32. BÖLÜM: "YILAN"

1M 30.9K 61.5K
                                    

Bölüm Şarkısı: Luigi Rubino – Voice In The Eyes

İÇİNDE BİR SEN

32. BÖLÜM: "YILAN"

Bir notanın duvarlara çarparken çıkardığı o büyüleyici sesi, bir kadının tatlı yakarışının melodilere dökülüşünü dinliyordum.

Aynı melodi durmadan beynimin içinde dönerken, kuruyan dudaklarımı birbirine bastırdım. Kuruyan dudaklarımı birbirine bastırdığım anda, kurak bir acı inime sızıp, damaklarımda yankı uyandırdı.

Saç diplerim nemli, boynum tamamen terle kaplanmıştı. Çok değil, yalnızca on dakika önce gördüğüm kâbusun kalıtsal izlerini tenimde taşıyordum. Ne gördüğümü tam olarak hatırlamasam da, kâbusumun boş iskeleti hayal meyal gözlerimin önündeydi. Yine de o kadar yüzeyseldi ki, konuyu tam olarak kestiremiyordum.

Emin olduğum tek şey, yine yıkım getirenimle alakalı bir kâbusun pençelerinden kurtulduğumdu.

Birbirine bastırdığım ve kuru acısını çatlamış kabuğunda hissettiğim dudaklarımın arasına küçük bir boşluk açarak, o boşluktan içeriye dolan havanın ciğerlerime akın etmesine izin verdim. Tozlu bir havaydı ve girerken boğazımı rahatsız etmişti. Gözlerimi aralamaya çalıştım ama kirpiklerim birbirine geçmiş, ayrıca nemli olduğu için de biraz yapışmıştı sanırım.

Odanın kapısının açıldığını işittim, ardından açılan kapı daha yumuşak bir şekilde kapandı. Muhtemelen, Efken uyuduğumu görmüştü ve sertçe açtığı kapıyı, çok daha yavaş bir şekilde kapatmıştı.

Parkede onun ayaklarından yükselen huzurun tıkırtısını dinledim. Çıplak ayaklarının parkeye basarken çıkardığı sesler boğazımda büyümüştü. Her bir adım da bana daha da çok yaklaşıyor, bunu bilmek kalbimin hızını arttırmasına, nabzımın hızlanmasına sebebiyet veriyordu.

Ayak bastığı parkeye bile bir anlam yükleyebilecek kadar çıldırmıştım.

"Yılanım uyuyor," diye fısıldadı sakin bir sesle. Sesinin tınısına saklanan anlamı anında emen hislerim uyanıp, daha dinç bir şekilde dolaştı kanımın içinde. Yatağın bir tarafı hafifçe çöktü ve güçlü parmaklar yüzeysel olarak terli alnıma dokundu. "Ve çok terlemiş."

Başımı sol tarafa çevirerek, boynumu açıkta bıraktım. Efken'in uçurum mavisi gözlerinin boynuma düştüğünden emindim. Alnımda duran parmaklar, yanaklarıma dokunarak dudaklarıma indi. Kurumuş dudaklarımda küçük bir tur attıktan sonra terli boynuma inip, ıslaklık boyunca turladı.

Göğsüm, aldığım derin nefesin etkisiyle yukarı kabardı ve Efken bunu fark etmiş olacak ki, parmakları dokunduğu yerde öylece kaldı. "Uyanık mısın?" diye sordu kısa bir beklemenin ardından.

"Bir süredir," diye fısıldadım pürüzlü bir sesle. Yanağım yastığa gömülmüştü ve gözlerimi hâlâ açamıyordum.

"Hasta mısın?" Eli bir kez daha alnıma çıktı ve alnımı elinin tersiyle yokladı. "Sorun ne?"

"İyiyim," dedim tekrar pürüzlü bir sesle. "Sadece üstümden vinç geçmiş gibi hissediyorum. Bunun dışında gerçekten iyiyim."

"O zaman o güzel kıçını kaldırman gerekecek, yılan," dedi düz bir sesle. Bir an yanaklarıma kanın hücum ettiğini düşünsem de, yüzüm hâlâ tepkisizdi. Efken'in bu cüretkâr sözleri, davranışları... Sanırım ben de bağışıklık yaratmıştı.

"Neden?"

"Çünkü dışarı çıkacağız."

Tek gözümü açmayı başardığımda, ona düz düz baktım. "Nereye gidiyoruz yine?"

İÇİNDE BİR SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin