otuz dört

471 27 14
                                    

"Ella! Uyan!" Birisinin omzumu salladığını hissetim. Gözlerimi açtım.

"Ne? Her şey yolunda mı? El nerede?" Hızlıca yatağımda oturdum. Etrafıma bakındığımda Ashton'ı yanımda otururken gördüm.

"Sakin ol, bebeğim. O iyi, hastanede." Elini omzuma koydu.

"Evimde ne yapıyorsun Ashton?"

"Vay canına, erkek arkadaşını karşılamak için ne güzel bir yöntem!" dedi alay ederek ve kıkırdadım. "Hastaneye gittim ve orada yoktun, ama annen oradaydı. Bu yüzden bana anahtarı verdi." 

"Saat kaç?"

"Öğlenin 2'si." Kıkırdadı. "Bugün bir şey yapmak ister misin?"

"Ash, hastaneye gitmem ger-"

"Ella, neredeyse 7/24 hastanedesin. Annen ara vermen gerektiğini söyledi." Ashton haklıydı, son iki haftadır neredeyse 7/24 hastanedeydim. Sadece uyumak için eve geliyordum. Ama El ile olmak istiyordum.

"Ama Ash-"

"Aması maması yok! Seni randevuya çıkaracağım!" Ashton belimi kavradı ve beni üstüne çıkardı.

"Nereye?"

"Bu bir sürpriz." diye fısıldadı Ashton ve beni öpmek için öne eğildi.

"Iy, Ashton ağzım kokuyor, beni öpme." Geri çekildim.

"Umurumda değil, beni öp."

"Hayır!" Kıkırdadım ve sarılmasından kaçmaya çalıştım.

"Öp beni, Ella." dedi ve yataktan kalktım ve lavaboya koşarak dişlerimi fırçaladım.

Hızlıca dişlerimi fırçaladıktan sonra tekrar odaya koştum ve Ashton'ı öptüm.

"Gerçekten sırf beni öpebilmek için dişlerini mi fırçaladın?" 

"Tabii ki." 

Ashton gülümsedi ve elimi kavrayarak beni tekrar üstüne çıkardı. Öne eğilmesiyle dudak büzmesini sağlayarak geri çekildim.

"Bugün çok muzipleştin, Ella." diye inledi ve onu sonunda öptüm.

Eli tişörtümün altında gezinmeye başladı. Bacaklarımı bedeninin iki yanına yerleştirdim, böylece bacaklarımı açtım.

Ellerim saçına gitti ve biz öpüşmeye devam ederken ellerimi kıvırcık saçında dolaştırdım. Kalçamı sıkması ile nefes nefese kaldım. Ashton bunu bir fırsat olarak kullanıp ağzımda dilini gezdirdi. Eğer bu öpüşmeye bu kadar yoğunlaşmasaydım hareketlerine göz devirirdim.

"Ella." İnledi. "Çok fazla heyecanlanmak istemiyorum."

"Bence çoktan heyecanlandın." Kıkırdadım ve geri çekilerek alnımı onunkine yasladım.

"Pekala, aletime değen kalçan hiç de yardımcı olmuyor." diye ıhladı ve diğer kısma yuvarlandım. "Ama bana yardım edebilirdin."

"Mümkünatı yok, Ashton." dedim.

"Lütfen."

"Git kendi başına hallet." Birazcık yukarı çıkmış tişörtüne eli koydum.

"Sakın beni kızdırma Ella. Eğer yardım etmeyeceksen daha da kötüleştirme." Yataktan kalktı. "Ben lavaboya gidiyorum." 

"Evet, git lavabomda otuz bir çek, umurumda değil!" diye çığırdım o odadan çıkarken.

"Senden nefret ediyorum!" diye bağırdı.

"Hayır, etmiyorsun!" demeye çalıştım kahkahalarımın arasından.

Birkaç dakika hiçbir şey yapmamamdan sonra Aston tekrar odamda belirdi, yanakları kıpkırmızıydı.

"Oh, kimleri görüyorum, iyi hissettirdi mi? Bahse girerim ki hissettirmiştir. Beni düşündün mü?" Yataktan kalktım ve yanaklarını sıktım.

"Kes şunu." Dudaklarını büzdü ve bileklerimi kavrayarak ellerimi yanaklarından çekti. "Saat 7'de rezervasyonumuz var."

 "Rezervasyon? Nereye gidiyoruz? Süslü yerleri sevmem, Ash."

"Şaka şaka, rezervasyon yaptırmadım, kim olduğumu düşünüyorsun? Brad Pitt ya da onun gibi birisi?"

-

"Hadi hızlı ol." dedi Ashton onun arabasından çıkarken. Tanıdık binaya baktım ve neredeyse ağlayacak gibi oldum.

"Ashton, burası ilk randevumuza çıktığımız yer."

"Biliyorum, Ella." Gözlerini devirdi ve elimi kavrayarak gülümsedi, parmaklarımızı kenetledi.

Asansöre doğru yol alırken Ashton binada hızlıca yürüyen ve meşgul gözüken birkaç insanla selamlaştı. 

"Burayı nereden biliyorsun?" diye sordum asansör kapıları kapanırken, çok şükür ki yalnızdık.

"Annem burada çalışıyor."

Asansör kapısı açıldı ve birkaç ay önceki o ürkütücü karanlık koridora ulaştık.

"Seni kaçıracağımı düşündüğün zamanı hatırlıyor musun?" Koridorda ilerlerken Ashton kıkırdadı.

"Nasıl unutabilirim?" Gülümsedim.

Ashton çatı katına ve geçen seferki tıpatıp aynı senaryoya açılan kapıyı açtı.

"Gün boyunca benimleydin, nasıl bunu yaptın?"

"Michael'a mesaj atıp bunu yapmaya zorlamış olabilirim de olmayabilirim de." Ashton'ın yanağı kıpkırmızı kesildi ve battaniyeye otururken güldüm.

"Zavallı Michael."

Birbirimize hiç de komik olmayan ama Ashton'ın gülmesiyle benim de güldüğüm espriler yapıp yemeğimizi yedik.

"Teşekkür ederim Ashton." dedim başımı omzuna yaslayıp önümdeki şehre bakarken.

"Ben sadece senin mutlu olmanı istiyorum, çünkü sen mutlu olduğunda ben de mutlu oluyorum." diye fısıldadı. Ona bakabileyim diye başımı ona çevirdim.

Ashton öne eğildi ve dudaklarım onunkilere değerken artık Ashton Fletcher Irwin'e aşık olduğuma emindim.

-

kıskandım. -.- 

vlut ☯ a.i. (bahişe) |Türkçe Çeviri|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin