İKİZLER! Bölüm 13

557 53 5
                                    

Merhabaaa, güzel dostlarım bu gün güzel bir okuyucudan neşeli bir şiir alınca hemen oturdum ve yeni bölümü tamamladım. Öbür yeni bölüm bu kadar uzun sürede gelmeyecek merak etmeyin. Özür diliyorum bu kadar geciktiğim için malum şehir dışında yazamadım. Umarım hepinizin tatili güzel geçiyordur. Tatilde olmayan okuyucular vardır belki umarım sizinde günlük yaşantınız iyidir. E hadi bakalım okuyun, yorum ve oylarınızla devam ediyorum hikayeye unutmadan :) o yüzden olabildiğince çok oy bekliyorum ve yorum öptümmm.


Yüksek bir binanın çatı katı burası... Güneş ışığı yüzünden etrafı pek iyi göremiyorum. Parlak, yakıcı güneş ışığı... Hava şaşırtacak derece de sıcak! Neydi günlerden? 14 Şubat... Hayır, Şubat ayı olamaz. Çok geçmiş olmalı. Temmuz ayı gibiydi. Üzerim de ki beyaz tişörtün beli bir kısmı kan lekesi olmuş. Tabii ya yaralanmıştım. Ama yara gitmiş. Şaşırmadım, babam doktor! İyi yapmıştır o beni...

''Gaye!''
Bir kadın bana ilk adımla sesleniyordu. Yine güneş ışığı yüzünden o kişiyi göremedim. Ama yavaş yavaş yaklaşan kadını sabırla bekledim. ''Buradayım Gaye gel.''

''Anne!''

Anne kelimesini ilk kez sarf ediyormuşçasına şaşırmıştım. ''Kızım! Gel hadi gidiyoruz.'' Annemin sesini duyabiliyordum ama yüzünü yine güneş yüzünden göremiyordum. Beyaz bir elbise vardı üzerinde.
''Nereye?'' Dedim hayretle. Şaşırmıştım annemi son gördüğüm de beş yaşında bir çocuktum.
''Yıldızlara.'' Dedi eliyle yukarıyı işaret edip. ''Orası güzel mi?'' Diye soruvermiştim. Annemin kıkırdadığını duydum. ''Orada hiç acı yok Gaye. Hadi gel.''

''Babama ne diyeceğim?''
''Baban anlayacaktır kızım. Ağır yaralandığını görecek ve bir şey demeyecek.''
Hayretle bir ona bir de yaralandığım yere baktım. ''Ama babam beni iyileştirdi anne.''

Annem bir şey söylemedi bir kez daha elini uzattı. ''Geç kalacağız Gaye.''
''Babama söylemeliyim. Biraz bekler misin anne?''

''Buna vakit yok. Ona haber gidecektir.''

Babam kızacaktı. Ona haber vermezsem hep kızardı ama annemi de özlemiştim. Gitmek istiyordum. Belki gittiğimiz yerden onu arardık olamaz mı?

''Geliyorum.'' Dedim çıplak ayaklarımla ona doğru yürürken. ''HA-NA!''
Kore'de bana böyle seslenirlerdi. Adım kulaklarımda can bulurken hızla arkamı döndüm. ''Lu-Han!''

Onun ne işi vardı burada? ''Geri dön.'' Dedi o da.
''Lu-Han bak annem gelmiş beni bir yere götürecek.''
''Gidemezsin daha erken.'' Dedi Lu-Han çabucak yanıma yürüyüp kolumu sıkıca tuttu. ''Lu-Han annemi görmeyeli çok oldu. Bırak gideyim.''

''Daha erken Ha-Na! Kalmak zorundasın.''

''Annemi özledim Lu-Han. Söz veriyorum çok kalmam.''
''Ha-Na! Tekrar geri dönemeyeceksin.''
''Endişelenme Lu-Han. Ben hep geri dönerim.''
Lu-Han'ın keskin yüz hatları belirginleşti kaşları çatıldı. ''Bu defa değil.'' Derken kollarımdan yakaladı. ''Lu-Han babama haber verirsin değil mi?''
''Gidemezsin. Buna izin veremem.'' Dedi kollarımı iyice sıkıp.
''Gaye! Hadi kızım gidiyoruz.''
Annemi başımla onayladım ve Lu-Han'dan kurtulmak için çabaladım. ''Bırak Lu-Han bak annem geç kalacağımızı söyledi.''

''Ölmene izin veremem.'' Lu-Han'ın bu histerik çağırısına sadece gülmüştüm. ''Ölmeyeceğim ki! Sadece yıldızlara gidiyorum.''

Lu-Han'ın yüzü düştü ve hiç düşünmeden bana sıkıca sarıldı. ''Üzülme! '' Diye teselli ettim onu.

''Gitmene izin vermeyeceğim.''
''Lu-Han bırak!''
''Gaye hadi.''
''Gidemezsin.''
''Lu-Han bırak!'' ''BIRAK!'' ''BIRAK BENİ. ANNE!'' ''ANNE GERİ DÖN!''

''LU-HAAAANNN!!'''

Güneş ışığı kesildi. Gözlerim anlık açılıp kapandı. Her şey tekrar yerine oturduğunda Lu-Han'ın adını sayıklarken buldum kendimi. Çatı katında değildim. Hava da sıcak değildi, hatta donmak üzere hissediyordum. ''Buradayım!''
Lu-Han'ın bir eli karnımda diğer eli başımda duruyordu. Beyaz yüzü iyice solmuş, gözlerinde ki ışıltı kaybolmuştu her an bayılacak gibiydi. ''Lu-Han!'' Dedim yattığım yerden doğrulup. Salonun ortasında dümdüz yatıyordum. Üzerimde tişörtüm yoktu sadece iç çamaşırım vardı. Göbeğimin üzeri kan olmuştu ama yara olan bir yer yoktu. Fayanslar hep kan lekesiydi.
''İyisin.'' Dedi Lu-Han son nefesiyle ve hiç beklemediğim bir anda kucağıma yığıldı. Lu-Han'ı omuzlarından tutup dizime yatırdım. Olanları hatırlayınca onu yere yatırıp ayağa fırladım. Babam gelecekti. Bu kan gölünü, Lu-Han'ı açıklayamazdım. ''Lu-Han hadi kalk.'' Dedim onu biraz sarsıp. Gözlerini yarı açtı. ''Odama götürmem gerek seni. Hadi.'' Dedim. Olduğu yerden zar zor kalktı sarhoş gibiydi. Yalpalayarak odama çıkarttım onu ve yatağıma yatırdım. ''Birazdan geleceğim burada dinlen.''

KONTROL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin