36. BÖLÜM: "MASKE"

1.8M 28.3K 144K
                                    

Bölüm Playlist:

Trees Of Eternity – Black Ocean

Elise Mélinand - Sur L'Océan

36. BÖLÜM: "MASKE"

Kapkara bir okyanustaki en mavi noktayı arayan o melez balıktım ben. Belki de bir balık bile değildim. Annem bir martı, babam bir balıktı. Suyun içinde kanatlarım kopmuş, akıntı beni istediği yöne yuvarlar olmuştu. Kanatlarım olmayan bir martı, yüzgeçleri olmayan bir balıktım, kıvrıldım ve bir yılan gibi yoluma devam ettim. Yine de kararlıydım. Son nefesimi verene dek o maviyi aramayı sürdürecektim.

Şömineden yükselen çatırtılar Dağ Evi'nin ahşap duvarlarında yankılanıyordu. Kızıl, turuncu alevlerin büyüttüğü titreyen ışık bedenime dokunup, karanlıkta kalan yanlarımı aydınlığa kavuştururken, o ışık ruhuma bir türlü uğramıyordu. Şöminenin önünde bağdaş kurarak oturmuştum, hemen arkamdaki sallanan ahşap sandalyede Efken oturuyordu. Ben yerdeydim, yere serili post bacaklarımı kaşındırıyordu ama şu an odaklandığım şey bu değildi, ateşin çağlayan hararetli görüntüsüne odaklanmıştım.

Efken'in uçurum bakışlarının keskin hatlarını sırtımda hissedebiliyordum.

Mantığım bir kuytu köşeye çekildi, kan kokulu kelimeler damarlarındaki ince kesikleri bana gösterirken, gözlerinde birikmiş yaşlarla yüzüme bakıyorlardı. Onlara verebilecek hiçbir cevabım yoktu, şu an asıl şaşkın olan bendim. Doğaüstü şeylere inanmazdım; falcı ve büyücüleri kaile almazdım. Şimdi ise ayak bileğimde pranga şeklinde bir kelepçe dövmesi vardı, aynısının diğer eşi de Efken'in elinin bileğindeydi. Düşüncelerimin ortasında sert bir rüzgâr esti, geçerken tüm mantığı çökertmiş, yıkmıştı.

Cama vuran yağmur damlalarının tıkırtısı, ateşin sesi ve Efken'in sessizliğiyle bir süre öylece bekledim. Ardından bacaklarımı karnıma doğru çektim, çenemi dizime yasladım ve kollarımı bacaklarımın dışına doğru sıkıca sardım. Ateşin sıcağını yüzümü yalıyordu.

"Sessizlik?" Efken iki saat süren sessizliğini küçücük bir kelimeyle bozarken, güvenli olduğunu düşünerek inşa ettiğim baraka, onun sesini duymamla eş zamanlı olarak başıma yıkıldı.

"Sessizlik." Sesim hasta gibiydi, kasıklarımda hafif bir sızı, düşüncelerimde ağır bir yük, bedenimde tuhaf bir yorgunluk vardı.

Onun da en az benim kadar sersemlemiş olduğunu biliyordum, Mustafa Baba'nın barakasından çıkarken, hiç konuşmamıştık. Yol boyunca onunla diyalog haline girmemek için uyuyor numarası yapmıştım, Mustafa Baba'nın söylediklerini zihnimden kazıyıp, atamıyordum. Kanlı parmaklarıyla tertemiz sayfalara dokunmuş, berraklaştığını sandığım suyun daha da bulanıklaşmasına neden olmuştu.

Ben neyin içine düşmüştüm böyle?

Bedenimdeki farklılığı hissediyordum, zira ruhumda da aynı farklılık mevcuttu ama bedenimdeki çok daha yoğun ve gözle görülür bir farklılıktı. Kasıklarımdaki sızıyı yok saymaya çalışarak, dizlerimi göğsüme doğru tamamen bastırdım ve küçücük bir top boyutu alana kadar ufaldım.

"Biraz tuhaf," dedi Efken, sesi düzdü.

"Biraz mı?"

"Tamam, bayağı."

Eşofmanın yukarı sıyrılın kısmından görünen kelepçe dövmesine baktım, yeni yapılan dövmeler mavi renge dönmeden önce bir süre siyah olurdu, bunu biliyordum. Ama bu sanki yıllardır benimleymiş gibi maviydi, hatta normal bir dövmeden daha parlak bir mavi. Gözlerimi kıstım, kirpiklerim gözlerimde büyük bir fazlalıktı sanki.

İÇİNDE BİR SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin