Voldemort usulca, "Sana nasıl düello edileceğini öğrettiler mi, Esther black?" diye sordu, kırmızı gözleri karanlıkta parıldıyordu.
Voldemort, "Karşılıklı eğiliyoruz, Black , " dedi, biraz eğildi, ama yılan yüzü gibi yüzünü Esther'a dönük tuttu. "Haydi, bütün inceliklere uymalıyız... Annen senin kibar davranmanı isterdi... Ölüm karşısında eğil, Black..."
Ölüm Yiyenler yine gülüyorlardı. Voldemort'un dudaksız ağzı gülümsüyordu. Esther, eğilmedi. Voldemort'un onu öldürmeden önce onunla oyun oynamasına izin vermeyecekti... ona bu zevki tattırmayacaktı.
"Eğil, dedim." Voldemort asasını kaldırdı - ve Esther sanki muazzam büyüklükte, görünmez bir el onu amansızca ileri doğru itiyormuş gibi omurgasının büküldüğünü hissetti; Ölüm Yiyenler daha da gürültülü kahkahalar attılar.
Voldemort usulca, "Çok iyi, " dedi, o asasını kaldırırken Esther'ın üstündeki baskı da azaldı.
"Ve şimdi benim karşıma çıkacaksın... sırtın dik ve gururlu, annenin öldüğü gibi..."
"Ve şimdi de - düelloya başlıyoruz."
Voldemort asasını kaldırdı ve Esther, daha kendini koruyacak bir şey yapamadan, hareket bile edemeden, Cruciatus laneti onu tekrar çarptı. Acı öyle yoğun, öyle yakıcıydı ki, nerede olduğunun bile farkında değildi artık...
Ve sonra durdu. Esther yana yuvarlandı ve güçlükle ayağa kalktı, titriyordu; sendeleyerek yan yan gidip, seyreden Ölüm Yiyenler'in oluşturduğu duvara çarptı; onlar da onu geriye, Voldemort'a doğru ittiler.
"Küçük bir mola, " dedi Voldemort, yarıktan farksız burun delikleri heyecandan titriyordu,
"küçük bir mola... Acıdı, değil mi, Black? Sana bunu tekrar yapmamı istemezsin, değil mi?"Voldemort usulca, "Sana bunu tekrar yapmamı ister misin diye sordum, " dedi. "Bana cevap ver! Imperio!"
Ve Esther, hayatında üçüncü kez, aklından bütün düşüncelerin silindiği hissini duydu...
bana "hayır" de yeter... "hayır" de... bana "hayır" de yeter...
"Hayır" de yeter...
Yapmayacağım, demeyeceğim...
"Hayır" de yeter...
"YAPMAYACAĞIM!"
Ve Esther'ın ağzından bu söz çıktı; mezarlıkta yankılandı. Cruciatus lanetinin bedeninin her yanında bıraktığı acılar bir anda geri döndü.
"Yapmayacak mısın?" dedi Voldemort yavaşça, Ölüm Yiyenler artık gülmüyorlardı. " 'Hayır demeyecek misin? Black, itaat, sana ölmenden önce öğretmem gereken bir erdem... belki bir doz daha acı gerek, ha?"
Esther , gelen büyüden yana sarılarak kaçtı ve büyük bir mezar taşının arkasına girdi.
"Saklambaç oynamıyoruz, Black, " dedi. "Benden saklanamazsın. Yoksa bu, düellomuzdan bezdiğin anlamına mı geliyor? Benim artık işi bitirmemi tercih ettiğin anlamına mı geliyor? Çık oradan Black , çık oradan da oyna, öyleyse... çabuk olacak... hatta acısız bile olabilir... ben bilemem... ben hiç ölmedim..."
Esther mezar taşının arkasına çömeldi, sonunun geldiğini anladı. Hiç umut yoktu... hiç yardım da yoktu. Burada kimsesiz ölecekti fakat kendinden emin olduğu bir şey vardı ki zavallıca ölmeyecekti. O, Marlene Black ve Sirius Black'in kızıydı. Regulus Black'in yeğeniydi. Büyükleri gibi dimdik durmalıydı.
Annesi yaptığı gibi korkusuzca onun karşısında durmalıydı. En azından bunu başarmalıydı.
Voldemort yılan yüzü gibi yüzünü mezar taşının yanından uzatamadan, Esther ayağa kalktı... asasıni elinde sımsıkı kavradı, önünde tuttu ve kendini mezartaşının yanından öne doğru atıp Voldemort'la yüz yüzegeldi. Voldemort hazırdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/268452112-288-k391679.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Children of the Marauders
FantezieYa Potter ailesi son anda kaçabilseydi ve bu yüzden de Karanlık Lord, bir sonraki kurbanını evine doğru gitseydi? "I solemnly swear that I am up to no good. " * Black İkizleri, Lupin İkizleri, Seoul Hwang, Hera Hwang ve Christopher Felix Malfoy kar...