"Ah beyaz atlı prensim, sen de olmasan ne olacak benim halim!"
❄️
Salonda herkes yerine oturunca, Profesör McGonagall şampiyonlara ve partnerlerine çift sıra olmalarını ve kendisini izlemelerini söyledi. Öyle yaptılar. Onlar içeri girip de salonun başındaki, jürinin oturduğu büyük, yuvarlak masaya doğru yürürlerken, Büyük Salon'daki herkes alkışladı. Alkış sesleri kesilirken onlar da yerlerine oturmuşlardı.
Percy, "Terfi ettim, " dedi. "Artık Bay Crouch'un kişisel yardımcısıyım ve burada onu temsil ediyorum."
"O niye gelmedi?" diye sordu Esther, .
Akşam yemeği boyunca kazan dipleri hakkında bir konferans dinlemeye hiç de hevesli değildi.
"Korkarım Bay Crouch iyi değil, hiç iyi değil. Dünya Kupası'ndan sonra bir türlü kendine gelemedi. Bunda şaşacak bir şey yok - aşırı çalışma. Eskisi kadar genç değil - ama tabii hâlâ oldukça zeki, beyni eskisi kadar iyi çalışıyor. Ama Dünya Kupası bütün Bakanlık için bir fiyaskoydu. Bay Crouch da o ev cini yüzünden, adı Blinky'miydi neydi, muazzam bir kişisel şok geçirdi. Tabii hemen ardından ona yol verdi ama - işte, dediğim gibi, yaşı ilerliyor, bakıma ihtiyacı var ve sanırım cin gittikten sonra evde yaşadığı konforda da belirgin bir düşüş oldu. Sonra Turnuva'yı düzenlememiz gerekti, Kupa'dan sonraki dönemle uğraşmak zorunda kaldık - Skeeter denen o iğrenç kadın da çevrede vızır vızır dolanıp duruyordu - hayır, zavallı adam fazlasıyla hak ettiği, sakin bir Noel geçiriyor. Ben sadece, görevini üstlenecek güvenilir birini bulduğu için memnunum, o kadar."
Bay Crouch, Percy'ye artık "Weatherby" demekten vazgeçti mi diye sormak için Esther'ın içi gidiyordu ama, içindeki bu isteğe karşı koydu.
Esther, Viktor Krum'la koyu bir sohbete dalmış olan Hermione'yi fark etti.
"İşte bizim de birr şatomuz var, bu kaddarr büyük de'il, konforlu da de'il sanırım, " diyordu Hermione'ye.
"Sadece dörrt katı varr ve atej yalnız sihir için yakılır. Ha, arrazimiz buradan büyük - ama kıj geldi mi çok az ıjık alır, onun için keyif almayız. Yazın ise herr gün uçarız, göller ve da'lar üzerinde -"
"Aman ha, Viktor!" dedi Karkaroff, soğuk gözlerine ulaşmayan bir kahkahayla. "Sakın sırlarımızı ele verme, yoksa cazip arkadaşın bizi tam olarak nerede bulacağını
anlar!"Dumbledore gülümsedi, gözleri parıldadı. "Igor, bütün bu gizlilik... hani insan neredeyse ziyaretçi istemiyorsunuz sanacak."
"Eh, Dumbledore, " dedi Karkaroff, sararmakta olan dişlerini sonuna kadar göstererek, "hepimiz kendi özel mülklerimizi koruruz, değil mi? Bize emanet edilen irfan yuvalarımızı kıskançlıkla muhafaza etmez miyiz? Ve okulumuzun sırlarını sadece biz biliyoruz, biz koruyoruz diye gurur duymaya hakkımız yok mu?"
Dumbledore dostça bir edayla, "Yo, ben asla Hogwarts'ın bütün sırlarını bildiğim hayaline kapılmam, Igor, " dedi. "Örneğin, daha bu sabah banyoya giderken yanlış bir dönüş yaptım ve kendimi daha önce hiç görmediğim, nefis orantıları olan bir odada buldum. İçinde gerçekten hayli görkemli bir lazımlık koleksiyonu vardı. Sonra daha yakından incelemek için tekrar gittiğimde, odanın yerinde yeller estiğini keşfettim. Ama gözümü hep açık tutacağım. Belki oraya sadece sabahları beş buçukta giriliyordur. Ya da hilâlde ortaya çıkıyordur - ya da arayanın idrar kesesi tamamen dolu olduğunda."
