Bölüm Şarkıları:
Multifandom – Can You Hear Me
Mahinev Demir – Sadakatin Nabzı
Lights On Moscow – Lord, Let Me Know43. BÖLÜM: "NABIZ"
Yüksek karlı dağların eteklerinde, kar ile kaplanmış dağ ağzından fışkıran volkanın korları akıyordu. Beyazın ortasında kızıl kor, bakire bir kızın gelinliğine sıçrayan kan kadar berraktı. İyi ve kötünün birbirine olan sadakati, birbirlerine edebilecekleri tüm ihanetlerin önüne zehirli sarmaşıklardan oluşan duvarlar çekmişti. Oysa kötü, iyiye bir şekilde ihanet etmek zorundaydı; iyi, bir şekilde kötüyü alt etmek zorundaydı. Bu kanunuydu doğanın fakat kurulan bu bağ, hâkimin kalemini yine hâkimin kendi boğazına sokarak kanunları işleme sokacak olan hâkimi ortadan kaldırıyordu.
Ruhun bir katil tarafından esir edildiğinde, ellerine henüz öldürmediğin kurbanlarının kanı bulaşmaya başlıyordu.
Dört bir yanında volkanların patladığı yüksek dağların, buz tutmuş nehrin yüzeyinde yansıması vardı.
Oktay Doğan'ın cesedine baktım.
Donuk bakan gözleri açıktı, yüzündeki renk yerini kalleş bir mermer beyazına terk etmiş, onu o yapan kanı bedenini terk etmişti. Dudakları mosmor, aralıklı duruyordu ve kurumuş kan lekesi dudağının kenarından başlayarak boynuna kadar akmıştı.
Parmağımdaki yılan yüzüğü şu an kat ve kat ağır geliyordu.
"Neden tekrar buraya gelmek istedin?" Efken'in sesindeki sorguya anlam veremedim, cesedin önünde dikilmiş öylece bakarken sessizdim. Kalbim çok hızlı çarpıyordu, boynumda bir kasılma vardı, bileklerimdeki damarlar üst üste binmiş gibi hissediyordum. Konuşmadım.
"Neden yeniden buradayız?"
Sorusu artık daha keskindi, etrafına çakılmış kazıkları görüyordum, kazıkların uçlarında meşaleler yanıyordu. Bir adım geri gittim, yalınayak olan ayaklarımın tabanları soğuktan sızlıyordu. Elimi yavaşça ağzıma götürdüm, avucum buz gibiydi, avucuma doğru hafifçe öksürürken, dudaklarımın arasından kayan beyaz buharı gördüm.
"Bu adamın öldüğü ortaya çıkarsa sana ne yaparlar?" diye sordum, bu soruya alacağım cevap beni korkutuyordu ama o cevabı almak zorundaydım. Artık susup izleyen Mahinev değil, tırnaklarını gerçeğe batırıp doğruların kanını akıtan Medusa'ydım.
"Benim yaşadığımı bilmiyorlar," dedi sakince.
"Bundan nasıl emin olabilirsin?" Omzumun üstünden ona baktım, orada, yolun diğer ucunda durmuş, cesede değil bana bakıyordu. Sanki cesede baksa, kendini durduramayıp bir cesedi öldürmeye çalışacaktı. Bir ölüyü öldürmek... Bu bana yakın zamanda yitirdiğim, kaybettiğim birine yaptıklarımı hatırlatıyordu. O ölüydü, onu öldüreli uzun zaman olmuştu ve bu beni doyurmamıştı, onu tekrar öldürmüştüm.
"Ne olacağı umurumda değil, onun nefesini kestim, istediğim de buydu." Bakışlarındaki düzlük dalgalandı, uçurum mavisi gözler cesede dokunacak gibi oldu ama bunu yapmadı, kıpırdayan kirpiklerinin altındaki mavi bakışlar tekrar bana yöneldi. "İstediğim oldu."
Ona bakarken ifademde hiçbir değişiklik olmadı.
"Ulaş bu şeye ne yapacak?"
"Birazdan burada olur," derken sakindi.
"Bunu sormadım," derken zorla yutkundum. "Yani demek istediğim bu cesedi yakacak mı?"
Hiç düşünmedi, gözünü bile kırpmadan, "Onu ben yakacağım," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİNDE BİR SEN
FantasySen hiç bir kitap karakterine âşık oldun mu? O, oldu. Asıl tuhaf olan ise... Kitap karakteri de ona âşık olmuştu. "O gece bir kitapla tanıştım. Kaderime giden yolda bana rehber olacak bir kitapla." (DÜZENLENİYOR.) © Tüm Hakları Saklıdır! ©