Arkadaşlar merhaba, çoook gecikmiş bir YB var farkındayım. Çok özür diliyorum. Ama bu bölümü defalarca kez silip yeniden yazdım. İstediğim gibi olmadı bir türlü. İnşallah şimdi beğenirsiniz. Oy ve yorum bırakmayı unutmayın. İyi okumalar
Ertesi gün neredeyse öğleden sonra uyanmıştım. Lu-Han elbette ki yoktu. Başım çok ağrıyordu ve alkol almamama rağmen dünden kalmış gibiydim. Dün gece yaşananlar bir bir aklıma hücum ederken tatsız tatsız yerimde döndüm. Yataktan çıkmak istemiyordum. Lu-Han eminim bana çok kızgındı. ''OF!''
Eun Mi nasıldı acaba onu dün gece feci bir halde bırakmıştım. Diğer bir yandan şu kırmızı gözlü canavar kimdi acaba? Tüm bunların içerisinde yaklaşan bir düğünüm vardı. Ve alamadığım şahane bir gelinlik...
Uzun uzun tek taşımı inceleyip gülmüştüm. Lu-Han'la edemediğimiz bir kavga olsa da aramızda yakında evleniyorduk ve bu şey beni gittikçe heyecanlandırmaya başlamıştı.
Kendimi biraz daha iyi hissettikten sonra yerimden fırlayıp duş almıştım. Kısa bir kahvaltıdan sonra son zamanlarda iyice dağılan evi toparlayıp temizlemiştim. Lu-Han'ın gelmesine birkaç saat vardı. Gerçi o bana kızgındı ama yine de onun için bir şeyler yapmak istemiştim. Üst kattaki tencerelerden birisini almak için sandalyenin üzerine çıkıp yukarı uzanmıştım ki tuhaf bir tıkırtı duymuştum o an. Tencerelerden geldiğini düşünmüştüm başta. Ama sonra sesler daha çok bir ayak sesine dönünce panikle arkama dönmüştüm. Ani bir hareket yaptığım için uzandığım tencereler kayıp büyük bir gürültüyle yere düşmüştü. Telaşla üstünde durduğum sandalyede dengede kalmaya çalışırken kapıda beliren suret aklımı almıştı ve sandalyeden adeta düşmüştüm. Ağzımdan çıkan küçük çığlık onu da korkutmuş olacak ki birden içeri kaçmıştı. Korkuyla tezgahın arkasına saklanmıştım ve o an ne kadar salakça bir şey yaptığımı anlamıştım. Karşımda bana bakan merdaneyi elime kaptığım gibi mutfağın kapısına yöneldim. O kadar sessizdim ki...
Bir hırsız olabilir miydi? Panikle cep telefonumu aradım ama bulamadım. İçeride kalmıştı. Lu-Han'ın gelmesine henüz bir saat vardı. İçeriden gelen çıtırtıları duydukça tüylerim ürperiyordu ve terliyordum. Derin bir nefes alıp merdaneyi havaya kaldırdım ve salona geçtim. ''KİMSİN SEN?'' Diye bağırdım. Arkamda hissettiğim nefes ve sonrasında başıma doğru gelen bir gölge beni ani bir refleksle yere eğilmeye itti. Son anda başıma inen büyük bir darbeden kurtulmuştum. Olaylar o kadar kısa bir süre içerisinde gerçekleşiyordu ki... Karşı koltuğun arkasına koşarak bana saldırmaya çalışan kişiyi görmeye çalışmıştım. Gördüğüm surat bir çocuk suratıydı. Başta seçebildiğim renk kırmızı olmuştu çünkü yüzünün yarısı kanla kaplanmıştı ve çok kirliydi. Eli, yüzü, kıyafetleri...
''Ne istiyorsun?'' Dedim bir kez daha.
''Lu-Han! Nerede o?'' Dedi çocuk sonunda.15 ya da 16 yaşlarında olmalıydı. ''Önce ben sordum kimsin sen?''
''ismim Miu.'' Dedi çekinik bir sesle. ''Eğer bana Lu-Han'ı getirmezsen seni öldürürüm.''
