*düzenlendi*
Eleanor üç gündür uyuyordu. Günde sadece birkaç saat uyanıktı. Kemoterapi küçük bedenini fazla yoruyordu. Bu üç günün neredeyse her saniyesini yatağının yanında geçirmiştim. Sadece duş almak için eve gidiyordum. Bugün uyutulmasının dördüncü günüydü. Aynı zamanda annem ve Ashton da buradaydı.
"Anlarsın ya, El," diye fısıldamaya başladı annem uyuyan bedenine. "buradan çıktığında, sağlıklı bir şekilde tabii ki de, büyük bir parti yapacağız pizza ve dondur-"
"Kes şunu!" diyerek durdurdum onu. "Göremiyor musun anne? O- O ölüyor! Kendine yalan söylemeyi kes! Ona baksana! Yakın bir zamanda bu hastaneden çıkmayacak! Siktiğimin dört günüdür uyutuluyor ve-"
"Ella-" Ashton ön kolumu tuttu. Ama kolunu uzağa ittim.
"Hayır, Ashton! O-Onun anlaması gerekiyor artık, kendine yalan söylüyor. Ve bana da yalan söylüyor! Anne, kendini bu yanlış umutlarla beslemeyi kes, sadece kendine zarar veriyorsun. Ona bak, kızına bak!" diye çığırdım ve annem bana yüzünde hayal kırıklığına uğramış bir ifadeyle baktı. "Küçük kızın ölüyor ve bunun hakkında hiçbir şey yapamazsın!" Derin bir nefes aldım ve ellerimle yüzümü ovdum. "K-Kendimizi onun öleceği fikrine alıştırmamız gerekiyor! O ölüyor! Bu siktiğimin hastanesinde kapana kısılmış bir halde mutlu olduğunu mu sanıyorsun?! Ben çıldırırdım!" Göz yaşları yüzümden akarken güldüm. Göz yaşlarımı ellerimin tersiyle sildim. "Ve bunların kimi suçu olduğunu biliyor musun?"
"Ella, dur-"
"Çeneni kapa Ashton!" diye çığırdım ve bana katı ve soğuk bir bakış attı. "Bunların hepsi lanet olasıca senin suçun anne! Kanser olması senin suçun!"
"Benim suçum olmadığını biliyorsun. Bu bir hastalık, Ella! Bu suçu başkasına atmayı kes." dedi annem sebatla, gözleri dolmuş bir şekilde.
"Kapa çeneni anne!" diye tısladım şakaklarımı ovarken. "Artık yapamıyorum. Ona her şeyin iyi olacağını ve bir gün bu hastaneden ayrılacağımızı ve pizza ve dondurmalarla büyük bir parti vereceğimizi garanti verip gülümsemeye dayanamıyorum. Çünkü neden tahmin et bakalım? Bunları yapamayacağız! Çünkü günden güne güçsüzleşiyor ve bir gün her şey duracak ve o s-sadece," Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. "o-o gitmiş olacak. Ve bir şey yapamayacak durumda olacağım."
Konuşmamı bitirirken Ashton bana gerçekten kırılmış ama biraz da acıyarak baktı. Annem ise yere bakıp başını sallıyordu.
Çantamı kavradım ve hastane odasından çıkıp çıkışa doğru yürüdüm.
"Pekâlâ, pekâlâ, pekâlâ, birileri kızmış gibi görünüyor."
"Şu lanet olası çeneni kapa, Natasha!" diye bağırdım bekleme odasındaki birkaç yaşlı kadının bana dönmesini sağlayarak. Gözlerimi devirdim ve yapabildiğim kadar sert bir şekilde kapıyı arkamdan kapattım. Camın kırılmamış olmasına şaşırmıştım.
-
Göz yaşları ve haplarla geçen birkaç saatin ardından, daha sakindim ve koltuğa oturmuş, anneme dediğim tüm kötü lafları aklımda yeniden canlandırıyordum. Dediklerimin çoğu, gerçekten kastetmek istediğim şeylerdi, ancak kanserin onun suçu olmadığını biliyordum.
Telefonum iğrenç bir titreşme sesi çıkardı. Telefonumu açtım ve yeni bir mesajım olduğunu gördüm.
Kimden: sinir bozucu küçük bok
konuşmamız lazım
Bu iki kelimeyi okurken sıçtım sıçtım sıçtım sıçtım sıçtım sıçtım aklımdan geçen tek kelimelerdi.