Esther, güldüğünü göstermemek için tabağının üzerine kapandı. Kafasını kaldırdı ama hala gülmesi geçmiyordu. Raven da kendisinden farksız değildi. Bir an göz göze geldiler ve bir kahkaha patlattılar. Esther, başını Raven'ın omzuna dayayıp gülmeye devam etti.
Onlara bakan gözleri umursamıyorlardı. Bu konu üzerinde oldukça eğlenmişlerdi ve uzun bir süre de hafızlarından silinmeyecekti. Esther , eliyle kapak yaptı."O ne demek oluyor?" dedi Raven gülerek.
"Kapak yapmak, yani lafı yapıştırdı. Adamı mors etti anlamında. "
Raven, gülerek onun yaptığını taklit etti.
"Nereden öğrendin?"
" Seoul öğretmişti. "
Yemekler yenip bitince, Dumbledore ayağa kalktı ve öğrencilerden de aynı şeyi yapmalarını istedi. Asasının bir hareketiyle bütün masalar bir anda duvar diplerine çekildi, zemin boşaldı. Sonra da sağ duvar boyunca yükseltilmiş bir platform yarattı. Üzerinde bir davul seti, birkaç gitar, bir lavta, bir çello ve birkaç gayda duruyordu.
Acayip Kızkardeşler fevkalade coşkulu alkışlarla sahneye çıktı. Hepsi fazlasıyla saçlıydı, sanatsal
biçimde yırtılıp parçalanmış siyah cüppeler giymişlerdi. Çalgılarını aldılar. Esther , birden bütün diğer masalardaki fenerlerin söndüğünü ve öteki şampiyonlarla partnerlerinin ayağa kalktıklarını fark etti."Raven , hadi!"
Ağır müzik bittiğinde oldukça hareketli bir müzik çalmaya başladı. Onlardan az ilerde olan arkadaşlarının yanına gittiler.
Kızlar birlikte el ele tutuşup bir kaç tur döndükten sonra zıplaya zıplaya oynamaya devam ettiler. Herkes oldukça mutlu görünüyordu.
Gece yarısı Acayip Kızkardeşler çalmayı bırakınca, herkes onları son bir kez gürültüyle alkışladı ve yavaş yavaş Giriş Salonu'na doğru gitmeye koyuldu.
"Ayaklarım ağrıyor." dedi Esther, dudağını bükerek. Yürüyor gibi değildi, Skyler'ın koluna asılmış onu sürüklemesine izin veriyordu.
"Kardeşine bir iyiyilik yapıp sırtınıza almaya ne dersiniz, Bay Black?"
"Hayır, derim. Benim canım can değil mi?"
"Lütfen."
"Azıcık daha yalvar hadi alacağım."
"Skyler ! Ne olur yani bir iyiyilik yapsan? Hem ben senden on dakika daha büyüğüm. "
"Esther , gel ben alayım." dedi Raven ve önünde sırtına binmesi için eğildi.
Esther , kollarını Raven'ın boynuna sararak sırtına bindi ve Raven ayağa kalktı.
"Ah beyaz atlı prensim, sen de olmasan ne olacak benim halim!" dedi oyunculukla. Uykulu sesi arkadaşlarını da güldürmüştü.
Genç kız , yorgunluğun üzerine yatakhaneye dönerken uyuya kaldı. Hogwarts'ta, şimdiye kadar geçirdiği en güzel gündü bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Children of the Marauders
FantasyYa Potter ailesi son anda kaçabilseydi ve bu yüzden de Karanlık Lord, bir sonraki kurbanını evine doğru gitseydi? "I solemnly swear that I am up to no good. " * Black İkizleri, Lupin İkizleri, Seoul Hwang, Hera Hwang ve Christopher Felix Malfoy kar...