''Hadi ya!'' Dedim onunla alay etmiştim açıkça. Ve bedelini saniyeler içerisinde ödemiştim. Yanında duran vazoyu kafama fırlatmıştı ve tam on ikiden vurmuştu acıyla yere eğildim. ''AH!''
''Lu-Han'ı getir bana.'' Sıcak kan yüzümden aşağıya iniyordu ve acıdan gözlerim yaşarmıştı.
''Bak polisi çağırmadan önce ne istediğini söyle bana.''
''Hayır!'' Dedi hemen. ''Yardım lazım bana. Duydun mu?'' Dedi yine panikle.
Sağ tarafımda duran peçeteyi kanayan yaramın üzerine bastırdım. ''Ne yardımı?''
''Dün gece de onu aramaya gelmiştim.''
O an kafamda bir ampul yanmıştı adeta. ''Dün gece kulübündeki kurt sendin.'' Dedim.
Bir şey demeden yüzüme baktı. ''HADİ!'' Diye bağırınca irkildim. ''Miu!'' Dedim ona. ''İsmin bu değil mi?'' Tuhaf tuhaf bana baktı ve başını salladı. O kadar savunmasız duruyordu ki ama bir o kadar tehlikeli.
''Miu, Lu-Han birazdan gelecek. Sakin ol ve-'' Daha cümlemi tamamlayamadan boğazımda bir el hissettim.O o kadar hızlıydı ki... Nefes almam bir anda kesilmişti sanki kan akışım durmuştu. Onun ince kollarına yapışıp bırakması için çırpındım adeta. O kadar güçlüydü ki... Bu sırada kapının açıldığını saniyeler içerisinde de kolların boğazımdan çekildiğini hissettim. ''HA-NA!'' Lu-Han gelmişti ve beni yine kurtarmıştı. Çocuğu yerde boğazlarken ona seslendim. ''Lu-Han dur!'' Dedim ve anında durdu. ''Miu seni aramaya gelmiş.'' Dedim durumdan bihaberdim ama her şeyi biliyormuşum gibi davranmıştım.
''Ne?'' Dedi Lu-Han.
''Lu-Han sen misin?'' Dedi Miu yerden kalkıp korkuyla ona baktı. ''Kimsin sen?'' Dedi Lu-Han şaşkınlıkla.
''Ben Miu. Bir tek senin bana yardım edebileceğini söylediler.'' Miu'nun sesi titriyordu. Lu-Han'ı görünce öyle korkmuştu ki her halinden belliydi.
''Dün geceki yeni dönüşen kurt sendin değil mi? Kokundan tanıdım.'' Dedi Lu-Han. Bu sırada yanıma geldi. ''Sen iyi misin?'' Dedi başıma ve boğazıma bakıp.
''Merak etme.'' Dedim. Kollarını bana sardı ve kendisine çekti. İşte şimdi güvendeydim.
''İyi de seni kim dönüştürdü?'' Dedim. ''Onu tanımıyorum. Bana saldırdı.''
''Peki neden böylesin? Bir şeyden kaçmış gibisin.''
''Beni dönüştürenden kaçtım. İki haftadır ormanda yaşıyordum. Sonra bir ev buldum orada da bir kurt sürüsü yaşıyordu. Aralarından birisi bana Lu-Han'dan bahsetti. Asil kurt oymuş ve bana yardım edebilecek tek kişi de oymuş.''
Ormandaki evde yaşayan sürü... Bunlar Jin ve bizim çocuklar olmalıydı. Onları anımsayınca heyecanlanmıştım.
''Bak Miu öncelikle şunu bilmen gerek.'' Diye başladı söze Lu-Han. Miu panikle onu dinliyordu. ''Artık bir kurt adamsın ve bunun geri dönüşü yok.'' Genç çocuğun gözleri dolmuştu. ''Ayrıca Ha-Na'yı yaralamışsın.''
''Özür dilerim.'' Dedi başını eğip. ''Kendimi kontrol edemiyorum. Sürekli sinirli hissediyorum sanki içimde bir ateş var. Duramıyorum bağırmak istiyorum, öldürmek istiyorum kendimi bile...''
