Arkadaşlar merhaba, Yb'nin gecikmesi için özür dilerim sınavım vardı ve daha yeni bitti. Ben de hemen ybyi tamamlayıp yayınladım. Hadi bakalım iyi okumalar güzel bir bölüm bizi bekliyor. Yorum ve oy bırakmayı unutmayınnn :)
Tatlı bir rüzgarın yüzümü gıdıklaması ve başımı koyduğum yastığın yumuşaklığı gözlerimi daha açmadan gülümsetmişti beni. Sabah güneşi hiç rahatsız etmeden üzerime düşüyor ve beni rüzgarın hafif esintisine karşı ısıtıyordu. Burnuma dolan temiz çarşaf kokusu huzurlu hissettirmişti. Sanki etrafımda olan her şey bana nazik davranıyordu bu gün. Bir el saçlarımı yüzümden çekince gözlerimi aralamıştım. Güneş ışığından başta yüzünü görememiştim ama sonra o ışıldayan ceylan gözlerin etkisinden kendimi alamamıştım. ''Günaydın.'' Dedi sessizce.
''Sen gerçek misin?'' dedim gülerek. Lu-Han yüzüme doğru eğilip dudaklarıma kısa bir öpücük kondurdu. ''Sence?'' dedi. ''ımm! Bilmem.'' Dedim. ''O zaman anlamana bir daha yardımcı olayım.'' ''İnandım.'' Dedim yatakta yuvarlanırken. Lu-Han'da yanıma uzanıp kollarını bana doladı. '' Yüzümü onun göğsüne gömdüm. Kokusunu derin derin içime çektim.
''Nasılsın?'' Dedi beni nazikçe sarıp sarmalarken. ''Hiç bu kadar iyi olmamıştım.'' Dedim huzurla.
''sonsuza dek sana sarılıp yatabilirim.'' Dedi. Bunun üzerine gülmüştüm. ''Sen?'' diye azarladı beni. ''Elbette ben de.''
''İyisin değil mi?'' Dedi bir kez daha.
''İyiyim Lu-Han, gerçekten.''
''Seni bir yere götüreceğim bu akşam. Hazırlansan iyi olur.''
''Gerçekten mi? Evde kalırız sanıyordum.''
Lu-Han güler gibi oldu ve yataktan kalktı. ''Seni küçük tembel.''
''Ben tembel değilim.'' Dedim. O ise bir şey söylemeden odadan dışarı çıkmıştı. Yüzüme vuran sabah güneşi beni daha çok mayıştırıyordu ama yine de yataktan sıyrılıp duşa doğru tembel adımlarla ilerledim. Sıcak bir duşun çözemeyeceği hiçbir şey yoktu sanki. Rahatlamıştım ve evde olmak her ne kadar Lu-Han'ın evi de olsa iyi hissettiriyordu. Tabii bu sabah gözlerimi burada açmak tuhaf gelmişti. Sanki birazdan diğer çocuklarla kahvaltı edip, onların atışmalarını izleyecek gibiydim. Sahi ne yapıyorlardı acaba? Jin... Ona adam akıllı veda bile edememiştim bunca şeyden sonra! Ne olursa olsun onları özleyecektim.
Duştan çıktıktan sonra giyecek hiçbir şeyimin olmadığını fark etmiştim. Dünkü kıyafetlerim kim bilir neredeydi, uyandığımda zaten üzerimde Lu-Han'ın tişörtlerinden birisi vardı.
O tişörtü tekrar üstüme geçirip mızmızlanarak aşağıya Lu-Han'ın yanına indim. Lu-Han mutfakta oturmuş telefonuna bakıyordu. Beni görünce gülümseyerek bana baktı. ''Hazırlanmamışsın.''
''Lu-Han giyecek bir şeyim yok o yüzden eve gitmem-'' ''Bekle!'' Dedi sandalyeden inip elimi tuttu ve koşar adım beni tekrar odaya çıkardı. ''Sana söylemeyi unuttum.'' Dedi ve dolabının içerisinden beyaz bir elbise çıkardı. ''Beyaz elbise mi?'' dedim gülerek. ''Evet, hoşuna gitmedi mi?''