Kime: sinir bozucu küçük bok
evdeyim, istiyosan gel
Kime: sinir bozucu küçük bok
çoktan dışarıdasın değil mi
Kimden: sinir bozucu küçük bok
evet
Zamanı yavaşlatabilmek adına yavaşça kapıya yürüdüm. Çünkü, dürüst olmak gerekirse, bu konuşma için gerilmiştim. Çünkü Ashton kızgındı.
Kapıyı açtım. Ashton dışarıda duruyordu.
"O hastanedeki konuşma da ne sikti?" diyerek kapımı kapatırken birden evime girdi. Gözlerine bakmaya çok korkmuş bir şekilde kapıya bakıyordum.
"Anneni orada nasıl bıraktığın hakkında bir fikrin var mı?! O-ona söylediğin şeyleri duymayı kimse hak etmez, Ella!" Ashton'ın sesi her saniye daha fazla öfkeyle tüm evi inletiyordu. "Ve yardım etmeye çalıştığımda bana çenemi kapamamı söyledin!"
"Ash-"
"Şimdi sen çeneni kapa, Ella!" diye bağırdı Ashton. Ashton'ı daha önce bir ya da iki kez kızgın görmüştüm, ama bu kadar kızgın görmemiştim. "Bilmediğini mi sanıyorsun? Onun, gözlerinin önünde kızını ölürken görmediğini mi sanıyorsun? Onun 8 yaşındaki kızını! Ve o ne yapabilir? Hiçbir şey. Kendinin başarısız bir anne olduğunu düşünüyor. Çünkü kızı kanser! Bu onun suçu değil! Bu yüzden sadece kendini düşünmeyi kes ve seni bu dünyada en çok önemseyen o iki insana bak, Ella! Gözlerinin önünde ölen bir kızına her gün bakıp ona gülümsemenin verdiği acıyı bilemezsin. Hastane yatağında ölen sekiz yaşındaki bir kız öldüğünü duymak istemez! Her şeyin yolunda olduğunu ve ayrıldığında dondurma ve pizza yiyeceğini duymak ister! Bu onun duymak isteyeceği şeydir ve bu da senin siktiğimin görevin, Ella." Ellerini saçlarına geçirdi ve bir adım öne attı. "Bu yüzden bana bir iyilik yap Ella. Başını kıçından çıkar ve ölen kız kardeşini düşün. Ona yardım edebileceğin bir şey yap, onu mutlu et, ona bu cehennem çukurundan çıkacağına ve mutlu olacağına inandır."
Yutkundum. Düşmek üzere olan göz yaşlarımın düşmesini zapt etmek için gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. "Hiçbir şey bilmiyorsun, Ashton. Haplarımı bıraktım, bipolar haplarımı. Duygularımı kontrol edemiyorum. Kastetmek istemediğim şeyler söylüyorum. Sevdiğim insanları incitiyorum ve El ölüyor. El beni bırakıyor, tıpkı herkes gibi, beni bırakıyor-"
"Aman Tanrım, Ella! Kendini düşünmeyi kes, Tanrı aşkına! Uyan! Burada uzun, uzun yıllar boyunca olacaksın, ama o olmayacak! Yani, problemlerin hakkında düşünmeyi bir saniyeliğine bırakıp konsantre olacak mısın?!"
"Beni tek bı-"
"Oh, tatlım, benim hakkımda endişelenme. Kendim giderim." dedi acı acı gülerek ve arkasından kapıyı kapattı.
-
Yazar, Eleanor'un yaşını 8 olarak değiştirdi. Çünkü El anlaşılabileceği gibi 5 yaşında olmak için fazla olgun.
Şu an Ash'e hem sinirliyim hem de sonuna kadar hak veriyorum. Ortada bir şeyim yani.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Bu arada gecikme için özür dilerim. :( İnşallah bir daha olmayacak. Tabii ileride ne olacak bilemeyiz ama sizi bekletmekten nefret ediyorum. Elimden geldiğince sık yeni bölüm paylaşacağım.
Sonraki bölümde görüşmek üzere. xx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vlut ☯ a.i. (bahişe) |Türkçe Çeviri|
Fanfictionbahişe (isim) bir bakirenin fahişe gibi davranması. - This story belongs to @acidgrvnge. Thanks for your permission hun!