20. BÖLÜM: "ŞİFA"

870K 34.4K 84.9K
                                    

20. BÖLÜM: "ŞİFA"

Zaman şeker yerine tuz ilave ettiği haşlak şerbetini, tel tel olmuş kuru bir tatlıyı andıran bedenlerimize dökerken, gözlerimiz bir an olsun ayrılmamıştı. Tenine değen parmaklarım karıncalanmaya başladı. Kemikli ve yeni yeşermiş sakal kırıntılarıyla dolu olan yanağı elimin altında kaskatı kesilmişti. Telvesine kadar içilmiş ama yine de kapatılmaktan vazgeçilmemiş kahve falı gibi hissediyordum kendimi. Ne yöne, ne şekilde dağılacağım, nasıl bir şekil çizeceğim bilmiyordum. Ama bir şekil çizebilmem için kapatılmıştım.

Elimi yavaşça onun yanağından çekecektim ki aniden elimi yanağındayken yakaladı ve çekmeme engel oldu. Elimi tutan eli sıcacıktı.

"Gülmek bana yakışıyor, öyle mi?" diye sordu gözlerimin içine bakarak. Uçurum mavisi gözlerinin içindeki bataklık yeşili kırıntılar tek bir yönde toplanmış gibiydi. Kara lekeler genişledi ve irisleri ekseni altına aldı. Hafifçe kafamı salladığımda gözlerini kısarak yüzüme baktı ve ardından delici bakışları yüzümden kayıp, dudaklarıma indi. Akvaryumundaki su kurumuş balık gibi dudaklarım hafifçe aralanırken, kalbim hızla çarpmaya başladı.

"Güldür o zaman, Medusa."

Altına imzamı attığım yasalarım tek bir cümlesiyle kızgın alevlerin arasına atılmış ve közü uçup, yok oluncaya dek cayır cayır yanmıştı. Bana en tanıdık olan yabancı, bana kendimden bile daha yakındı. Sertçe yutkundum ve elimi geri çekmeye çalıştım ama bırakmadı.

"Seni nasıl güldürebilirim inan hiç bilmiyorum," dedim umutsuz bir sesle. "Seni güldüren şeylere yabancıyım ve bu evde yaşamaya başladığımdan bu yana seni ilk kez gerçekten gülerken gördüm."

"Çünkü ilk kez gerçekten güldüm."

Kelimelerim beynimin loblarından aşağıya dökülüp, kıvrımlardaki tenha aralara saklanarak yok olurken Efken'in gözlerine baktım. Yanağını avucumun içine biraz daha bastırdı ve yeni çıkan sakallarının pürüzlü yüzeyini avuçlarımın içinde hissetmemi sağladı.

"Sen gerçekten ilginç bir adamsın," dedim avuçlarımdaki şefkate sığınan yıkım getiren katile.

"Sende gerçekten ilginç bir kadınsın," diye fısıldadı kirpiklerinin altından bana bakarken. "Yoksa küçük bir kız çocuğu mu demeliyim?"

Burukça gülümsedim. "Küçük bir kız çocuğu olmak hiç de fena bir fikir değil," diye mırıldandım. Gözleri tekrar gülümsememe takılırken cevap dahi vermedi. Sessizliğini fırsat bilerek yavaşça elimi elinden ve yanağından kurtardım. Tekrar yerime yatarken gözlerini profilimde hissedebiliyordum. Loş sarı ışık odanın duvarlarındaki gölgelerimizi devleştirmişti.

"Uyuyacağım," dedim düz bir sesle. "İyi uykular, Efken."

Sırtımı ona, yüzümü duvara dönerken keskin bakışlar hâlâ sırtımdaydı. Bunu hissedebiliyordum. Kalbim sakinleşmiş sayılmazdı ama en azından yüzünü görüş alanımdan çıkardığım için rahatlamıştım. Gözlerimi duvara düşen gölgemize dikerken uykum olmadığı halde onunla daha fazla temas kurmamak için uyuyacağım yalanını söylemiştim.

Efken'in eli usulca belime kaydığında yattığım yerde taş kesildiğimi hissettim. Bir volkan, terk edilmiş yüksek bir dağın en tepesindeki sivri uçtan fırlayarak dışarı çıkmış, lavlarını dağın eteklerine kadar salarak, büyük bir hızla ormanı küle çevirmişti. Derin bir nefes aldım ve hafifçe yutkundum. Hiçbir şey söyleyememiştim. Ardından kaslı göğsü sırtıma yerleşti ve beni sıkıca sarıp kendine bastırdı. Saçlarımın arasından sızan, ensemi gıdıklayan ılık nefesini hissedebiliyorum.

İÇİNDE BİR SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin