Ya Potter ailesi son anda kaçabilseydi ve bu yüzden de Karanlık Lord, bir sonraki kurbanını evine doğru gitseydi?
"I solemnly swear that I am up to no good. "
* Black İkizleri, Lupin İkizleri, Seoul Hwang, Hera Hwang ve Christopher Felix Malfoy kar...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Alnıma ben Regulus Arcturus Black yazıp caddelerde dolaşacağım, James ."
🟢
Esther, yatağında sırtüstü yatmış hızlı hızlı soluyordu,sanki koşup da soluk soluğa kalmıştı. Çok ürkütücü bir rüya görmüştü. Alnının sol tarafına güçlü bir acı girmişti.
Yanında ona sarılmış yatan Seoul'ü fark etti. Hera ve o, geleli bir ay olmuştu. Hera'nın büyü yeteneği olmamasına rağmen Seoul'ün vardı ve bu yüzden Seoul, Hogwarts'a gelecekti. Hera ise Regulus ile kalacaktı. James, Seoul için dünya kupasına bir bilet daha bulabilmişti. Remus, bu bir ay içerisinde onu hemen hemen üçüncü sınıf seviyesine getirebilmişti. Ayrıca Regulus'un Londra'da olduğu bilgisi yayılmıştı, son bir haftada. Açıkçası bunun, Skeeter'ın onların gerçekliğe geldikten sonra ortaya çıkması şüpheli bir durumdu.
Dünya kupasına gitmek için önceki gece Black'ler, Lupin'ler, Hera ve Seoul, Potter'ların evine gelmişti.
Kızıl saçlı kızı uyandırmamaya çalışarak kendini ondan ayırıp doğruldu, bir eli hâlâ yara izindeyken, pencerenin dışındaki sokak lambasının perdelerden süzülen solgun, puslu turuncu ışığıyla aydınlanan yatak odası netleşti. Yanındaki yatakta , Aurora ve Hera hala uyuyorlardı.
Esther, uyanmadan önce gördüğü rüyayı hatırlamaya çalıştı. Öyle gerçek gelmişti ki... Tanıdığı bir kişiyle tanımadığı iki kişi vardı... Tüm dikkatini topladı,kaşlarını çatarak hatırlamaya çalıştı...Gözlerinin önüne karanlık bir odanın loş görüntüsü geldi... Şöminenin önündeki halının üstünde bir yılan vardı....
Gözlerini sımsıkı yumarak Voldemort'un neye benzediğini hatırlamaya çalıştı, ama nafile... Esther'ın bütün bildiği, Voldemort'un koltuğunun bir ara döndüğü ve onun, yani Esther'ın , orada ne oturduğunu gördüğüydü. Korkudan kasılıp kalmış, bu kasılma da onu uyandırmıştı... Yoksa onu uyandıran, başının ağrı mıydı?Hem o yaşlı adam kimdi? Çünkü yaşlı bir adam vardı,orası kesin.
Ellerini yüzüne kapadı, yatak odasının görüntüsünü silikleştirerek o loş ışıklı odanın resmini zihninde tutmaya gayret etti. Ama bunun,avcunun içinde su tutmaya çalışmaktan farkı yoktu.
Yanındaki lambayı yaktı, yataktan mahmur mahmur kalktı, odayı geçti, gardırobunu açıp kapısının içindeki aynaya bir göz attı. On dört yaşında zayıf bir kız da ona baktı. Karışık, sarı saçlarının altındaki gri gözlerinde şaşkın bir ifade vardı .
Saate baktığında iki olduğunu gördü. Ses çıkarmamaya dikkat ederek odadan ayrılıp mutfağa geçti.
"Esther , uyuyamadın mı ?" dedi Hope , kızın yanına gelirken. O da su içmeye kalkmıştı.
"Ben - şey, aslında rüya gördüm." dedi Esther . Hope'tan biraz çekiniyordu açıkçası ve bunun neden olduğunu da bilemiyordu. Hope, ona karşı hep içten ve samimi olmuştu. Tanıştıklarından beri onu Aurora'dan ayırmamıştı. Yaz tatili boyunca oldukça fazla vakit geçirmişler ve birbirlerini tanımışlar, yakınlaşmışlardı. Hope, gerçekten güzel kalpli bir insandı. Lily'ye karşın daha sakin ve sessiz biriydi. Lily, daha çok neşeliydi ve şakalaşmayı seviyordu.