GECE 67

58 10 20
                                    

Arkadaşlar, merhaba! Buradayım. Sadece bu geçen sürede gerçekten de yazma yetimi kaybetmiş gibiydim. Düşünemedim, hayal edemedim. Şimdilik geri döndüm. Hala buradasınızdır umarım. İyi okumalar.

Saatler geçmek bilmiyordu,  saniyeler dakika dakikalar saat gibi geliyordu. Sehun, Lu-Han'ı aramak için diğerlerinin yanına gitmişti tekrar. Yattığım koltukla bütünleşmiş gibiydi bedenim, hafifçe kıpırdanmıştım.  Başımda sessizce duran Kai'ye baktım. ''iyi misin?'' Dedi hemen. Bir şey dememi bekler gibiydi. Kanamam öyle çoktu ki artık vücudumun hiçbir zerresini hissetmiyordum. Eun-Mi elinde bir bezle omzuma baskı yapıyordu saatlerdir.
  ''Lu-Han'dan haber var mı?''
''Hayır, çocuklar hala onu arıyor.'' Diye cevap verdi Kai.  ''Ha-Na nasıl hissediyorsun?'' Eun Mi tereddütle sormuştu soruyu. Gecenin başında hevesle giydiğim kırmızı elbisem kendi kanımla boyanmış adeta başka bir kırmızı olmuştu. Kendi ten rengimi görebiliyordum, neredeyse bir kireç kadar beyazdım. Öylesine yorgundum ki ağzımı bile açamayacak gibi hissediyordum. ''İyiyim.'' Dedim ama yalan söylediğimi onlar da çok iyi biliyordu.
O an düşündüğüm şeyden belki de utanmalıydım bilmiyordum ama içinde olduğum durumu kabullenmeme yardım ediyordu bu düşünce. Belki de bir kurt kadın olmam herkes için en iyisiydi. Lu-Han'ın yanında güçlü duran, her seferinde insanları güçsüzlüğüyle endişelendirmeyen, güçlü, çevik, hızlı bir kurt... Yattığım yerde bu düşünce paniğimi biraz olsun almıştı. Her şekilde mutlu olabilirdik. Tabii başkalarına bağlanma konusu tam bir kabustu. Üstelik düğünümüze bu kadar az kalmışken.
Düşüncelerin arasından beni sıyıran şey mideme saplanan bir acıydı. ''AH!'' Dedim yattığım yerden sıçrarken. ''HA-NA!'' Dedi Kai panikle.  Midem bulanıyordu, içimde bir ateş vardı sanki. ''AH!''
''AHHH!''  Durmadan bağırıyordum paniğim, acım bedenimi ele geçirmiş koltuktan kalkmaya çalışıyordum. Kai beni öyle sıkı tutuyordu ki bu yüzden ona da sinirleniyordum. ''Kai!'' Dedim panikle onun kollarına yapışıp. ''Ha-Na neren acıyor söyle!''
Ne nefes alış verişim düzgündü ne kalp atışlarım biri boğazımı sıkıyor gibiydi. ''Ölüyorum.'' Dedim birden. Artık ağladığımın bile farkında değildim. ''Kai bir şey yap!''  Dedi Eun Mi korkuyla.
''Dönüşüyor!'' Dedi Kai. Anlamıştım oysaki ben de bunu sesli söylemesi sadece paniğimi arttırmıştı. Bir daha hiç insan olamamak...
''Başım!'' Dedim ellerimle başımı tutup sanki içinde bir alev vardı, koparıp atma hissiyatımı bastıramıyordum. Saçlarımı yolduğumu fark eden Eun Mi ellerimi tuttu. ''Ha-Na lütfen dayan! Dayan bak az sonra gelecek. Ne kadar güçlü olduğunu biliyorsun.''
Ona bakıp gülmüştüm belli belirsiz.  Güçlü olmak, olabilmek... Bu kelimeler beni artık sadece güldürüyordu. Belki de güçlü durmak istemiyordum artık. Tıpkı diğer insanlar gibi zayıf kalmak istiyordum.
Şu an öylesine bayılmak istiyordum ki birisi gözlerimi kapatsın ve hiçbir acıyı hissetmeyeyim istiyordum. Aksine her acıyı her hücremde hissediyordum. ''Dayanamıyorum.'' Dedim hıçkırarak ağlarken. Kai'nin kollarını öyle çok sıkıyordum ki.
''Çok sıcak, yanıyorum.''
Kai'nin göz yaşlarını görebilmiştim o an. Eun Mi ise ağlamamak için dudaklarını ısırıyordu durmadan. ''Piç kurusu!'' Dedi Kai. Onun Lu-Han'a öfkelendiğini biliyordum yine.
''Eun Mi, mutfakta-dolapta, morfinler olmalı.'' Dedim son anda aklıma gelirken. Eun Mi bir şey demeden koşarak yanımızdan ayrıldı. Geri dönmesini beklerken acıdan bağırmamak için elbisemin eteklerini avucumun içinde öyle sıkmıştım ki Kai yumruğumu avucunun içine alıp elimi gevşetmeye çalıştı. Eun Mi nihayet geldiğinde belki bir dakika geçmişti ama o acıyla bana yine saatler gibi gelmişti. ''İşte- burada.'' Dedi iğneyi titreyen elleriyle hazırlarken. ''Acele et n'olur.'' Derken göz yaşlarım yanaklarımdan hızla süzülüyordu. Eun Mi yanıma diz çöktü ve titreyen elleriyle koluma yöneldi. ''Eun Mi,ben yapsam daha iyi.'' Dedi Lay onun elinden iğneyi alıp hızla koluma batırdı. İğnenin batma acısını fark etmemiştim bile ama morfin saniyeler içinde damarlarımda yayıldı ve en azından başımda ki yanma hissini aldı. ''Bir tane daha...'' Diye sayıkladım. ''Ha-Na bu çok tehlikeli.'' Dedi Kai hemen. Sağlam kolumla onun kolunu sertçe yakaladım. ''Bir tane daha yapın Kai. '' Derken acıdan gözümün döndüğünü fark etmiştim. Kai bir şey demeden kenara kayıp Lay'in iğneyi vurmasını bekledi. Ama bana bir canavarmışım gibi bakıyordu. İkinci morfini de hissettiğimde biraz olsun kolumun acısı kesilmişti. Belki de artık daha fazla acıyamazdı bu yüzden hissetmiyordum. Midem hala bulanıyor, ara sıra istifra ediyordum. ''Ne yapabiliriz başka?'' Diye sordu Eun Mi çaresizce, gözlerim kapalıydı ama onları dinliyordum. ''Beklemeliyiz, Lu-Han geri dönmeli ve onun zehrini çıkarmalı.'' Dedi Lay. ''Çok geç olmadı mı? Zehir kanına işliyor her saat daha çok. Ya dönüşürse?'' Diye sayıklamıştı Eun Mi de.O böyle söyleyince mideme bir kramp daha girmişti.
''DÖNÜŞMEYECEK!'' Dedi Kai bağırarak. ''Sakin ol Kai, ona bağırma.''
''O insan kalacak duydunuz mu beni?''
''Elimizden geleni yapıyoruz. Sen de görüyorsun.''  ''Gözümüzün önünde ölüyor, hiçbir şey yapmıyoruz Lay.''
'' O ölmüyor Kai, sadece dönüşüyor.''
''Aynı şey değil mi? Kurt olarak yaşamak çok mu güzel Lay? Her ay acılar içinde dönüşmek, sürekli agresif olmak, kana susamış olmak bir hayvan olmak çok mu güzel?''