Lu-Han rahatsızca oturduğu yerde kıpırdandı. Ellerini birbirine kilitledi. ''Nasıl hissettiğini biliyorum. Yeni dönüştüğün için kendini kontrol edememen çok normal. Buna zamanla alışacaksın ama kendine bir kontrolcü de bulman gerek.''
''Kontrolcü de ne?'' Dedi merakla. Lu-Han bana baktı. ''Şöyle ki senin içindeki ateşini söndürebilecek tek kişi.'' Diye açıkladı Lu-Han kısaca.
''Senin de var mı?''
''Elbette, Ha-Na benim kontrolcüm.'' Miu'nun gözleri parladı. ''Benim de kontrolcüm olur musun peki? Biliyorum seni incittim ama istemeden oldu.'' Dedi. Bu beni güldürmüştü. Lu-Han ise kıskanç kıskanç elimi tutmuştu. ''Herkesin kontrolcüsü kendisine özeldir Miu. Ayrıca kontrolcünü gördüğünde hissedersin.'' Dedim ona.
''Nasıl bir his?'' Dedi yüzünü ekşitip. O an Lu-Han'a baktım. Lu-Han'da masum masum bana baktı. Gözlerindeki şefkat yüreğimi bir yağ gibi eritiyordu. ''Sanki bütün kasların gevşiyormuş gibi hissedersin, kalp atışların bir hızlanır bir yavaşlar ve müthiş bir çekim duyarsın o kişiye. O kişi mıknatısın gibi olur. O nereye sen oraya...''
''O zaman bu aşk!'' Dedi Miu. Lu-Han kıkırdadı. ''Her zaman aşk olmayabilir.''
''Yardım et bana Lu-Han, onu bulalım. Çünkü ben böyle yaşayamam.'' Miu yalvarır gibi konuşuyordu. Zavallı genç çocuk çaresizdi, acı çekiyordu. Lu-Han'ın o yaşlardaki saldırgan davranışları gelmişti gözümün önüne.
''Bak Miu onu hemen bulamayabiliriz. Zaten bu zor bir süreç. Kendini herkese açık edemezsin. Bu tehlikeli olur. Eğer insanlar seni fark ederse öldürmek isteyebilirler.''
Miu anladığını belirtmek için başını salladı.
''Ailen yok mu? Bir evin, okulun...''
''Ailem yok. Ben öğrenci yurdunda kalıyordum.''
''Peki nasıl oldu bu olay?''
''bir gece yurttaki çocuklarla dışarı çıkmıştık. Onlara söylemiştim bunu yapmayalım, ceza alırız demiştim. Ama beni dinlemediler ve beni korkaklıkla suçladılar. Onlara korkak olmadığımı ispatlamam gerekiyordu. Bu yüzden peşlerinden gittim. Yurdun arkasındaki ormana girdik. Ormana gece yürüyüşü yapmak yasaktı elbette ki... Bir süre ormanda sessizce yürümüştük. Ne aradığımızı bile bilmiyorduk. Ormanın derinliklerinde bir çıtırtı duymuştuk. Çocuklar çok merak etmişti bense geri dönmemizi söylemiştim. Ama peşine düştüler ve hepimiz birden dağıldık. Ormanın çıkış yolunu bulup yurda geri dönecektim ki bir şey ağır bir şey üzerime atladı. Ben daha ne olduğunu bile anlayamadan-'' Dedi ve sustu.
Merakla Miu'nun yüzüne baktık. Derin derin nefes alıp verdi. Korkuyordu belli ki hala.
''Beni tam buramdan ısırdı o şey.'' Dedi ve sırtını gösterdi.
Lu-Han'a baktım. Dikkatle Miu'yu dinliyordu ve düşünceli gözüküyordu. ''Miu yüzünü göremedin mi?''
''Hayır sadece uzun tırnaklarının olduğunu gördüm. Ve-'' Dedi ve yine sustu. ''Ve?''
''Boynunda sallanan bir zincir vardı. Hepsi bu.''
Lu-Han'la birbirimize baktık ve düşünmeye başladık. Boynunda zincir olan birisi... Kimdi bu?
''Kris olabilir mi?'' Dedim merakla.
''Hayır Kris bir başkasını kurda dönüştürmeyi ritüeller olmadan yapamaz.'' Dedi. Ve aklıma beni kurda dönüştürmek istediğinde yaptığı şeyler gelmişti.
