Şaşkınlıkla yerimde doğrulup kızarmış gözlerimle ona baktım. O ise umursamadan elindeki poşetleri yatağa bırakıp kendini yanıma attı.
"Ne işin var lan burada, eşoleşşek! Kızın yanındaydın en son?" diye çemkirdim. Onur bana göz devirip yatakta biraz daha yayıldı.
"Ay valla, kızı orda bıraktım geldim. Sen daha önemlisin be! Zaten çirkindi, boşver. Noldu bakim dökül." dedi poşetten çıkardığı cipsi açarak. Ona buruk bir şekilde gülümseyip oturur pozisyona geldim. Bi Atlas eksikti. Vasıfsız, şerefsiz, haysiyetsiz köpek!
"Seda hanm, Ahmet bey, Varis, Arif ve Furkan davete gitmişler. Diğerleri ise sinemaya mı ne gitmişler." dedim. Onur bana 'salak mısın cemile?' bakışları atıyordu.
"Sorun nerede dersen, sorun hiçbirinin bana haber vermemesi! Onlara ısınmaya başladığımı hissediyordum ama görünüşe göre onlar beni pek umursamıyorlar." dedim sonda sesim kısılırken. Onur beni omzumdan elinin teriyle göğsüne çekti. Temiz elini -yani umarım- saçlarıma daldırıp okşamaya başladı.
"Bebeğim, anlıyorum seni ama sen dün Esila ile olduğunu söylemiştin. Belki onunla vakit geçirmek istediğini falan düşündüler?" dedi mantıklı mantıklı konuşarak.
"Gene de haber vermeleri gerekmez miydi?" diye sordum boğuk sesimle. Onur derin bir nefes verdi. Yaptığı hareketlerden elindeki cipsi kenara bıraktığını ve elini temizlediğin hissettim.
"Haklısın, bir şey diyemiyorum." diyerek iç çekti. Onur'un göğsüne rahat bir şekilde yayılırken o elini saçlarıma çıkarıp okşamaya başlamıştı bile. Üzerime çöken yorgunluk ile gözlerimi yavaş yavaş kapattım..
________________________________________________________________________________"Görüşürüz, tekrar gel." dedim Onur'u yolcu ederken. Onur ayakkabısını giymeyi bitirince ayağa kalkıp üstünü düzelttikten sonra ensemden tutarak kendine yaklaştırdı ve alnımdan öptü.
"Gelirim bebeğim. Hadi görüşürüz, üzme sende kendini." dedi ve ensemdeki ellini çekerek uzaklaştı. Onur, görüş alanımdan çıktıktan sonra kapıyı kapattım ve derin bir nefes aldım.
Tek kaldık gene iyi mi?
Bir süre mal mal kapıda oyalandıktan sonra salona geçtim. Tam koltuğa uzandığım sırada kapı çaldı. Gözlerimi kapatıp sabır dileyerek kalktım ve yavaş adımlarla kapıya gittim. Kapıyı açtıktan sonra gelenlere baygın bir bakış attım. Yiğit, Akif Selim ve Aren gelmişti. Gülümseyerek içeri geçtiler. En son yiğit geçerken yanağımdan makas aldı.
"Naber kız, ne bu suratının hali? Ayrıca, erken gelmişsiniz. Davet bu kadar kısa mı sürdü?" dedi gülerek. Ona göz devirdim. Aren heyecanlı heyecanlı ellerimi tuttu.
"Ya, keşke sende gelseydin! Çok eğlenceli bir filme gittik! He-" Aren sözüne devam edecekken ellerimi ondan çekip uzaklaşarak kapıyı kapattım. Üç'ü de yaptığım bu harekete anlam verememiş gibi duruyorlardı. Bıkkın bir nefes verdim.
"Çağırsaydınız, emin ol gelirdim Aren. Ayrıca telefon diye bir şey var, enazından haber verebilirdiniz." dedim kırgın çıkan sesimle. Yanımıza Selin abla ve Nebehat teyze de gelmişti. Yiğit'in kaşları yavaş yavaş çatıldı.
"Sen annemlerle davete gitmeyi seçtiysen biz ne yapabiliriz Alinda?" dedi hafif yüksek sesle. Yutkunarak Selin ablanın kolunun altına girdim. Selin abla derin bir nefes alıp benim yerime konuşmaya başladı.
"Alinda siz çıktıktan bir saat sonra geldi. Sizin nerede olduğunuzu sordu, bende diğerlerini ve sizi söyledim. Yani Alinda'nın haberi yoktu. Hiçkimse ona söylememiş." dedi. Ona teşekkür amaçlı, beline sardığım ellerini sıkılaştırdım.
"İyi de, Sen Furkan'la konuşmuşsun? Bizimle gelmek istemediğini, davete gitmek istediğini söylemişsin. Hatta Aren seni arayacağı sırada Furkan, şarjının bittiğini ve telefonunun kapandığını söyledi. Akşamda telefonu yanına almayacakmışsın." diye araya girdi Akif Selim edebiyatçı sesiyle. Yutkunarak Selin abladan uzaklaştım.
"Ben, Furkan'la hiç konuşmadım." dedim mırıldanarak. Yiğit bir küfür savururken, Akif Selim derin bir nefes verdi. Aren ise hızlıca yanıma gelip bana sıkıca sarıldı.
"Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim.." diye kulağıma fısıldamaya başladı. Dudaklarım titremeye başlarken ellerimi Aren'in beline çıkarıp sarılışına karşılık verdim. Kafamı da boynuna gömüp sessizce ağlamaya başladım. O sırada bizi bir çift kol ayırdı. Yiğit boğazını temizledi.
"Çokta şey yapmayın." dedi homurdanarak. Aren, Yiğit'e laf atarken ben Selin abla gile baktım. Bizi gülümseyerek izliyorlardı. Onlara samimi bir gülümseme gönderdim. İkisi de aynı şekilde karşılayıp mutfağa gittiler. Aren ve Yiğit kavga ederken Akif Selim ile göz göze geldik. Utanarak kafamı hemen çevirdim.
Edebiyatçı bakışlarıyla beni kendine aşık ediyordu yiğidim..
Aren en sonunda pes etmiş gibi göz devirirken kapı çaldı. Aren ve Yiğit kapıyı açmak için öne geçerken ben biraz gerilemiştim. Nefes alış-verişlerim hızlanmış ve avuç içlerim terlemeye başlamıştı. Ne yapacağımı kesinlikle bilmiyordum.
Elimi bir elin kavramasıyla hızla yanıma baktım. Akif Selim edebiyatçı duruşuyla sakince kapıya bakıyordu. Yutkunarak elini daha sıkı tuttum ve ona yaklaştım.
"Ooo, hoşgeldiniz, şeref verdiniz! İşte bizde yeni geldik, Furkan sayesinde unuttuğumuz Alinda ile sohbet ediyorduk, geçin geçin!" dedi Yiğit hoş olmayan alaylı bir sesle. Diğerleri anlamsızca ona bakarak içeri geçerken Furkan'ın gerildiğini gördüm.
Bu arada tek değillerdi., yanlarında Demirkan ve 'sevgilisi' vardı..?