''Kai lütfen yeter artık, o bu durumdayken bunları konuşmak doğru değil.''
Bu sırada dışarıdaki cam kapının gürültüyle çalındığını duydum. ''KAPIYI AÇIN! AÇIN!'' Yabancı bir kadın sesi gecenin karanlığında tüm odayı doldurmuştu. Yorgun göz kapaklarım, merakla açılıp kapıyı açmaya giden Lay'i takip etti. Geri döndüğünde iki kadınla birlikteydi. Yattığım yerden, acıdan ve ağlamaktan bulanıklaşmış gözlerimle onlara baktım. Yarı baygın kadın, ötekinin kollarına bırakmıştı kendisini. ''Ha-Na, sana ihtiyacımız var.''
''Siz kimsiniz, neler oluyor?'' Diye sordu Eun Mi.  Dikkatlice baktığımda kontrol gücümü alan Mary'nin tam karşında olduğumu gördüm. ''Mary?'' dedim kısılmış sesimle. ''O ölüyor Ha-Na.'' Dedi öbür genç kadın. Ama bana da şok içinde bakıyordu. ''Kontrol gücün ona ağır geldi, bu onu tüketiyor, günden güne bu hale geldi.''
''Onu buraya getir.'' Dedi Kai, öbür koltuğa onu oturturlarken. ''Ama ben ne yapabilirim?'' Dedim kurumuş dudaklarımın arasından. ''Gücünü geri al Ha-Na! Lütfen.''
''Onun durumunu görmüyor musun?'' Diye bağırdı yine Kai. ''Hem Mary bunu kendisi istedi.''
''Bak kurt adam, eğer Mary ölürse onun sürüsü de yani biz de ölürüz. Bize yardım etmek zorundasınız biz dişi kurtların atalarıyız. Bizsiz eril kurtlar da yaşayamaz. Mary'nin ölmesi demek bu döngünün yok olması demek.''

