33. BÖLÜM: "UÇURUM"

1.2M 28.1K 86.7K
                                    

Lorde - Everybody Want to Rule the World

İÇİNDE BİR SEN

33. BÖLÜM: "UÇURUM"

Siyah bir yılanın çatallı dilinin düşüncelerimi dolduran kelimelerin etrafında dolaştığını hissettim.

Dudaklarım birkaç kez aralandı, ama hiçbir şey söyleyemeden geri kapandı.

Kelimelerim; kendine ait bir cümle bulup, dudaklarımdan dışarı dökülemiyordu bir türlü. Hissettiğim tek şey yoğun bir şaşkınlık duygusuydu, boğazımdaki kuruluğu hissettim.

Mekânın içinden kopup gelen neon renk ışıklar, Ceyhun'un yüzünü seçmemi zorlaştırsa da, onu tanımıştım. Efken, beni omuzlarımdan tutup; içeri doğru iterken, ayaklarım ona itaat ettiler. Topuklu ayakkabıların çıkardığı tok sesleri, ortalığı yıkacak kadar kuvvetli olan müzik sesine rağmen duyabilmiştim. Bedenim neon ışıkların altına girdiğinde, duraksadım ve derin bir nefes alarak etrafı kısaca kolaçan ettim.

Dans pistinin tavanında dev bir yılan figürü vardı ve kıvrılarak aşağı doğru iniyordu, altın rengindeydi. Etrafa özenle serpiştirilmiş masalar, tavandan aşağı sarkan dev yılan ile aynı maddeden yapılmış gibiydi. Gerçekten göz alıcı görünüyordu.

Efken, parmaklarını omuzlarımdan çekmedi. Çıplak omuzlarımda onun parmaklarının boğumlarında dolaşan kanın dingin hareketini hissedebiliyorum, ayrıca nabzı tüm gürültünün sesini kesebilecek kadar keskin atıyordu.

Sıcak nefesi saçlarımın arasından sızdı, yanağını yanağıma, bedenini de, bedenime yasladıktan sonra, "Nasıl?" diye sordu, yüksek sesli müzik onun eşsiz sesini duymama engel değildi.

"Çok güzel," diye fısıldadım. Birkaç yabancı beden dışında, mekân boş bile sayılabilirdi. DJ kabini ve bar tezgâhı birbirlerine çok yakındı, barmen ve DJ'in muhabbet ettiklerini görebilmiştim.

"İlerle," diye mırıldandı, yanağını yanağımdan çekmeden, beni omuzlarımdan ileriye doğru itmeye başladı. Onun beni yönlendirmesi doğrultusunda yürürken şaşkınlığı üstümden atabilmiş değildim henüz. Göz alıcı kısmı geride bıraktığımızda, çok daha loş görünümlü bir koridora girdik. Koridorda, portakal çiçeğini anımsatan bir koku doluşmuştu burnuma. Ferahlatıcı, sakinleştirici bir şeydi. Ayrıca içeride kopan kıyametin zerresi duyulmuyordu bu koridorda, bu beni şaşırtmıştı. Gözlerimi kaldırıp etrafı inceledim, kızıl ışıklandırma koridoru fersiz bir şekilde aydınlatıyordu. Kulağıma dolan tatlı bir piyano sesiyle gevşerken, Efken beni geniş bir kapıdan içeriye doğru yavaşça itti. Tamamen kadifenin hâkim olduğu bu kısımda, her şey romantik bir loşluktaydı. Işıklandırma yok denecek kadar azdı, içerisi portakal çiçeği kokuyordu ve içerideki barın tezgâhında loş mavi bir ışıklandırma vardı.

Her şey tam da hayalimde yaşattığım gibiydi.

"İnanamıyorum," dedim büyülenmiş bir sesle. Tezgâhı aydınlatan mavi ışık, loş kızıl ışıkla birbirine karışıyor, içerisi huzuru tüm bedene depoluyordu.

Burnunu boynumda gezdirdi, irkildim ama geri çekilmedim. Kalbimin coşkulu uğultusu kulaklarımda fokurdadı. İnce, uzun ve kemikli parmakları belime indi, belimi yakaladıktan sonra beni kendisine bastırdı ve ben saçlarımı yavaşça önüme alırken, o dudaklarını ensemde, boynumda dolaştırdı.

Kendimi değerli hissediyordum ve bu his aynı zamanda bir zavallıymışım gibi de hissettiriyordu.

"Sadece birkaç gün içinde, nasıl böyle bir şey yapabildin?" diye sordum hayretimi gizleyemeden, şu an olduğumuz yerde yalnızca ikimiz vardık.

İÇİNDE BİR SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin