GEÇMİŞ...Bölüm 41

266 31 30
                                    


Veee çok geçmeden bir bölüm daha... Arkadaşlar okuduğunuz için çok teşekkür ederim bu bölüm hiiiç tahmin etmediğiniz şeylerle dolu. Okuduktan sonra oy ve yorum bırakın lütfen :) Sizleri seviyorum iyi okumalar...



5 yıl sonra...

Göğsümde ki sızı tekrar nüksedince yazma işini bir kenara bıraktım. Sanki bana kalan tek hatıra bu acıymış gibi...
Cam kenarına gidip yarım bıraktığım kahvemi elime aldım, bir yudum aldıktan sonra geri bıraktım. Soğumuştu ve iğrenç bir tat bırakmıştı ağzımda... Demek ki yarım bırakılan her şey soğurdu ve ağızda ya da kalpte kötü tatlar bırakırdı.
Mayıs ayındaydık, İstanbul'un eşsiz boğaz manzarasına baktım... Beş yıl sonra ilk kez bu gün biraz daha alışmış hissettim buraya. Oysaki beş yıl alışmak için iyi bir süreydi. Çalan telefonuma aldırış etmeden ve farkında olmadan tekrar iğrenç, soğumuş kahvemi yudumladım. Sanki beni kendime getirmişti bu kez. Israrla çalan telefonumu elime aldım. Arayan bölümden arkadaşım Hakan'dı. Ondan çok hoşlanmazdım ama yinede tez yazma konusunda bana epey yardım ediyordu bu yüzden etrafımda olması iyiydi.
''Alo!''
''Nasılsın Gaye?'' Son beş yıldır Ha-Na değil Gaye'ydim. Buna da alışmıştım doğrusu Ha-Na ismini kullanmamak Türkiye'ye uyum sürecimi daha da hızlandırmıştı. Geçmişteki ben hiç olmamış gibi oluyordu... Ya da en azından dışarıdaki insanlar beni sadece Gaye olarak biliyordu. Sadece Gaye...
''iyiyim Hakan ya sen?'' Derken sesim bıkkın çıkmıştı. Ya da hep böyle çıkıyordu emin değilim.
''İyiyim nolsun... Merak ediyorum da öğleden sonra kahve içmek için vaktin var mı?''
uzun bir sessizlik oldu. Dışarı çıkmaya ihtiyacım vardı şu tez meselesi beni strese sokuyordu.
''Neden olmasın...'' Dedim. Yer ve mekan ayarladıktan sonra telefonu kapadık.

O sırada duşa girip giyinmem sadece bir saatimi almıştı ve buluşmamıza daha bir saat vardı. Yalnız yaşamanın en sıkıcı yanlarından birisi buydu işte yapacak işiniz yoksa yalnızlığı damarlarınızda hissediyordunuz.
Laptopumu açıp sosyal medya hesaplarımda gezinmeye başladım. O kadar sıkıcıydı ki...
Yaşıtlarımın evlenip çocuk sahibi oluyor olması güldürücüydü elbette.
Biraz daha aşağılara inince gördüğüm fotoğraf kanımın donmasına neden oldu ansızın.

Lay ve Eun Mi'nin düğünü...
Eun Mi beyaz gelinliği içerisinde kuğu gibiydi. Lay ise genç bir erkek olmuştu zaman hepimizi epey değiştirmişti anlaşılan. Burnumun direği sızlayınca fotoğrafı hızlı hızlı geçtim. Geçmiş kara bir delik gibiydi. Bir kez girdim mi içine çekiliyordum ve kayboluyordum. Kısacası geçmiş bana yasaktı...
Yine de elimde olmadan fotoğrafa bakarken yakaladım kendimi. Tek bir haber... Tek bir tane!
Göğsümdeki sancı yine başlamıştı işte. Tişörtümü hafif kaldırarak kurşun izine baktım. Biliyordum ki o sadece bir kurşun izi değildi o beş yıl öncesinin iziydi.
Geçmişle boğuşurken Hakan ile buluşmaya geç kaldığımı fark ettim ve arabama atlayıp doğruca Ortaköy'e sürdüm.
Hakan beni Starbucks'ta bekleyecekti. İşte oradaydı... İçeri girdim ve birbirimize sarıldık. ''Kusura bakma geciktim.'' Dedim mahcup bir tavırla.
''Sorun değil. '' Dedi aldığı soğuk kahveyi bana uzatarak.
''Haftaya tezleri teslim ediyoruz nihayet. ''
''Evet, harika değil mi?'' Dedim neşeli gözükmeye çalışarak. ''Nihayet artık tam anlamıyla bir psikolog olabileceğiz.''

''Ne yapmayı planlıyorsun Gaye ileride yani?''
O an durup düşünmüştüm. Geleceğin senaryosunu hazırlamamıştım. Bilmiyordum çünkü gelecek planlara bağlı kalmıyordu hiçbir zaman. Hep değişkendi hep...
gülümsedim. Ve yalan söylemeye başladım.
''Burada bir hastanede çalışırım diye düşünüyorum. Sen?''
''Klinik açmayı planlıyorum Gaye, belki sende bana ortak olursun ha?'' Dedi birden. Gözlerim yuvalarından fırlamıştı şaşkınlıkla ona baktım. ''Ne?''
''Evet, duydun beni... Kendi Kliniğimiz olur. Senden daha iyi ortak mı bulacağım?''
''Ama Hakan... Yani benim hiç sermayem yok.'' Dedim birden. Aklımda hiç böyle bir şey yoktu yine de bu fikir hoşuma gitmişti.
''Sorun değil. Zamanla ödersin acelesi yok ya!''
''Bunu düşünmem gerek Hakan. Hemen karar veremem ki...''
''Evet elbette.'' Dedi sakince. O da heyecanlıydı belli ki içi içine sığmıyordu bu konuda.

O gün Hakan'ı evine bıraktıktan sonra küçük bir alışveriş yaptım ve eve geldim. Ayaklarımı uzatıp televizyon izlemeye çalıştım. Lay ve Eun-Mi'nin evlilik fotoğrafları gözümün önünden gitmiyordu.
En yakın arkadaşlarım evlenmişlerdi. Ah! Ne yakın arkadaş ama... Beş yıldır benden haber alamıyorlardı. Onları öylece bırakıp gitmiştim değil mi? Eun-Mi benden nefret ediyor olmalıydı... Tıpkı...
Tıpkı diğerleri gibi...

KONTROL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin