kırk iki

439 39 3
                                    

Ella'nın Ağzından

Cenazeden, yatağımdan hareket ettiğimden (banyoya gitme dışında, tabiî ki) ve tek bir kelime etmemden itibaren iki hafta geçmişti.

Bir saniyeliğine ya da ona yakın bir süreliğine, bunu aşabileceğimi düşünmüş olabilirdim ama yapamadım. Bir daha asla El'i görmeyecektim. Ölüm çok ürkütücü bir şeydi, bunun için asla hazırlıklı olamazdın, Eleanor'un durumundaymışsın gibi hissederdin. Onun öleceğini biliyordum ama yine de kalbimde azıcık bir umut vardı ve o kahrolası azıcık umut beni mahvetmişti.

Ashton aslen benimle yaşıyordu. Avustralya'ya gidebilmemiz için yasal işlemleri hallediyordu. Annem başta kabul etmemişti, ama yakın bir zamanda bu değişikliğe ihtiyacım olduğunu fark etti. O da Mariah Teyze ile taşınmayı planlıyordu.

"Hey bebeğim." Ashton'ın sesi odada yankılandı. Yanıma uzandığını ve kolunu belime sardığını hissettim. Yorganın altındaki soğuk bedenimin aksine kolları sıcaktı. "Ella, lütfen benimle konuş." Geçen iki haftanın her günü ona konuşmam için yalvarıyordu. Birkaç kere gözleri sulanmıştı bile. Ağlayan görüntüsü kalbimi kırıyordu, ama kelimeler sadece ağzımdan çıkmıyordu.

Ashton boynumun arkasını öptü ve bir saniyeliğine gözlerimi kapadım. "Her şey hazır. Ne zaman istersen gidebiliriz. Annen çoktan dokümanları imzaladı, çünkü sen hâlâ reşit değilsin ve onun izni olmadan ayrılamazsın falan."

Güçsüzce başımı salladım ve Ashton'ın karnımdaki elini sıktım.

"Sesini çok fazla özlüyorum, bebeğim," diye fısıldadığını duydum tenime doğru. Kalbim kırıldı. Ashton çok güzeldi, çok mükemmeldi. "Anneni terslediğin için tartıştığımızı hatırlıyor musun? Bana bipolar olduğunu söylemiştin ve ben seni tamamen yok sayıp sana bağırmayı sürdürmüştüm. Çok üzgünüm, Ella. Gerçekten çok çok üzgünüm. Sadece geriye dönmek ve bana bunu söylediğinde seni tutmak istiyorum." Ashton küçük konuşmasının sonunda neredeyse hıçkırıyordu. Bana sarılmayı devam ederken gözlerine bakabilmek için döndüm. Benim kadar kırılmış gözüküyordu, ama sorun değildi. Belki birbirimizi onarabilirdik.

Derin bir nefes aldım ve yanağını birkaç kez okşadım. Tüm bunlar benim yüzümdenmiş gibiydi. Onu kırmıştım, tek sevdiğim çocuğu kırmıştım.

"Seni seviyorum," dedim. Sesim zar zor duyulabilirdi. Çatlamıştı ve berbat duyuluyordu, ama Ashton daha demin dünyadaki en güzel sesi duymuş gibi gözüküyordu. 

"N-Ne? Sen az önce- Aman Tanrım." Gülümsemesini özlemiştim. Çok fazla özlemiştim, ama şimdi gülümsemesini tam önümde görebiliyordum.

"Seni seviyorum, Ashton," diye tekrar ettim.

"Bebeğim, sen konuşuyorsun!" Ashton kıkırdadı ve tüm acı gitmiş, yaralar iyileşmiş ve dünya sonunda barışa kavuşmuş gibi hissettim. Savaşsız, göz yaşsız ve ölümsüz bir dünyadaymışız gibi hissettim. Bu Ashton'ın dünyaya yapabileceği bir şeydi: her incinmiş şeyi iyileştirebilirdi.

"Evet." Sesim hâlâ zar zor bir fısıltının üzerindeydi ve boğazım ağrıyordu.

"Sana biraz su getireceğim." Ashton ayağa kalkmaya başlamıştı ki beline kollarımı doladım.

"Hayır! Hayır, s-sadece burada birazcık benimle kal."

"Tabiî ki, aşkım."

