17 Kasım 2018 Cumartesi günü Tüyap'ta imza günüm olduğunu, sarılmak için seni beklediğimi belirtmeme gerek yok bence... Duuuur, şu an yine şokta mısın yoksa? Bence de şoktasın... 1 hafta bile olmamıştı, değil mi? Yine geldim... Bence sen de beni özledin... Özleşmişiz biraz.
Biraz mı? Çok daha fazlası. Bizim Instagram'da birbirimize daha yakın olduğumuz bir köşemiz var, benim hesabım... Orada fotoğrafların altında sohbet ederiz, storylerde coşarız falan... Değişik kafalar. Gelmek istersen diye bırakıyorum: Instagram: binnurnigiz
O zaman seni 16 Kasım özel bölümüyle baş başa bırakıyorum.Bölüm Şarkıları:
Anathema – Angelica
Anathema – A Simple Mistake
Anathema – Temporary Peace
Opeth – In My Time Of Need
Katatonia - Unfurl48. BÖLÜM: "PIHTI"
Ve ölüm, zamanın ördüğü bir örümcek ağıydı.
İlerlediği karda ayak izlerini bırakan bir kadındı ölüm. Zaman, ölümü, yani o kadını takip eden adamdı. Aşk, en başından kaybetmek iken, aynı zamanda gücün başucunda yanan meşaledeki ateşi harlayan duyguydu. Ona âşık olduğum zamanı hatırlıyordum; zaman, ölümü takip ediyordu. Ölümün ben, zamanın o olduğunu anladığımda o kadar çaresizdim ki, elimdeki bıçağı ya ona ya kendime saplayacaktım ama biliyordum ki bu bıçak öyle de böyle de sadece bana saplanmış sayılacaktı.
Biliyor musun Efken, bir gün sadece birimiz öleceğiz fakat gömülen tek kişi olmayacak.
İçinde bulunduğumuz saniyeler, kül tablasına dökülen ölü küller gibiydi. Nefesim boğazımı acıtan bir ağrıya dönüştüğünde, karşımda duran o yabancıya bakan gözlerim yavaşça Efken'e çevrildi. Bir buz yavaşça eridi, su oldu, su döküldü ve döküldüğü yerde kana dönüştü; ölümün kokusu etrafa yayılırken, ölümü örten toprağın kokusu bulutun göğsüne gömülen yağmurun avuçlarında kaldı. Bulut göğsünü açtı, yağmur avucunu, toprak ölümü içine yuttu; toprak kazandı. Ölüm, toprağın içine gömüldü; ölüm kayboldu.
Gri gözlerin sahibi bana değil, hiç kimseye değil, karşında dimdik bir dağ gibi duran Efken'e bakıyordu. Efken'in sırtında bir suratı olsaydı, o surata çizilecek olan ilk ifadenin hangi duyguya ait olacağını merak ettim; yüzünü göremiyordum ve ifadeler artık sadece o adamın gözlerinde büyüyen bir tohumdu.
Efken'in dudakları şu kelimenin tohumlarını filizlendirdi: "Sen?"
Beyaz saçların sahibi donuk bir ifadeyle Efken'e bakmaya devam ediyordu. Eğer bir fırtına çıksaydı, bizden götüreceği ilk şey kelimeler olurdu; çünkü dilimizin ucundaki tüm kelimeler hem dışarı savrulmak istiyor hem de sadece dilimizin ucunda bekleyip onları bir rüzgârın alıp götürmesini bekliyorlardı.
Miraç'ın, "O şey bir kurt mu?" diye sorduğunu duydum. Bedenimden buz gibi bir ürperti geçse de, renk vermemek konusunda ustalaştığım için yalnızca kapıda dikilen genç adama bakıyordum.
Beyaz saçlı adam aniden dizlerinin üstüne çökünce irkilerek kapıya yöneldim. Efken başını eğip, önünde diz dökmüş beyaz saçlı genç adama baktı. Efken'in koluna dokundum, üstündeki badi bile buz gibiydi. Beyaz saçlı adam başını önüne eğdi, tek dizini kırarak kaldırdı ve diğer dizini yere bastırdı. Ellerini yere bastırdı ve o şekilde beklemeye başladı.
Genç adamın üzeri çıplaktı, altında eski, etrafı yırtıklarla dolu siyah bir kot pantolon vardı, kot pantolonun rengi ağarmış gibi görünüyordu ve bedenindeki çiziklerden akan kanların bazıları kuruyup bir yara şeklini almıştı. Beyaz saçlarının içinde de kan lekelerinin olduğunu fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİNDE BİR SEN
FantasySen hiç bir kitap karakterine âşık oldun mu? O, oldu. Asıl tuhaf olan ise... Kitap karakteri de ona âşık olmuştu. "O gece bir kitapla tanıştım. Kaderime giden yolda bana rehber olacak bir kitapla." (DÜZENLENİYOR.) © Tüm Hakları Saklıdır! ©