''Sürüden birisi olabilir mi?''
Lu-Han tekrar düşüncelere daldı. ''Bilmiyorum.'' Dedi sessizce.
''Bak Miu şimdi sana kalacak bir yer bulalım ve sonrasına bakarız olur mu?''
Miu ansızın paniklemişti. ''Sizinle kalmama izin verin lütfen. Güvenecek kimsem yok.''
Lu-Han'ın kolunu tuttum. ''Miu biraz bizi bekle olur mu?'' Dedim. Lu-Han'la birlikte mutfağa geçtik.
''Ne yapacağız?'' Dedim.Lu-Han'da sıkıntıyla saçlarını karıştırdı. ''bilmiyorum. Yarın sabah erkenden şirkete gitmem gerek ve seni onunla bırakamam. Şu an çok saldırgan.''
''Çok savunmasız bir halde bizden başkasına güvenmek istemiyor belli ki.''
''Ha-Na başına bak bunu sana o yaptı. Sinirlenince neler yapabileceğini bilemiyoruz.''
''Evet ama-'' Dedim ve sustum. ''Ona bakınca aklıma sen geliyorsun.'' Lu-Han yine şefkatle bana baktı. ''Evet, onun çaresizliğini anlayabiliyorum.''
''Ona yardım edelim. En azından kendini kontrol etmeyi öğrensin.''
''Düğüne de çok az kaldı.'' Diye söylendi kendi kendisine. ''Bebeğim düğünü engellemeyecek ki bu.''
''Tamam bu gece bizimle kalsın o zaman yarın bir çaresine bakarız.'' Diye ikna olmuştu.
içeri dönüp Miu'ya bizimle kalabileceğini söylediğimiz de neredeyse ağlayacaktı. Zavallı çocuk rahat bir nefes alabilmişti sonunda. Salondaki koltukta uyuyabilmesi için ona çarşaf,yastık ve battaniye getirmiştim. Lu-Han'sa kendi pijamalarından getirmişti. Duş yapıp yanımıza geri döndüğünde o vahşiliği gitmiş yaşının görüntüsünü almış ve masumlaşmıştı.
''Artık uyu Miu burada güvendesin.'' Dedim ona.
Lu-Han'la birlikte yukarı çıktık.
''İçim hiç rahat değil.'' Diye söylendi. Onu rahatlatmak için sarıldım. ''Sevgilim sakin ol.'' Dedim.
''Ayrıca sana sinirliyim hala.''
''O niye?'' Dedim hayretle. ''Dün gece yüzüğünü neden çıkardın?'' Diye sorunca dona kalmıştım.
''hiçbir şeyi unutmuyorsun değil mi?'' Lu-Han yüzünü asıp bana baktı. ''Sevgilim Eun Mi'nin bekarlığa veda gecesi zorlamasıydı hepsi bu yoksa beni bilirsin senden başkasına bakar mıyım?'' Dedim ellerimle yüzünü tuttum. Lu-Han bir çocuk gibi söylene söylene yatağa yattı.
Onun arkasına geçip kollarımı doladım. ''Sevgilim hadi ama!''
Lu-Han birden bana döndü ve o da kollarını bana doladı. Her zaman böyle anlarda olduğu gibi şimdi de kalbim gümbür gümbür atıyordu. ''Kalbin!'' dedi Lu-Han gülerek ve uzanıp dudaklarımdan öptü. ''Seni neden bu kadar heyecanlandırıyorum?''
Onu göğsünden ittirmiştim ama gram hareket etmemişti. ''Artık kocan sayılırım.'' Dedi ve biraz daha sokuldu bana. ''Henüz değil.'' Dedim onu tekrar ittirip. ''Gel buraya.'' Dedi belime dolandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KONTROL
FanfictionÖfkenin aşk ile kontrol edildiği bir hikaye... Bir kurt düşünün dönüşmemek için kendisinden güçsüz bir kıza tutunan ve bir kız düşünün ilk kez yaşamaya değer hisseden... İşte aşk bir kez daha her şeyden daha güçlü olacak. Fantastik bir dünyanın iç...