on sekiz

628 38 5
                                    

Ashton'ın uyuşturucu almış halini görmemin üzerinden beş gün geçmişti. Onu günün her saniyesinde görmezden gelmeye çalışıyordum. Onu bazen hastanede kız kardeşimle beraber gördüğüm için aslında bu oldukça zordu. Ve bununla birlikte tüm derslerimiz ortaktı. 

Bugün yeni bir dedikodu çıkmıştı; sanırım Jason Brown isimli bir çocukla yattığım hakkındaydı. Hayır, ismi Jason Brown değildi, ama adını hiç önemsemiyordum.

Hastaneye giden sessiz sokağa sessizce yürüdüm. Evde tıkılı kalmaktan nefret ediyordum, evdeki her şey bana umutsuzca unutmaya çalıştığım anıları hatırlatıyordu.

Kalabalık hastaneye girdim. Natasha'ya bakmaya yeltenmedim bile, bugün zaten her şeye yeterince gıcık olmuştum. 308 numaralı kapıya yöneldim ve kapıyı açtım. Ama güler yüzlü kardeşimin yattığı yatak boştu. Yatağın yanında Ashton vardı. Buraya gelmek zorunda mıydı?

Kardeşim hakkında endişelenmemeye çalıştım, kan testlerine tabi tutulmuş olmalıydı büyük ihtimalle.

"Kız kardeşim nerede?" diye sordum soğuk bir sesle, ancak bir hemşireyle konuşabileceğim bir ses tonunda. Onu tanımıyormuş gibi, beni hiç etkilememiş gibi.

"Birkaç kan testi yaptırıyor." diye fısıldadı dizlerine bakarak. Omuzlarımdan bir yükün kalktığını hissettim. O günün gelmesinden korkuyordum: Kapıyı açıp kız kardeşimin yatağında uzanırken bebeğiyle oynadığı günü göremeyeceğim günden. 

"Ella, beni dinleyebilir misin lütfen?" Ashton kahverengimsi koltuktan kalktı ve üzerime yürümeye başladı. Adımları karşılığında ben de bir adım geri atıyordum.

"Seni dinlemek istemiyorum Ashton." Sesimi sert tutmaya çalışıyordum ama yüz ifadesi bunu zorlaştırıyordu. Korkunç görünüyordu,  gözlerinin altında torbalar vardı ve gözleri eskisi gibi parlamıyordu.

"Sadece bir sorumu yanıtla. Jeremy Banks ile gerçekten yattın mı?" Ona gerçeği söylemeyi düşündüm. Ama neden? Neden söyleyecektim ki? Evet, belki onu umursuyor olabilirdim; ama ona söylemeyecektim. Henüz değil.

"Evet, yattım." dedim ve Ashton'ın tepkisiyle yüzleşmeye hazır olmadığımdan odadan çıktım.

Beni umursadığını biliyordum, en azından umursuyormuş gibi gözüküyordu. Onu incitmeyi sevmiyordum, ama önce böyle bir şeyle karşılaşmamıştım. Bu tür durumlarda ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

Hastaneden çıktım ve Ashton'ın beni ikinci kez çıkma teklifi ettiği yakınlardaki parka yürüdüm. Aslında burayı seviyordum, sakin ve rahatlatıcıydı. Aynı banka oturdum ve dağınık sırt çantamdan bir sigara paketi aramaya başladım. Bir paket Marlboro buldum, favorim değildi yine de.

Paketi açtım ve paketin boş olduğunu görmemle lanet okudum.

Etrafıma bakındım, buralarda sigara alabileceğim bir yer yoktu. Bu yüzden telefonumu kaptım ve mesajlarımda numarasını kaydetmediğim şahsı aramaya koyuldum.

Bir sigaraya ihtiyacım var -Ella

Hızlıca tuşladım ve gönderdim. Ardından Michael'in numarasını kaydettim.

Kulaklıklarımı kulaklarıma yerleştirdim ve Fall Out Boy'dan Young Volcanoes çalmaya başladı. Ne de ironik. Bu şarkıyı en son dinlediğimde de buradaydım. Tek fark Ashton'ın bir daha yokluktan ortaya çıkmayacağından emin olmamdı.

Ashton'ın bir daha bana gözükeceğini zannetmiyordum.

vlut ☯ a.i. (bahişe) |Türkçe Çeviri|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin