46. BÖLÜM: "SOY"

585K 28.2K 56.9K
                                    

Bölüm Şarkıları
Aviators - No More Heroes
Danheim - Ulfhednar
Dark Piano - Sociopath

46. BÖLÜM: "SOY"

Yeşil bir damarda yüzüyordu mavi, ölümcül bir zehir.

Zaman sırtüstü düşmeye başladığı uçurumun dibini bulduğunda, takvim yaprakları uçurumun dibinde alev almıştı; zaman tutuştu, alev aldı, yandı.

Bir uçurumun başındaydım, kucağımda kanlı beyaz bir çaput ile kundaklanmış bir bebek tutuyordum, bebeğin yüzüne bakmıyordum ama çıkardığı sesleri duyuyordum. Uçurumun eteklerine okyanusun dev dalgaları çarpıyordu, dev dalgalar çarptığı yerde daha da büyüyerek acıyla pişmiş bir kız çocuğunun kadına evrildiği o an gibi, şiddetli bir hortuma evriliyordu. Gözlerimi ağır ağır bebeğe doğru indiriyordum, bebeğin alnındaki hilal işaretini gördüğümde alnımdan akan soğuk ter bir anda donuyor, donduğu yerde alev alarak bedenimi bir anda kızgın bir ateşin içine çekerek yakmaya başlıyordu.

Kimsesiz bir gecede usul adımlarla yürüyen siyah bir kurdun gölgesi ormanın içinde büyüyordu, kurt kafasını kaldırıp onu içine alan karanlığa baktığında, tepede yanan dolunayda bir kadının sureti beliriyordu ve kurt, başını dikip dolunaydaki sureti izleyerek ulumaya başlıyordu.

Bir tasa zaman doluyordu, rakamlar sayılara dönüşüyor; sayılar birbirlerine bıçak gibi saplanıyor, tasın içindeki zaman kanıyordu.

Büyük bir yangının eleğinden geçmiş orman kül kokuyordu; yelkovan yanık ağaçların kovuklarına dokunuyor, akrep kül kokusunun içinde ağır ağır hareket ediyor ve bir kurt sürüsü usul usul ay ışığının altında ilerliyordu.

Efken oradaydı, Efken yoktu; Efken buradaydı, Efken uzaktaydı; Efken mürekkep gibi dökülüp etrafa yayılıyor, Efken zaman olup içinde olduğumuz anı sarıyordu. Bir kitabın kapağı açılıyor, sayfalar hızla çevriliyor, bir çift uçurum mavisi göz sayfaların içindeki kelimeleri takip eden gözleri izliyordu.

Çizik bir plağın dönerken çıkardığı ses zihnimde derin bir yankı uyandırdığında buradaydım, Kulüp Yılan'ın ortasında öylece duruyordum ve Efken'in gözlerinin içine bakıyordum. Gölge gibi düşen kahverengi renk yavaşça açıldı, ardından damarlara ayrıldı ve Efken'in gözü tekrar mavi rengini aldı.

"Savaş başlıyor," diye fısıldadım elimde olmadan. Efken'in uçurum rengi gözleri dudaklarıma dokundu, ardından tekrar gözlerimin içine baktı ve elini aniden şakağına koyup inleyerek gözlerini yumdu.

Saniyeler, tavanı akan bir evden akan su damlaları gibi zemine dökülüp zeminin yüzeyinde bir nehir oluşturmaya başladığında ona doğru yöneldim ve elimi elinin üzerine koyarak kaşlarımı çattım.

"İyi misin?"

"Dur," dedi yalnızca, sesi kuruydu, dudaklarını yaladıktan sonra elini şakaklarından çekti ve yüzünü buruşturarak gözlerini araladı. "Bir ağrı saplandı."

"Şiddetli miydi?"

"Şiddetli," dedi sadece.

Gözlerim yüzünü taramaya devam ediyordu ama hemen arkasındaki duvarda duran yazı dikkatimi dağıtıyordu. Biri ölümün harflerini parçalara bölmüş, parçalardan akan kanla duvara bunu kazımıştı sanki. Anlam veremediğim duygular, göğsümün iskelesinden bir bir aşağı bırakıyordu kendini ve kapkaranlık sularımda kaybolmaya başlıyorlardı.

"Daha iyi misin?"

"Konumuz bu değil," diye hırladı ters bir sesle. Ardından duvara doğru dönüp sıktığı yumruğunu şiddetle duvara geçirdi, duvarda küçük bir göçük oluşmasına neden olan yumruğu kalbimin yerinden hoplamasına neden oldu. Bu kötüydü, her acıyı ortaklaşa yaşayan biz, kendimize isteyerek zarar verdiğimizde bu acıyı paylaşamıyorduk. Dudaklarımı birbirine bastırıp ona yaklaşmaya çalıştım ama fevri bir hamleyle benden uzaklaştı, gözlerim yumrukladığı duvara kaydığında, duvarda oluşan çatladığın etrafının kan lekeleriyle dolduğunu gördüm.

İÇİNDE BİR SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin