11. BÖLÜM: "SICAKLIK"

929K 38.6K 93.7K
                                    

Bu hikaye DOKUZ YAYINLARI farkı ile kitap haline getirileceği için bölümlerin tamamı eski, yazım zayıf, kurgu güçsüz. Şu an kurgu güçlenmiş bir şekilde yeniden yazım aşamasında, yakında kitaplaşacak. Kitap tamamen yeni bölümlerden oluşacak. Pandemiden dolayı yazıma ara vermiştim, şu an son hız devam ediyorum. Yakında raflardaki yerini alacak. Final bölümü Wattpad üzerinde yayımlanmadı. Bu kısa bilgiyi veriyorum çünkü bazı arkadaşlarımız anlayamamış. Keyifli okumalar!

Bölüm Şarkısı: Elegeion - Scars

11. BÖLÜM: "SICAKLIK"

Güneşin doğuş ve batış zamanı, günün en sevdiğim saatleriydi. Şafak sökerken penceremi açar, yaz kış demeden sabah ayazını kucaklardım. Ürperirdim de muhakkak. Ama düşüncelerimi o tatlı, arada sırada çarpan sert esintiye bırakıp, esintinin onları benden çok uzaklara taşımasından beklediğim umut ve aldığım zevk tatmin ediciydi.

Zihnimde çözülmesi zor bir düğüm, geçilmesi imkânsız köprüsü çökmüş bir yol vardı. Onun her bir kelimesi, her bir ifadesi neden bu kadar etkisi altına alıyordu ki beni? Bunun iki cevabı vardı. Birinci cevap; o çok yakışıklıydı ve ben her sağlıklı genç kız gibi hormonlarımın azizliğine uğruyordum. İkinci cevap; ilk kez bir erkekle bu kadar yakın olduğum için duygularımın adını, yerini ve hatta görevini unutmuştum. İkisi de mantıklı birer cevaptı bana göre. Sanırım bu sorunun cevabı iki şıkla da ödüllendirilmişti. Sorudaki mantık hatası da burada başlıyordu ya zaten. İşaretlenmesi gereken iki doğru cevap vardı.

Belki de ikisi de yanlıştı.

Kaskatı olmuş bedenimi, kahve ve tarçının kendine yuva belirlediği bedeninden kurtarmak gibi bir girişimim olmadı. Aslında ondan ayrılmak istiyordum çünkü kalbim deri değiştirmek istiyor gibi kasılıyordu. Bu tıpkı bir yılanın deri değiştirirken gösterdiği tepkilere benziyordu. Yavaş kasılmalar, içeri bükülmeler, kıvrılmalar ve ardından hızlı bir şekilde içinde bulunduğu deriyi terk etmek.

"Cevap verip canımı sıkmadığın için ayrıca ödüllendirileceksin," dedi düz bir sesle. Kolları tıpkı bir ahtapot gibi sarılmıştı zayıf bedenime. "Sahibinin kim olduğunu bilmen güzel bir şey."

O bunları söylerken ne düşünüyordu bilmiyordum ama ben onun suratının ortasına esaslı bir yumruk geçirip, arkama bakmadan kaçmayı düşünüyordum. Ama yapabilecek yürek bende mevcut muydu? Değildi.

Şu an ona muhtaçtım. Her anlamda. Gerek şefkat, gerek yardım, gerekse kalacak yer ve yiyecek yemek. Burada, bu tuhaf şehirde ondan başka güvenebileceğim, sığınabileceğim hiç kimsem yoktu. Hoş, ona da tam olarak güvendiğim söylenilemezdi.

"Yağmur dindi," dedi oysa yağmur dineli neredeyse yarım saat olmuştu. "Biraz yürüyelim mi, yoksa arabaya geçip Yaren uyanana kadar zıbarmak ister misin?"

Zıbarmak... Evet, sanırım en fazla bu kadar nazik olabiliyordu. Onun kitabında nezaket denen şeyin n harfi bile yoktu. Adam bildiğin katıksız öküzdü.

"Zıbarmak istiyorum," dedim gözlerimi kısarak göğsüne bakarken. Dar gömleği yırtacak kadar şişkin kasları onun spora ne kadar önem verdiğini ortaya sunan yazılı bir metin gibiydi. "Arabaya gidelim."

Hiçbir şey söylemeden beni serbest bıraktıktan sonra yüzüme bile bakmadan ayağa kalktı ve parkın çıkışına doğru yürümeye başladı. Oturduğum yerde ona dansöz kıyafeti giymiş dinazor görmüş gibi bakarken onun su katılmaz bir öküz olduğunu bir kez daha idrak edebilmiştim.

Tıpkı onun gibi kokan, sıcak ve şefkatli ceketine sıkı sıkı sarıldıktan sonra hiçbir şey söylemeden ayağa kalktım ve ona yetişebilmek için adımlarımı hızlandırdım. Arabasının önüne geldiğimizde tek bir kelime dahi etmeden arabanın kilidini açtı ve sürücü koltuğuna geçti. Bende ön yolcu koltuğuna yerleştim ve kendi tarafımdaki kapıyı kapatıp sırtımı koltuğa yasladım. Isıtıcıyı açtıktan hemen sonra kollarını göğsünde toplayarak sırtını koltuğa yasladı ve gözlerini kapattı.

İÇİNDE BİR SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin