Bölüm Şarkısı: Olivia Lufkin - Winter Sleep
18 BÖLÜM: "CESET"
"Durdu gibi," diye mırıldandı Efken kafasını geriye atıp koltuğa yaslarken. Göz ucuyla beni izlemeye devam ediyordu. Radyoda hafif bir müzik çalıyordu ve ısıtıcı çalışıyor olmasına rağmen içerisi soğuktu. "Üşüyor musun, Medusa?"
"Biraz," diye itiraf ettim. "İçerisi böyleyse dışarısı nasıldır kim bilir?"
"Epey soğuk olmalı."
"Kesinlikle." Gözlerimi ona çevirdiğimde bir an göz göze geldik. Kafasını sürücü koltuğuna yaslamış hafifçe bana döndürmüş tuhaf bir ifadeyle beni izliyordu. "Ne oldu?" diye sordum afallamış bir şekilde.
"Hiç," derken sesi düşünceliydi. "Aslında hâlâ bana bir şeyler anlatmanı bekliyor olabilirim."
Kaşlarımı çatarken yüzümü ellerime düşürdüm. Kitap ve ansiklopediler hemen dizlerimin üstündeydi. Parmaklarımı birbirine kenetlemiştim. Soğuktan beyazlaşmış ellerime bakarken kalbim tuhaf bir şekilde hızlı atıyordu ama bunu ona yansıtmaya niyetim yoktu.
"Sana anlatacak bir şeyim yok. Aklıma hiçbir şey gelmiyor."
"Sıkıntıdan patlayabiliriz," dedi düz bir sesle. Bakışlarının ağırlığını profilimde hissedebiliyordum. "İstersen bana küçük bir anını da anlatabilirsin."
Gözlerimi kırpıştırdıktan sonra bakışlarımı ağır bir şekilde Efken'e çevirdim. Ciddi olup olmadığını sorgulayan gözlerle ona bakarken, o benim aksime oldukça rahat görünüyordu. Buğday tenli olmasına rağmen teni şu an bembeyaz görünüyordu. Normalde çok daha esmer göründüğünü düşünürdüm ama sanırım hava şartlarından teni de nasibini almıştı.
"Güzel bir anım yok."
"Zaten güzel şeylerden pek hoşlanmam." Bunu söylerken beni teselli etmek için mi, yoksa ciddi olduğu için mi söylemişti anlayamamıştım ama her nedense kurduğu cümle kalbime iyi gelmişti.
"Ben küçükken..." diye söze girdim. "...bir kedim vardı. İsmi Bıcırık'tı. Sapsarı tüyleri, iri yeşil gözleri vardı. Erkekti. Bir gün sahura kalktığımda onu bahçe kapısında bulmuştum. Onun bana Allah'ın bir armağanı olduğunu düşünmüş ve onu sahiplenmiştim." Gözlerim Efken'in üstünde olsa da, zihnim çok başka bir yerdeydi. Sanki Efken'in uçurum mavisi gözlerinde bir pencere açılmıştı ve o pencerenin hemen dışında geçmişim vardı. Geçmişimi onun keskin gözlerinden izlerken burnumun sızladığını hissettim. Bıcırık'ı seviyordum. O, benim tek dostumdu.
"Bunun kötü bir anı olduğunu düşünmüyorum." Sesi ifadesizdi. Sesinden ne hissettiğini tam olarak algılayamıyordum ama hikâyenin bir devamı olduğundan emindi. Sanırım bu cümleyi anlatmaya devam etmem için kurmuştu.
"Yalnız bir çocuktum. Pek arkadaşım yoktu, dışlanıyordum. Bu yüzden okulu hiçbir zaman sevmemiştim. Okul benim için bir zorunluluktu. Her ne kadar derslerim iyi olsa da, okuldan haz etmiyordum. Benimle dalga geçiyorlardı, küçük bir çocuk olmama rağmen pembeden çok siyah kullanıyor olmam sanırım onlara tuhaf geliyordu. Ama zevkler insanlara özeldir, değil mi? Ne var yani pembeyi değil de, siyahı sevmişsem? Ama zamanla okulda satanist olduğuma dair bir söylenti yayıldı. Bıcırık'tan haberdar olan sınıf arkadaşlarımda bu söylentinin daha güçlü bir hal almasını sağlayacak varsayımlarda bulundular. Sonra..."
"Sonra?" derken gözlerinin içi soru işaretleriyle doluydu. Beni ilgiyle dinlemesi beni şaşırtmıştı.
"Öğretmenlerim ailemle görüştü ve ailemi psikolojik sorunlarım olduğuna inandırdılar. Bıcırık'ı evden götürdüler ve onu bir daha hiç bulamadım. Sonrada hayatıma bir renk almam düşündüğünü gerektim. Siyahı renkten saymayan insanlar yüzünden, bir renge daha ihtiyaç duydum hayatımda. Ve maviyi sevdim. Siyah ve mavi. Her nedense birbirlerine benzetiyorum onları."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİNDE BİR SEN
FantasySen hiç bir kitap karakterine âşık oldun mu? O, oldu. Asıl tuhaf olan ise... Kitap karakteri de ona âşık olmuştu. "O gece bir kitapla tanıştım. Kaderime giden yolda bana rehber olacak bir kitapla." (DÜZENLENİYOR.) © Tüm Hakları Saklıdır! ©