''Hayır, daha güzelini görmemişimdir.''
''Eminim senin üstünde bir harika olacak.'' Dedi uzanıp belimi kavradı ve yanağımdan koklayarak beni öptü.
''Tamam, hadi dışarı çık!'' Diye azarladım onu gülerek. ''Ne yani benim yanımda giyinemez misin?''
''Hayır, dışarı küçük sapık.'' Dedim. Lu-Han birden kahkaha atmıştı. ''Öyle olsun.'' Dedi ve gitti.
Ben de üzerime bu harika beyaz elbiseyi giymiştim, elbise sanki üzerimde akıyordu. O kadar güzeldi ki gerçekten. Dizlerimin hemen üstünde biten pileleri en ufak hareketimde dalgalanıyor, yine aynı şekilde tasarlanmış kolları da eteklere uyumlu şekilde uçuşuyordu. Bir peri kızının elbisesi gibiydi. Lu-Han çok zevkliydi.
Saçlarımı da kurutup ellerimle şekil verdikten sonra ufak bir makyajla tamamlanmıştım. Tabii ayakkabılarımın da olmadığını o an fark edene kadar... Dolabın içine bakınmıştım ama bir ayakkabı yoktu. O yüzden ev terliklerimle sessizce aşağıya indim. Lu-Han bu kez merdivenin başındaydı. Beni görünce gülümsedi. ''Merhaba leydim.'' Dedi elini uzatıp merdivenlerden inmeme yardım etti.
''Merhaba.'' Dedim tuhaf bir şekilde heyecanlanmıştım. Lu-Han ayaklarıma baktı ben de utançla onun yüzüne baktım.
''Biraz bekle..'' Dedi ve yine koşar adım aşağı kattaki odalardan birine girip elinde bir ayakkabı kutusuyla geri döndü.
''hiçbir şeyi atlamazsın değil mi?'' Dedim gülerek. ''söz konusu sensen hayır.'' Dedi ve ayakkabı kutusundan harika kelimesinin tanımlayamayacağı bir çift ayakkabı çıkardı. Kristal gibi parlıyorlardı sanki. Ayakkabı tuhaftı ama camdan duruyordu. ''Bu külkedisinin ayakkabısı mı?'' dedim gülerek.
''Eğer ayağına olursa prensesim sen olacaksın demektir.'' Dedi eğilip ayakkabıyı ayağıma uzatırken. ''Ya olmazsa?'' Dedim merakla. Lu-Han güldü. ''O zaman çıplak ayak gelirsin sorun değil.'' Dedi bunun üzerine gülmüştüm. Ayakkabıyı giymek için ayağımı uzattım Lu-Han nazik bir şekilde bileğimi tuttu ve ayakkabıya geçirdi. ''ama sanırsam prensesim sensin.'' Dedi öbür çiftini de giydirip. Ayağımda duran kristal cam parçaları beni heyecanlandırmıştı doğrusu.
''Lu-Han sahiden nereden buldun bunu? Böyle şeyler satılıyor mu?'' Dedim gülerek.
''sevgilim neden böyle şeylere takılıyorsun? Bu gün özel bir gün.'' Dedi elimi tutup beni dışarı doğru sürükledi.
Arabasının başında durmuştuk. ''bu gün özel bir gün mü?'' dedim merakla. ''Evet, özel bir gün.''
O sırada özel günlerimizi aklımdan geçirmiştim. Ama ne ay dönümü ne de yıl dönümüydü. ''Neyi unuttum?'' Dedim hayretle.
''Belki de unutmamışsındır. Bundan sonra unutamayacaksındır.'' Dedi arabaya binmem için kapıyı açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KONTROL
FanfictionÖfkenin aşk ile kontrol edildiği bir hikaye... Bir kurt düşünün dönüşmemek için kendisinden güçsüz bir kıza tutunan ve bir kız düşünün ilk kez yaşamaya değer hisseden... İşte aşk bir kez daha her şeyden daha güçlü olacak. Fantastik bir dünyanın iç...