SÜRÜ Bölüm 38

367 35 33
                                    



  Arkadaşlar herkesin bayramı mübarek olsun nice güzel bayramlar dilerim. YB geldi. Bayram hediyesi olsun istedim. OY VE YORUM BEKLİYORUM. Sizleri seviyorum iyi okumalar...

    Kan akışım normale dönerken kulaklarımda ki uğultu da geçmişti. Hemşire dikişlerimi yenileyip pansumanımı tekrar yaptıktan sonra paravanın gerisinde kalan Kris'e baktım. Sanki yıllardır onu görmemiş gibiydim.

''Kafayı yemiş olduğunu tahmin ettiğim için geldim.'' Dedi ben daha ağzımı açmamışken.
''Ne?''
...
Birlikte hastaneden çıktık. Neyse ki babamı buna bulaştırmamıştım.
''Orada ne işin vardı? Ölmeyi mi arzuluyorsun?'' Diye azarladı beni. Ona yine minnettardım beni kurtarmıştı. Çocukların durumu eminim iyi değildi ama... Kris'i hep bir abi olarak görsem de yaşı benden çokta büyük durmuyordu. Bazen beni azarlarken onu ciddiye alamıyordum. Hatta çoğu zaman ona karşı gelmek istiyordum. Çünkü hep benim düşündüğümün tersini söylerdi. Sanırım burada onun benden daha olgun olduğunu anlayabilirdim. Ne zaman olursa olsun hep o haklı çıkıyordu.

''Bilekliğimi almaya geldim.'' Diye savundum kendimi. ''Umarım bilekliğin elmas ya da en kötü ihtimalle pırlanta falandır... Yoksa orada o çocuklarla olmanın bir anlamı yoktu.''
''Lu-Han almıştı.'' Dedim kendi kendime konuşur gibiydim. Kris delirmişim gibi yüzüme baktı. Kaşlarını çattığında daha sert gözüküyordu. Ona soracak çok hesabım vardı ama korkudan mıydı bilmiyordum hepsi aklımdan uçup gitmişti.
''Kendini toparlamalısın!'' Dedi sesinde ki acıyan ifade kalbimi sızlattığı için gözlerim dolmuştu.
''Bunu benden isteyecek son kişisin.'' Dedim. Kris yolda yürürken aniden durdu. Karanlıkta yüzlerimizi aydınlatan tek şey caddeden geçen arabaların anlık farlarıydı. Kris'in yüzü allak bullaktı.
''Lu-Han'ın sana ihtiyacı var.'' Deyiverdi. Lu-Han'ın adını duymak acı veriyordu sanki. Kalbim bir kez daha sızladı.
''Yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyoruz.''
''Yaşıyor, sürüden birisi ayrıldığında biliriz.'' Dedi anlamsızca. ''Ne sürüsü?''
Kris'in yüz hatları gevşedi. ''Kurt sürüsü budala kız.'' Diye azarladı bir kez daha.
Yürümeye devam ettik.
''Polis seni arıyor!''
''Polis beni falan aramıyor!'' Diye çıkıştı. İyice sinirlenmişti.
''Neden kaçar gibi gittiniz?'' Kris'i sorgulamam onu rahatsız etmiş olacaktı ki parlak bal köpüğü rengi gözlerini bana dikti.
''Lu-Han'dan, bizden uzak durman gerektiğini seni ilk tanıdığımda söylemiştim hatırlıyor musun?'' Diye sordu. Bu bir soru değildi biliyordum. Ama yine de başımı salladım.
''Sen bunu yapamadın! Geç oldu ama en doğrusunun senden uzak durmak olduğunu biliyordum.''
''Geç kaldın Kris.'' Dedim. Kris yine öfkeyle bana baktı adımları yavaşlamıştı.
''Dalga geçiyorsun değil mi?'' Diye çıkıştı.
''Nerede o?'' Dedim nihayet. Bu sorunun cevabını bilmediğini öyle iyi biliyordum ki... Yine de sormuştum işte!
''Yanlış kişiye soruyorsun!''
''Han'dan mı bahsediyorsun? O herif geri mi döndü?'' Derken sesim yükselmişti. Kris yine tuhaf tuhaf bana delirmişim gibi baktı.
''O herif nerede bilmiyorum bile! İstediğini alamadı tek bildiğim bu.''
''Yani?''
''Yani demek istediğim şu budala kız, kendine sor! Lu-Han nerede?''
''Kris şu an bir matematik probleminden daha zorsun!''
Kris gözlerini devirdi. ''Aranızdaki bağdan bahsediyorum asla kurulmaması gerek şu bağdan! Onu hissetmen gerek Ha-Na! Onu başka türlü bulamayız.''
''Nasıl yapacağım?''
''Jin Ae'yle görüşmen gerek...''
O gece Kris ile birlikte bin umut yüreğimde yeni evlerine gittik. Küçük, karanlık kimsenin uğramadığı bir apartman dairesine taşınmışlardı. Jin AE beni görünce sıkıca sarıldı.
''Ha-Na! Çok şükür iyisin.''
''İyiyim.'' Dedim ondan ayrılıp. Bir an önce sormak istiyordum, nasıl bulabilirdik onu?
''Her geçen dakika aleyhimize işliyor, bir an önce onu bulalım.'' Dedim çabucak. Kris odanın içerisinde ki tek kişilik koltuğa oturup bana baktı. Jin Ae ise sabırla iç çekti.
''Eminim seni hissediyordur Ha-Na bu yüzden hala pes etmemiştir.'' Bundan emindim, bu yüzden içimde biraz da olsun bir rahatlık vardı! Ama yine de eninde sonunda onu öldüreceklerini biliyordum. BU yüzden elimi çabuk tutmak istiyordum.
''Nasıl yapacağımı söyle Jin Ae hadi!''
Jin Ae ıslak ellerini bir havluyla kurulayıp beni oturmam için koltuğa yönlendirdi. Şimdi o ikisinin karşısında oturuyordum.

KONTROL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin