2. BÖLÜM: "KORKULAR"

905K 40.1K 82K
                                    

Bu hikaye DOKUZ YAYINLARI farkı ile kitap haline getirileceği için bölümlerin tamamı eski, yazım zayıf, kurgu güçsüz. Şu an kurgu güçlenmiş bir şekilde yeniden yazım aşamasında, yakında kitaplaşacak. Kitap tamamen yeni bölümlerden oluşacak. Pandemiden dolayı yazıma ara vermiştim, şu an son hız devam ediyorum. Yakında raflardaki yerini alacak. Final bölümü Wattpad üzerinde yayımlanmadı. Bu kısa bilgiyi veriyorum çünkü bazı arkadaşlarımız anlayamamış. Keyifli okumalar!

Bölüm Şarkısı: Blue Foundation - Eyes On Fire

2. BÖLÜM: "KORKULAR"

Herkesin kalbinde mutlak suretle yer edinmiş bir korku duygusu vardı. Yirmi bir yaşıma gelene kadar birçok şeyden korkmuştum. Karanlıktan, gök gürültüsünden, boyu boyumu geçen dalgalardan, cızırdayan lambalardan... Şimdi yirmi bir yaşındaydım ve bir adamdan korkuyordum.

Tam iki buçuk saattir burada, onun evindeydim. Sokağın başında asılı duran o yazıyı gördüğümden beri mantığım da dâhil olmak üzere bana ait olan her şey buz tutmuştu. Gözlerimi kaldırıp ona baktım, bana bakarken gözlerine yayılan o yırtıcı ifadede herhangi bir değişim yaşanmamıştı. Hemen karşımda duran deri koltukta oturuyordu, çenesini dikmiş, pek de güvenli görünmeyen bir ifadeyle beni izliyordu.

"Sen kimsin?"

Bu soruyu kaçıncı soruşuydu bilmiyordum fakat mantığım bir kâsenin içine doldurup devrilmiş boncuklar gibi darmadağın olmuştu, şu an zihnimde her yer her yerdeydi. Sessizliğim onun daha da gerilmesine neden oldu.

"Bak ben sabırlı bir adam değilim," dedi sert bir sesle, sesi öyle sertti ki, kalbim atışını tekrar hızlandırdı. "Son kez soruyorum küçük kız, sen kimsin?"

"Burada olmamam gerek," dedim tıpkı çıldırmış gibi. Kafam almıyordu bir türlü, en son o kitabın kapağını açmıştım ve sokağın sonundaki yazıyı kitabın ilk sayfasında okuduğuma yemin edebilirdim. "Burada olmamalıyım."

Belirgin çene kemiği sert bir kavis çizerek dışarı doğru vurgu oluşturdu. Oturduğum yere sinerek ona bakarken kendimi bir labirentin ortasında, yanlış yolu izliyormuş gibi hissediyordum. Çıkışı bulmak hiç bu kadar zor görünmemişti gözüme. Oysa kapı oradaydı, kapıyı çarpıp çıkıp gidebilirdim ama hemen karşımda oturan bu adam, bunun hiç de göründüğü kadar kolay olmadığının bir kanıtı gibi duruyordu.

"Ama buradasın." Sesi keskindi. "Papağan gibi aynı şeyleri tekrar etmek yerine neden bana kim olduğunu söylemiyorsun?"

Karşımda duran adamı bir kez daha inceleme gereği duydum. Suratında duyguya dair tek bir iz dahi yoktu. Keskin, belirgin çenesi kasılmış, öfkeli bakışları doğrudan beni hedefi haline getirmişti. Her şeye rağmen çok güzeldi.

"Konuşacak mısın?" Sesi tehditkârdı. "Yoksa seni konuşturmamı ister misin?"

"Ne?"

"Eğer kendiliğinden konuşmazsan, seni ben konuşturmaya başlayacağım ve emin ol, hiç nazik bir adam değilimdir."

Ne o gözlerini benden çekti ne de ben gözlerimi ondan ayırabildim. Loş ışığın altında parıldayan gözleri bir şahinin gözlerinden farksız bakıyordu. Avını parçalamak için pusuda bekleyen bir yırtıcıdan tek farkı, büyüleyici bir güzelliğe sahip oluşuydu.

"Ne söyleyeceğimi bilmiyorum," diye itiraf ettim oturduğum yerde iki büklüm olurken. "Sadece tüm bunların bir rüya olmasını diliyorum."

Ani bir hareketle ayaklandı ve hesaplanması imkânsız bir süre zarfında dibimde bitti. Beni büyük bir hızla oturduğum yerden kaldırdıktan hemen sonra arkamdaki duvarla arasında kalmamı sağladı. Nasıl bu kadar hızlı hareket etmişti hiçbir fikrim yoktu ama gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi kocaman açıldı. Uçurum mavisi gözleri doğrudan benim kızıl kahve gözlerimin içine mühürlenmişti. Dikkatle ona baktım, çenesi seğiriyordu. Bakışlarındaki kana susamışlığı görmek zaten var olan korkumun üzerine dehşeti de ekledi.

İÇİNDE BİR SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin