"Alinda?"
"Demirkan?"
"Hayırdır?"
"Hayrın yolu bayırdır paşam!"
Demirkan yüzünü buruşturdu. Gülümsedim. Gözlerim kaşına kayınca gülümsemem soldu. Yanına gidip kafasını tutarak kendime yakınlaştırdım.
"Kaşına ne oldu?" Diye sordum hızlıca. Demirkan kafasının yana yatırıp gözlerini kısarak bana baktı.
"Düştüm banyoda."
"Dur dur pansuman yapayım." Dedim hızlıca. Yüzünü bırakıp banyoya doğru gideceğim sırada Demirkan kolumdan tutup göğsümü göğsüne yaslayıp elini belime sıkıca sardı.
"Neden geldin?"
"Gideyim mi?"
"Hayır gitme." Dedi ve kafasını omzuma yaslayıp sarıldı.
"Ece burada?" Dedim sorgularcasına.
"Deflin için gelmiş, öyle dedi."
Bir süre sarıldıktan sonra kendimi biraz geri çektim.
"Hadi kaşını temizleyelim önce. Sonra saçını falan kuruturuz. Hastaymışsın zaten." Dedim. Demirkan yatağa otururken ben hızlıca banyoya gidip ilk yardım çantasını aldım. Demirkan'ın yanına gidip kaşını temizledikten sonra ilk yardım çantasını geri yerine koydum. Banyodaki dolaptan bir havlu alıp Demirkan'ın yanına gittim. Bıraktığım gibi duruyordu. Kıyafet dolabından da bir üst alıp yanına giderek yatağa oturdum. Kıyafeti ona verdim. Üstünü giyindikten sonra kollarını belime sardı. Bende gülümseyerek saçlarını kurutmaya başladım.
Aramızdaki sessizliği Demirkan bozdu.
"Gerçekten gidecek misin?" Diye mırıldandı. Buruk bir şekilde gülümsedim.
"Canımın içi, lütfen anla beni. Yapamıyorum burada, olmuyor. Hem, ben senden kopacağım demiyorum ki? Sadece Antalya'ya gideceğim. Bu aileden uzaklaşacağım. Söz veriyorum senin için hep buraya geleceğim." Dedim yanaklarından öperken.
"Sadece benim için mi? Diğerleri?" Diye sordu. Gülümsedim.
"Onur ve ablam benimle gelecek. Ablam Akif Selim abiyle konuşacak, ikna ederse o da gelecek. Öyle yani, aile üyeleriyle çok görüşmem belki." Dedim. Demirkan hızla kafasını kaldırıp gözlerime baktı. Yutkunup belimdeki bir elini havlunun üzerindeki elimin üstüne koydu.
"Alinda, bende geleyim? O kadar yıl sonra bir araya gelmişiz, lütfen beni tekrar sensiz bırakma." Dedi başını omzuma yaslarken. Gülümseyerek başımı omzuma yasladığı başına yasladım.
"Gel, ben sana asla git demem canımın en içi.."
_______________________________________________________________________________Demirkan ile biraz daha konuştuktan sonra onu uyumaya ikna edip odadan çıktım. Maalesef ki Ece bıraktığım yerde duruyordu. İçeri girmesini önlemek adına koluna girip onu aşağıya sürükledim.
"Ececim sen Deflin için gelmemiş miydin? Neden Demirkan'ın kapısının önünde sürünüyorsun?" Diye sordum.
"Demirkan düşmüştü de, onun için meraklandım." Diye mırıldandı.
"Ben girdim ya içeri, neden gitmedin?"
"Görmek istedim." Dedi. Bir şey demek yerine salona geçip Ece'yi Deflin'in yanına oturttum.
"Kız senin için gelmiş, az ilgilen." Dedim ayıplarcasına. Deflin gözlerini kısıp gülerken Ece şokla bana bakıyordu. Gülümseyerek salondan çıktım. O sırada Furkan arkamdan seslendi.
"Alinda!"
"Ne var!"
"Babanın hayrına su getir be!"
"Kalk kendin al!" Diye bağırdım göz devirerek. Furkandan cevap gelmeyince mutfaktan içeri girdim.
Çorba yapacaktım hayatımın anlamına.
Tencereyi çıkarıp dolaplara bakarak malzemeleri bulmaya çalışırken Furkan söylene söylene içeri girdi.
"Dilimiz damağımız kurudu hiç kimse de demiyor sevabına şu çocuğa su getireyim!" Dşye mırıldandı ve koca bir bardak su içti. Gülümseyerek dolaptan bir kaç malzeme çıkardım.
"Ne yapacaksın?" Diye sordu bardağını tekrar doldururken.
"Çorba yapacağım Demirkan'a." Dedim tenceye hazır çorba tozunu dökerken.
"Oturabilir miyim yanında?"
"Otur tabii!" Dedim toz karışımın üstüne 5 bardak kadar su koyarken. Furkan anında yerleşirken bende tencereyi ocağa koyup altını açtım. Arkasında kaynayana kadar karıştırmam gerektiği yazıyordu. Ben sabırla çorbayı karıştırırken Furkan ne ara çıkardığını bilmediğim sigarasını yaktı.
"Ee, doğum günün yaklaşıyor. Ne istersin hediye olarak? Sadakam olsun." Dedi gülerek. Kocaman gülümsedim.
"İki ev, üç villa, hadi acıdım bir tane araba. Dior makyaj malzemeleri, prada bileklikler, bak birkaç bakım malzemesi de olsa çok iyi olur. Ee-" ben daha devam edecekken Furkan buna izin vermedi.
"Lan daha ne! Tamam yok sana hiç bir şey, sormadım say!" Dedi. Kahkaha atıp ona döndüm.
"Aman, hepsini almak zorunda değilsin. Mesela, bir ev, iki villa, bir araba-"
"Tamam Alinda sus!" Dedi Furkan tekrar beni bölerek. Gülümsemem daha da genişlerken tekrar çorbaya döndüm. Anında yüzümdeki gülümsemenin yerini buruk bir tebessüm aldı.
Özür dilemem gerek sanırım, sizden ayrılacağım için. İnanın ki bana bu hepimiz için çok iyi bir karar olacak..
Çorba kaynadıktan sonra biraz daha karıştırıp altını kapattım. Biraz dinlensin öyle götüreyim çocuğa.
Kendimi Furkan'ın karşısındaki sandalyeye atıp sesli bir nefes verdim.
"Demirkan nasıl bu arada?" Diye soru Furkan birden.
"İyi olacak. Kaşı da patlamış, nasıl düştüyse. Pansuman yaptım bende."
"İyi yaptın iyi. Eline sağlık."
"Rica ederim." Dedşm gülümseyerek.
_______________________________________________________________________________Kaseyi tepsiye koyup yanına birkaç parça ekmek koyduktan sonra gülümseyerek tepsiyle birlikte mutfaktan çıktım. Sakin adımlarla Demirkan'ın odasının olduğu kata çıktım. Biraz hızlanıp odanın önüne geldim. Kapının açık olduğunu görünce kaşlarımı çattım. Kapıyı ayağımla itip içeri girdim.
Ece hızlıca toparlanıp Demirkan'ın yatağından uzaklaştı. Onu boydan süzüp elimdeki tepsiyi komidine bırakıp Ece'ye yaklaştım.
"Ne işin var burada?"
"H-hiç! Hiç bir işim yok!" Dedi hızlıca. Gözlerimi kıstım.
"Ece, farkındaysan artık çocuk değiliz ve biz Demirkan ile çıkıyoruz! Sence de biraz saçmalamıyor musun?" Dedim çıkıyoruz kısmını bastırırken. Ece yutkundu.
"Lütfen saygı duy." Dedim ve elimle kapıyı gösterdim. Ece önce Demirkan'a sonra yüzüme bakıp hızlıca odadan çıktı. Sabırlı bir nefes verip arkasından gidip kapıyı kapattım.
Şimdi sevgilimle ilgilenme vaktiydi..