Anlaşılan bu odadan kolay bir şekilde çıkamayacaklardı. Bir süre etrafını inceledi ve önündeki hayalete seslenmeye çalıştı. Ne etrafta bir şey bulabilmişti ne de hayalet ona tepki vermişti.

Changbin ayakta durmaktan sıkılmış olmalı ki yere oturup bağdaş kurdu. Minho ise bir süre düşüncelere dalmıştı. Yaklaşık geçen iki dakikadan sonra aklına bir fikir gelmiş gibi Changbin'e döndü.

"Fiziksel olarak iletişim kuramıyorsak eğer..."

"Biz de zihinsel olarak kurmayı deneyelim?"

Minho'nun cümlesini Changbin tamamlamıştı. Minho arkadaşına gülerek elini uzattı ve ayağa kaldırdı. Changbin, Minho'nun görevini yapması için kenara çekilmişti.

Minho önce hayaletin tam önünde durdu ve gözlerini kapattı. Kelimenin tam anlamıyla telepati kurmaya çalışıyordu. Birkaç dakika uğraştıktan sonra gerçekten başarabilmişti. Fakat bir terslik vardı. Hayalet ona buradan çıkmaları gerektiğini söylüyordu. Kesin bir dille reddetti Minho. Bu görevi kazanmalıydı.

Poisoned For You///MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin