Bölüm Şarkıları: Steelheart – She's Gone
Thurisaz - Endless
April Rain – Say It
40. BÖLÜM: "KATRAN"
Bir yılanı öldürürken iki kez düşünün; onun intikamı için izinizi sürecek bir başka yılanın zehirli nefesini ensenizde hissedeceksiniz.
Göğsümden kopup ona koşan çığlık, arabanın içinde büyürken; sessizlik ikimizi de bileklerinden kelepçelemişti. Adamın son anda kurtulup kaçışı, cesetlerin içinde tıpkı bir ruh gibi ilerleyişim; tüm bunlar yalnızca on yedi dakikaya mâl olmuştu.
Arabanın camları sonuna kadar açıktı, rüzgârın uğultulu ıslığı sert bir kamçıyı andıran çetinliğiyle arabanın içine çarparken, Efken'in kanlı parmakları direksiyonu sıkıca kavramıştı. Araba, bir yanı uçurum, diğer yanıysa dağ olan daracık bir yolda ilerlerken; uçurumun yüksek kayalarına çarpan okyanus dalgalarının genzi yakan tuzlu kokusunu soluyordum. Birkaç damla okyanus suyunun dev kayalıkları aşıp, arabanın penceresinden içeri sıçradığına yemin edebilirdim.
İçimdeki gücün özüne inmiş, zehrin kanımdaki hareketini hissetmiştim. İçeriye doluşan soğuk, algılarımı kör eden düşüncelerin yolunu tıkamaya yetmiyordu. Derin bir nefesi ciğerlerime doldurduğumda, ciğerime dolan nefes değil, kanın ilik yakan metalik kokusuydu. Yüzümü buruşturdum, bunu yaparken şakaklarım sızlamıştı.
Kafamın içinde yankılanan birçok soru vardı ve hepsinin cevabı aynı noktaya yürüyüp, o noktada durup, cevabı kavrayarak bana alay eden gözlerle bakıyorlardı.
Efken'in önümde insanları nasıl katlettiğini görmüştüm, vahşi bir yırtıcı gibi hiçbirine acımadan onların ruhlarına pençe geçirip, bedene asılı duran ruhu acımasızca sökmüştü. Peki ben? Koluma dolanan yılanın o şeffaf varlığını hâlâ hissedebiliyordum. Gücün, bedenimdeki dalgalarının kıyıya çarpmadan hemen önce nasıl büyük bir tsunami yarattığının da bilincindeydim.
Az daha bir insan öldürüyordum.
Ağırlaşan kirpiklerim, okyanus kıyısında uğuldayan rüzgârın uçuşturduğu saçlarımın onlara çarpması sonucu daha da kısıldı. Uzun saçlarım, rüzgârın egemenliği altında havalanıyor ve Efken'e uzanıyordu. Direksiyonu daha sıkı kavradı ve gözlerini kısıp, derin bir nefes aldı. Yanağına küçük silleler indiren saçlarımı kokluyordu.
Bu hareketi kalbimin damarlarını genişletip, içinde akan kanın baskıyla patlayıp göğüs kafesimi kendi rengine boyamasına neden oldu.
Konuşmadık.
Sıkıca yumduğum gözlerimin önünü perdeleyen göz kapaklarımın siyah kapılarında aynı görüntüler dönüp duruyordu. Bu bir sinema perdesini andıramayacak kadar bulanık, gerçekliğini sorgulayacağım kadar kan dondurucuydu.
Gözlerimi tekrar açtığımda, yıkım yetmezliğiyle kasılan kalbim onu görmem için gözlerime sert bir emir gönderdi. Omzumun üzerinden yavaşça ona baktığımda; camdan, boğuk mavi gökyüzünden küçük küçük süzülen kar parçalarının tekrar süzülmeye başladığını görmüştüm. Boynu, çenesi, yüzünün belli kısımları ve elleri kan içindeydi. Kan kurumuş; bir kısmı kararmış, bir kısmıysa hâlâ katliamın kızıllığını taşıyordu.
Ona baktığımı biliyordu.
Bir an, kanın bu adamın bedeninden ziyade ruhunun bir parçası olduğunu düşündüm.
Köprücük kemikleri belirgindi, belirgin köprücük kemiklerinin etrafında kuruyan kan lekelerine baktım; ardından bakışlarımı onun aykırı güzelliğiyle ödüllendirilmiş kusursuz yüzüne çevirdim. Düzgün burnu ve burnunu takip eden dolgun dudakları yan profilden inanılmaz görünüyordu. Yüzündeki kana rağmen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİNDE BİR SEN
FantasySen hiç bir kitap karakterine âşık oldun mu? O, oldu. Asıl tuhaf olan ise... Kitap karakteri de ona âşık olmuştu. "O gece bir kitapla tanıştım. Kaderime giden yolda bana rehber olacak bir kitapla." (DÜZENLENİYOR.) © Tüm Hakları Saklıdır! ©