''Hıh! Sanki bu döngüyü istiyormuşum gibi.'' Dedi Kai de.
''Kai onlara yardım etmeliyiz.'' Dedim gücüm yettiğince. ''Ha-Na bu halde ne yapabilirsin ki?''
''Bunun bir ritüeli var. Tam da dolunaydayız. Ha-Na'nın bunu kabul etmesi  yeter.''
Göz ucuyla Mary'e baktım. Gücümü aldığı için ona kızgın mıydım bilmiyordum? Hem Lu-Han'ın hayatını kurtarmış hem de bizi bu duruma sürüklemişti. Ne hissedebileceğimi bilmiyordum. Bu sırada morfinlerin etkisinin de yavaş yavaş geçtiğini fark etmiştim. Acı tekrar bedenimi ele geçirmeden ''ne gerekiyorsa yapacağım'' demiştim.

''Ay ışığına çıkmalıyız.''Dedi genç kurt kadın. Kai söylenerek ve istemeyerek beni kucağına aldı ve hepbirlikte gecenin soğuğuna çıktık. Mary ayakta duramıyordu ve yine bembeyaz birelbise giymişti, ayakları da çıplaktı.
''Onu, Mary'nin yanına bırak hadi.''Dedi genç kadın Kai'ye. Kai öfkeyle beni Mary'nin yanına bıraktı. O beyaz, benkırmızı elbisemle tuhaf bir görüntü bırakmıştık, soğuk toprağın üzerinde.  Ay ışığı ikimizin de bedenleriniaydınlatıyor, adeta bizim  için oradabekliyordu. ''Acele et.'' Dedim o kadına. Acı yine bedenimi ele geçiriyordu.Kadın Mary'nin yanına çöktü ve bir şeyler söyledi kulağına. Mary'nin kurttırnakları belirince yine o tuhaf acıyı hissedeceğimi anlamıştım. Mary güçsüzkolunu kaldırıp kalbime götürdü yine ve ''teşekkür ederim'' diye fısıldadı. Gözlerimiaçık tutmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Ama yine de kendimi zorlamıştım.Gökyüzünden ve Mary'den yükselen bembeyaz bir ışık huzmesi kuvvetle ve hızlagöğsümden içeri dolarken sanki yine yer titremiş büyük bir deprem etkisiyaratmıştı. Gücümün tekrar göğsümde, eski yerinde olduğunu hissettiğimde tüm oacıya rağmen yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Ben yine kontrolcüydüm.
Tekrar karanlığa gömüldüğümüzde Kai koşarak yanıma geldi ve beni yinekucakladı. ''Oldu mu istediğiniz?''
''Ona ne oldu?'' Dedi Mary hala güçsüz gözüküyordu. Az önceki o tuhaf yanmahissi garip bir şekilde kaybolmuştu, başım yanmıyordu ama kolumdaki acı yinemüthiş bir şekilde oradaydı. ''Isırıldı.'' Dedi Lay sessizce. ''Olamaz.'' DediMary. ''Evet, dönüşecek falan sakın felaket tellallığına başlama.'' Kai yinebağırıyordu.
''Hayır dönüşmeyecek.'' Dedi Mary birden. ''Ne diyorsun sen?''
Kafamı Kai'nin göğsünden zorla kaldırıp Mary'e baktım. ''Dönüşemez, o birkontrolcü. Hiç kimse ama hiç kimse aynı anda kontrolcü olup aynı anda kurtolamaz.''
''Bir dakika! O zaman o dönüşemezse-''
''Ölecek mi?'' Demişti Eun Mi'nin buz gibi sesi.
...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 06, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KONTROL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin