Merhabalar :) Hikayeye devam ediyorum. Tabi eğer sizler okursanız yorum ve oylarınızı esirgemezseniz. Aslında yazmayacaktım ama buraya beni döndüren bir kaç iyi yorum oldu. Bende dedim ki yarım bırakmak olmaz. Keyifli okumalar. Seviliyorsunuz...
2 ay, 1 hafta... Kai ile çıktığımız gün sayısı! Ve elbette Lu-Han ile ayrı kaldığımız günlerin sayısı. Bu iki ay kabus gibi geçmişti. Boşlukta gibi hissediyordum. Her gün okula gitmek ölüm gibiydi . Her gün gözümün önünde çöken Lu-Han'ı görmek beni kahrediyordu.
İşte bu koca iki ay da öğrenebildiğim birkaç şeyden birisi 'ben cehennemde yanmayı herkesten çok hak ediyorum' oldu. Kai'yi çok sevsem de ona duygusal mana da hiçbir şey hissedemiyordum ve onun sevgisinin gün geçtikçe büyüdüğünü anlayabiliyordum. Ben bu sevginin altında eziliyordum.
Lu-Han artık bizimle takılmıyordu. Okula geldiği gün sayılıydı ve benimle bir kez bile konuşmamıştı. Arada bir D.O ya da diğer çocuklarla konuşuyordu hepsi bu. Her gün yüzünün çürükler içinde olduğunu görebiliyordum. Birileriyle kavga ediyordu. Acaba onun asil kanını isteyen adamlar mıydı? Bense o adamları bir kez bile görmemiştim. Neden gelmiyorlardı bilmiyordum ama amacıma ulaşmıştım galiba. Lu-Han'dan uzak kalmıştım ve onlarda bizi rahatsız etmemişti. Lu-Han'ın öfke kontrolüne gelince... Biliyordum o ilaçları içiyordu ve günden güne fizyolojisinin bozulduğunu görebiliyordum. Sürekli istifra ediyordu ve baygınlık geçiriyordu. Ne olursa olsun sonuçta o bir insan bedenine sahipti.
Ben mi?
Ben bu dönemlerin hiç birinde yanında değildim. Ben koca bir korkaktım!
Onun ölmesinden korkan ama onu başka yollardan öldüren koca bir korkak!
Aralık ayının soğuk rüzgarları yüzümü tırmalarken, terasta tek başıma olduğumu fark ettim. Derin bir iç çektim. ''Hava soğudu.''
Hayır yalnız değildim. Gelen D.O idi! Son zamanlarda yanındayken huzurlu hissedebildiğim tek insan.
''Evet.'' Diyebildim.
''Ha-Na neyin var?'' Diye sorarken sesinde ki bıkkınlığı hissedebildim. ''Bir şey yok.'' Zoraki bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Son zamanlarda kimse bana neyin var diye sormamıştı üstelik dilimi yutmuş gibi davranıyordum. Bu soruyu duyar duymaz gözlerimin yaşarmasına şaşmamalı!
''O halde neden gözlerin doldu?''
''Rüzgardan!'' Elimin tersiyle gözyaşlarımı kuruladım. ''Kai ile bir problem mi var?''
''Hayır!'' ''Seni konuşturmam için kaç para istiyorsun?'' Diye sorunca ikimiz de aynı anda gülmeye başladık.
''sadece- ben yani Kai -''
''Sevgilim beni mi andı?'' İçeriye giren Kai sözümü yarıda kesti ve koşar adımlarla gelip kollarını bana doladı. Onun sırtını sıvazlayıp çabucak ayrıldım. ''Ne yapıyorsunuz burada?'' Kai öyle neşeliydi ki...
''Hiç! Hava çok güzel.'' D.O ile göz göze geldik. O da bana hak verircesine kafasını salladı. ''Akşama çöplükte Lay'in doğum günü partisi var. Bir yere kaybolmayın.''Çöplük dediği yer okulun yüz metre uzağında boş bir depoydu. Bizim çocuklar orayı kafalarına göre dizayn etmişlerdi. Evden daha çok orada vakit geçirir olmuştuk. Lay'in doğum gününü tamamen unutmuştum. Oysa ki birkaç gündür ona ne alsam diye düşünüp duruyordum. Bu depresyon beni unutkan birisi haline getirmişti. Kai elimi sıkıca tutup beni terastan dışarıya sürükledi. ''Sonra görüşürüz D.O!''
...
''pastayı ben hallederim.'' Dedim. Kai mutlulukla bana baktı kimseyi umursamadan alnıma bir öpücük kondurdu. Bunu yapmasından nefret ediyordum. Herkes bize bakıyordu ve can sıkıcıydı. Tabi bütün kızların yüzü düşüyordu bu komikti.
Sınıfa girdiğimiz de Lu-Han ile karşılaşmayı beklemiyordum çünkü bu hafta okula hiç gelmemişti. Biz içeriye girer girmez yerinden fırladı ve tam önümüze dikildi. Onun yüzüne bakmaya 2 aydır cesaretim yoktu. Ve yine bakamamıştım.
''Benimle gel.''
Bu ses ondan mı çıkmıştı emin değildim. Daha kısık daha kalın ve bitkin. ''Kime dedin?'' Diye sordu Kai. Bu sırada kafamı kaldırıp Lu-Han'a baktım. Saçları darmadağın olmuş ama bundan daha da önemlisi gözaltlarıydı. Mosmordu! Bir uyuşturucu bağımlısı gibi gözüküyordu. Bembeyaz yüzünde çakan mosmor gözaltları... Ve o parıldayan ceylan gibi gözleri sönmüştü. İşte bu kadar net söyleyebilirdim ki Lu-Han bitmişti!
Bana diyordu! Onunla gelmemi istemişti. O kadar heyecanlanmıştım ki iki ay sonra ilk kez konuşmuştu benimle. Kalbim deli gibi atıyordu. Ama onun bu görünüşü beni korkutmuştu. ''Benimle gel dedim.'' Diye ikaz etti.
''Gelmiyor lan ne var?'' Kai onun hafifçe omzundan ittirdi. Lu-Han gözlerini Kai ile ellerimize dikmişti. Hiç beklediğim bir anda sertçe ellerimizi tutup bizi ayırdı ve beni bileğimden yakalayıp dışarıya sürükledi. Kai'nin gelmesi çok uzun sürmedi. Lu-Han'ı gömleğinin yakasından tutup çekti. ''Bırak kızı!''
Benden üçüncü bir kişiymişim gibi bahsetmesi hoşuma gitmemişti. Lu-Han'ın beni bırakmasını istemiyordum. Bırakma ne olursun bırakma!
''Kai bırak!'' Dedim araya girip. ''İnsan gibi konuşmak varken-''
Lu-Han, Kai'den kurtulup beni tekrar sürükledi. ''Söyle gelmesin.'' Dedi Lu-Han.
''Kai, geleceğim! Hemen.'' Kai neyse ki ikna oldu ve öylece arkamızdan bakakaldı. Lu-Han ile okul bahçesinin en sessiz yerine geldik. Hala bileğimi sıkıca tutuyordu. Eli sıcak ve terliydi. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Mutsuz, mutlu...Hiçbir şey!
Sadece yorgundu sadece...
Gözlerimin dolduğunu şimdiden hissediyordum. ''Neden?'' Diyebildi sadece. Ne neden? Bu soruyu ona soramazdım. Gerçekten bir şey dersem beni öldürecek gibiydi. Gerçi ifadesizdi ama korkutucuydu. Bileğimi hala ama hala sıkıca tutuyordu. Bir süre sessizce birbirimize baktık. ''Lu-Han iyi misin?'' Diyebildim sonunda. Sesim kırılmıştı. ''SENCE?'' Diye bağırınca geriye sıçradım. Bileğimi yine de bırakmamıştı. ''Lu-Han!'' Diyorum bileğimde ki eli gittikçe sıkılaşırken.
''NİYE GİTTİN? NİYE?''
Sesi o kadar çok çıkmıştı ki kaçıp gitme isteğimi bastıramamıştım. Bu yüzden bileğimi kurtarmaya çalıştım. ''Gitmem gerektiğini biliyorsun.''
''Sensizken böyle öleceğime seninle mutlu öleyim.''
''Mutlu ölemeyeceksin! Mutlu ölemeyeceğiz.'' Bunları söylerken onun yüzüne bakamamıştım. Beni bileğimden tutup kendisine çekti. Yüzüm onun omzunun hemen önündeydi. Onun da sıcak nefesi saçlarıma karışıp yeniden hücrelerime can verdi. ''Beni günden güne öldürüyorsun zaten.''
Cevap veremiyordum veremeyecektim. Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya süzülürken Lu-Han beni tutup göğsüne yasladı. Tanrım! Sonsuza dek burada kalabilirdim. Burası huzurun yeriydi. En tehlikeli huzur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KONTROL
FanficÖfkenin aşk ile kontrol edildiği bir hikaye... Bir kurt düşünün dönüşmemek için kendisinden güçsüz bir kıza tutunan ve bir kız düşünün ilk kez yaşamaya değer hisseden... İşte aşk bir kez daha her şeyden daha güçlü olacak. Fantastik bir dünyanın iç...