-

Ashton'ın Ağzından

Ella konuştu, Ella yataktan kalktı, Ella yemek yedi, Ella gülümsedi (birazcık ama hâlâ sayılır), Ella aşağı kata indi bugün. Bu küçük nedenler için, şüphesiz bugünün hayatımın en iyi on günü arasında olduğunu söyleyebilirdim.

Avustralya'ya uçuş biletlerimizi almıştım. İki güne gidiyorduk ve çok heyecanlıydım. Calum'un evinde (Michael da dâhil) beraber kalacaktık, en azından liseyi bitirene kadar.

Ella'nın sırtı göğsüme dayalı bir şekilde yatakta Ella ile oturuyordum. "Güzel kokuyorsun," diye mırıldandım kafam boynuna sokulurken.

"Evet, duş aldım, fark ettiğin için sağ ol," diye dalga geçti. Çok mutlu hissettim ve bugün hayatımın en güzel beş gününe yerleşti.

"Kahretsin, arsız Ella geri dönmüş bakıyordum da, ha?" Karnını gıdıkladım ve tapınılası bir kıkırdama çıkardı. En iyi üç gün. "Luke ve Cal ile Skype'tan görüşmek ister misin?"

"Uyumuyorlar mı? Orada henüz sabahın 7'si ve cumartesi?" 

"Kimin umurunda? Hadi onları çaldıralım." Ella'nın laptopunu kavradım ve Skype'tan Luke'u çaldırdım (çoktan kişilerinde ekliydi çünkü Eleanor Luke'a aşık olmuştu ve onunla evlenmek istediğini söylemişti, Calum da onun en iyi arkadaşıydı).

"Bebeğim, açacağını zannet-"

"Hey Luke!" dedim, dünyanın diğer ucundaki uykulu gözüken Luke'a.

"Ne oluyor, dostum? Daha erken." Luke yataktaydı ve yanında bir beden vardı.

"O kız kim, Lukey?" diye sordu Ella. Luke kafası bayağı karışmış gibi gözüktü.

"Ne? Bu Calum. Calum! Uyan!" Luke Calum'un bedenini o kadar güç kullanarak salladı ki Calum birisinin onu kaçırdığını düşünüp uyandı.

"Bu da ne sik, Luke?! Neredeyse ölüyordum!" diye bağırdı Calum ve Luke koluna şaplak atarak baba ve annesinin uyuyor olduğu hakkında bir şeyler mırıldandı. "Neler oluyor?"

"Ash ve Ella Skype'talar."

"Oh merhaba, Ashton ve Ella." Calum el salladı ve biz de geri el salladık.

"Bu yatıda kalmalar sıklıkla oluyor mu?" diye sordu Ella ve omuz silktiler.

"Başka arkadaşımız yok, yani evet."

"Pekâlâ, iki güne bizi ağırlayacaksınız!" dedim ve üçümüz bana garipçe bakarken neşelendim.

"Bu harika, adamım! Annem sizi ağırlayacağı için çok sevinçli. Seni ve Mikey'i çok öz-" diye Calum konuyu yaymaya başladı ama Luke onu kesti.

"Bu çok güzel, ama cumartesi için çok erken."

"İyi, sizi uykulu göt bokları. Görüşürüz, sizi seviyoruz, çocuklar!" El salladım ve biz-de-sizi diye mırıldanıp onlar da bize geri el salladılar. 

Arama biter bitmez laptopu uzağa koydum ve Ella dönüp bacaklarını belime sardı.

"Seni kırdığım için üzgünüm, Ashton," diye mırıldandı boynuma doğru. Birkaç göz yaşının boynumu ıslattığını hissedebiliyordum.

"Ella." Başını ellerimin arasına aldım ve gözlerim onunkilerle buluşsun diye kaldırdım. "Bebeğim, sana sahip olamamaktansa her gün senin yüzünden kırılmayı tercih ederim." Ve tam bu kelimeler dudaklarımdan çıktıktan sonra, iki haftadır ilk kez dudakları benimkilerle buluştu. Bu yavaş ve tutkulu ve mükemmeldi.

Ve bugün, hayatımın en güzel günüydü.

-

uzun bir aradan sonra yeni bölüm, yihu!

elimden geldiğince hızlı çevirip paylaştım.

nasıl buldunuz?

vote ve yorumlar fazla olursa harika olurdu. öpüldünüz x


vlut ☯ a.i. (bahişe) |Türkçe Çeviri|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin