YAŞAM SIVISI Bölüm 64

112 15 4
                                    




Merhabaaa, YB hızlı geldiiii :) İyi okumalar diliyorum :) Yorum ve oy bırakın lütfennn :)


Kaos'un ortasında kalmış bir öylece Kai'ye bakıyordum. Sanki ağzından çıkacak her kelime kaderimizi belirleyecek gibiydi. Öfkeden deliye dönmüş yüzünün rengi kıpkırmızıydı. Aklıma o an Lu-Han'ın yüzüne bakmak gelmemişti. O an salondaki herkesin sesi yükselmeye başladı. ''NE DİYORSUN SEN LAN?''
''KES SESİNİ SENİN KONUŞMAYA HAKKIN YOK!''
''HA-NA ONU DİNLEME!''
''YA BANA KİM YARDIM EDECEK?'' 
Herkesin yüzüne  tek tek saniyeler içerisinde bakmıştım. Kafamın içindeydi sanki sesleri.
''YETER!'' Diye bağırmıştım ve tüm kargaşa dinmişti. ''Miu kim bu?'' Dedim önce Miu'nun problemini çözmeye karar vererek.
''Yardım edin.'' Dedi zavallı kız. Kızın yanına gidip elinden tuttum. ''Tamam sakin ol bir şey yok.''
''Miu benden ne istiyorsun?'' Dedi kız da. Kız Miu'nun yaşlarındaydı. Hatta daha ufak tefek duruyordu. Korkudan titriyordu elimi öyle çok sıkıyordu ki... Ama o an tanıştıklarını anlamıştım.
''Hye Jin sana aşık olduğumu söylemiştim.'' Dedi Miu birden. ''İyi de bunu seninle konuştuk.'' Hye Jin denen kız öyle olgunlukla karşılamıştı ki...
''Bakın bu ergenlerin aşklarından daha önemli bir şey var tamam mı?'' Dedi Kai araya girip.
''Kai sen dur.'' Dedi Lu-Han'da.
''Ha-Na neden sen çocukları alıp mutfağa geçmiyorsun? Miu'ya kontrolcüsü hakkında bilgi verebilecek en iyi kişi sensin.'' Dedi Lu-Han.  Onu başımla onaylayıp mutfağa geçtim. O an bana verilen görevi en iyi şekilde yapmaya o kadar çok odaklanmıştım ki içeride yalnız bıraktığım Lu-Han ve Kai'yi unutmuştum.
''Miu bak sana bunu dün de demiştim. Kontrolcünü öyle her istediğinde bulamazsın. O senin karşına çıkacak. Hye Jin'den özür dile bak nasıl korkmuş.''
''Hye Jin'e aşık olduğum için ondan özür mü dileyeyim?''  Dedi Miu masum masum. ''Hayır elbette hayır. Ama onu zorla buraya getirdiğin için özür dilemelisin.''
''Özür-'' Miu içeriden gelen gürültüyle birlikte sözünü yarıda kesti. ''Siz burada kalın.'' Dedim panikle. İçeri koştum. Salon bomboştu. Ama dışarıdan bağırış sesleri geliyordu.
Ayaklarım beni dış kapıya doğru yöneltti. Gördüğüm manzara beklenmedik bir şey değildi. Birbirini öldürmek üzere olan iki adam!
''LU-HAN!'' Diye bağırdım. Öfke ikisinin de kulaklarını tıkamıştı.  Yumrukları tekmeleri hava da uçuşuyordu tuhaf olan şuydu ki ikisi de dönüşmemişti. ''NAPIYORSUN SİZ?!''
Sanki panikten beynim durmuş gibiydi. O ikisi birbirini öldürmeye niyet etmişçesine saldırıyorlardı birbirlerine.
''TANRI AŞKINA LÜTFEN!''
Ağladığımın farkında değildim.  Onlar birbirlerini oradan oraya savururken sanki toprak sarsılıyordu.
Yanlarına koştum ve birden kendimi aralarına attım. Lu-Han'ın gözü kapalı attığı yumruk sol omzuma denk gelmişti. Acıyla bağırdım. ''AHH!''
''Durun durun lütfen.'' Dedim nefes nefese.

İkisi de yere düşmüştü ve ikisinin de yüzleri kan içerisindeydi. ''Ha-Na iyi misin?'' Dedi Lu-Han.
''Siz ikiniz aklınızı mı yitirdiniz?'' Öfkeden gözlerim sanki bulanık görüyor gibiydi. ''Ha-Na artık bu işin hallolması gerek.. Bu adam sürekli hayatımıza giriyor ve her şeyi mahvedip gidiyor.'' Dedi Lu-Han ağzındaki kanı elinin tersiyle silip.
''Bunu sen mi diyorsun? Acaba Ha-Na'nın hayatını mahvetmek üzere olan kim? Ha-Na duydun beni bu herif seni aldatıyor kanıtlarım var.''
''Seni öldürürüm.'' Dedi Lu-Han oturduğu yerden kalkıp Kai'nin üzerine yürürken. ''LU-HAN YETER!'' Dedim avazım çıktığı kadar bağırıp. ''Şu haline bak Lu-Han! Gözünü kan bürümüş senin. Öfkeden beni bile görmüyorsun!''
''Peki ya sana ne demeli Kai? Günler sonra evime geliyorsun ve söylediğin ilk şey yine Lu-Han'ı suçlamak oluyor. Öldürün ya birbirinizi siz de rahatlayın ben de... Yeter artık bıktım sizin kavgalarınızdan. Ya da beni öldürün paylaşamadığınız bir şey kalmaz.''
''Ha-Na böyle söyleme.'' Dedi Kai utançla.
''Utanın yaptıklarınızdan. Artık lisede değiliz. 25 yaşında kocaman insanlar olduk. Böyle kavga ederek çözemezsiniz hiçbir şeyi.''
İkisi de yüzlerini yere eğmişti.
'' Özür dileyin birbirinizden hadi.'' Dedim ayağa kalkarak. O ikisi de ayağa kalktı ben tam ortalarında duruyordum. Bir Kai'ye baktım bir Lu-Han'a... Sanki öfkeleri hiç durmayacaktı. ''Hadi Lu-Han!'' dedim ilk onu dürtüp.
''Ben ondan özür dilemem Ha-Na! Onun gözü sende ve seni alıncaya dek pes etmeyecek.''
''Lu-Han!'' Dedim öfkeyle.
''Asıl ben dilemem özür falan. Ne yaptıysam hak etti!''
''Çocuklar beni çıldırtmayın. Ya her şey bir yana biz dosttuk. En kötü günlerimizi birlikte atlatmadık mı ha? Ölümlerden birlikte dönmedik mi? Kris kaçırdığında beni birlikte aramadınız mı? ''
Birbirlerine hala öfkeyle bakıyorlardı. Gerçekten hiç bitmeyecekti bu düşmanlıkları.
''Ha-Na lütfen aç gözlerini ve sevdiğin adama bak. Seni aldatıyor.''
''Kai bak anlamıyorsun.'' Dedim bu aldatma meselesini Kai'nin uydurduğuna inanmamak elimde değildi.
''Neyi anlamıyorum Ha-Na?''
''Ha-Na ona inanma.'' Dedi Lu-Han'da. ''İçeri gidelim, çocuklar endişelendi. Yüzünüzü gözünüzü yıkayın.'' Dedim onları arkamda bırakıp.

KONTROL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin