yirmi sekiz

550 35 4
                                    

McDonald's'ta yemek yedikten sonra eve yürüdük. Eleanor Ashton'ın kollarında uykuya dalmıştı ve onu eve kadar taşımaya ısrar etmişti.

"Ashton onu ben de taşıyabilirim!" diye bir kez daha ısrar ettim. Ashton kafasını salladı.

"Ama yorulursun. Ayrıca bateri çaldığımdan benim daha güçlü kollarım var."

"Bateri mi çalıyorsun? Bana bunu daha önce hiç söylemedin." 

"Hiç sormadın ki." Omuz silkti.

"Hep bateri çalmayı öğrenmek istemişimdir!" Gülümsedim. Annem bir keresinde ben doğmadan önce babamın anneme hamileyken bateri çaldığını, çünkü büyüdüğümde nasıl çalmayı öğrenmemi istediğini anlatmıştı. 

"Eğer istersen öğretebilirim." Ashton bana gülümsedi, başımı salladım.

Evime ulaştığımızda ön kapıyı açtım ve Ashton Eleanor'un odasına onu yatırmak için gitti.

Oturma odasının duvarındaki saate baktım ve saatin beşi çeyrek geçtiğini gördüm.

Koltuğa oturdum. Birkaç dakika sonra da Ashton yanıma, kolunu omzuma dolayarak oturdu. Ashton'da fark ettiğim bir şey vardı. Her bir araya geldiğimizde sanki ondan kaçacakmışım gibi bana kolunu böyle doluyordu. 

"Ella?"

"Ashton?" dedim sesini taklit ederek. Gülümsedi.

"Eğer sana kız arkadaşım olup olmayacağını sorsaydım evet der miydin?" Ashton'ın sesi kolayca incinebilirmiş, reddedilmekten korkuyormuş gibi çıkmıştı.

"Denemeden bilemezsin." diye fısıldadım başımı omzuna yaslayarak.

"Ella Alden, kız arkadaşım olur musun?" diye fısıldadı kulağıma doğru. Gülümseyerek gözlerini doğru düzgün görebileyim diye çenemi omzuna yasladım. 

"Evet Ash." dedim. Sesim onun sesi gibi bir fısıltı gibi çıkmıştı.

Ashton yavaşça kafasını benim kafama döndürdü. Dudaklarımız birbirine sadece azıcık değerken durdu. Öne eğildim ve o da aramızdaki mesafeyi koruyarak azıcık geriye çekildi. Beni kızdırmak için. Tekrar öne eğildim ve bu sefer dudaklarımız nihayet birbirine değdi. Sırf bir çift olarak ilk öpücüğümüz olduğu için bu öpücük, diğerlerinden farklı değildi. Paylaştığımız diğer öpücükler kadar iyiydi sadece.

 Ashton ile her öpüştüğümde içimde bir şeyler meydana geliveriyordu, gerçeklikten bir kaçış gibi.

Arada biraz soluklanmak için geri çekilerek ve birbirlerimizin gözlerine bakarak birkaç dakika daha öpüşmeye devam ettik.

Öpüşmeyi kestiğimizde başımı Ashton'ın omzuna yasladım. Dün gece geç yattığım ve Eleanor sabahın köründe beni uyandırdığı için göz kapaklarım ağırlaşmaya başladı. 

"Uyumak ister misin bebeğim?" dedi. Önceden bana böyle seslenmesinden ne kadar nefret ettiğimi hatırlarken gülümsedim; artık umursamıyordum, çünkü bu Ashton'dı.

"Evet." diye yanıtladım. Kolunu omzumdan çekti ve tişörtünü çıkardı. Bir keresinde bana tişörtüyle uyumaktan nefret ettiğini söylediği aklıma geldi. Gözlerimi karnından çekmek için büyük bir çaba harcadım.

Ashton ona olan bakışlarımı fark ettiğinde sırıttı. Koltuğa uzandı ve yanındaki yeri okşadı. Bedenimin yarısı bedeninin üstünde ve kolları belimi saracak şekilde yanına uzandım. Ellerimden birisi saçlarındaki kıvırcıklarıyla oynarken diğer elim göğsünde resimler çiziyordu.

"Uyu Ella. Uyandığında burada olacağım."

-

"Ella uyan," diye fısıldadı kız kardeşimin sesi beni hafifçe sallarken. Yanıt olarak mırıldandım. "Akşam yemeği neredeyse hazır. Annem senin Ashton'ı uyandırıp akşam yemeğine kalıp kalmayacağını sormanı istedi." Tamam gibi bir şeyler mırıldandım ve odadan çıktı.

Gözlerimi yavaşça açtım ve halen kollarını bana sıkıca sarmış uyuyan Ashton'a baktım. "Ash," Bedenini sarsarak inlemesini sağladım. "Uyan." Kıkırdadım ve gözlerini açtı. "Akşam yemeği için kalmak ister misin?" diye sordum oturma pozisyonuna geçtim, ama Ashton beni tekrar yanına çekti. Başını boynumdaki boşluğa gömdü. Saçları gıdıklanmamı sağlarken "Ashton hadi, uyanmamız lazım." dedim ve güldüm. Beni daha da sıkı sardı. "Akşam yemeğine kalmak ister misin?" diye sordum yeniden.

"Anneme sormam lazım." Başı hala boynuma gömülü olduğundan sesi boğuk çıkmıştı. Evlatlık olduğunu bilmesine rağmen Bayan Clifford'a gerçek annesiymiş gibi davranmasını tatlı buluyordum. Sonuç olarak bir anne sadece sadece doğum yapan şahıs değildi; sizi yükselten ve daima yanınızda olan şahıstı.

Ashton telefonunu kavradı ve annesine kalıp kalamayacağını mesajla sordu. Annesi de onu tabi ki tatlım diye yanıtlladı.

 "Hala kalkmamız gerekiyor." İç çektim. Oturma pozisyonuna geçerken başını salladı ve tişörtünü giydi.

Ben de kalktım ve parmaklarımı saçlarıma daldırarak düzene sokmaya çalıştım. Masaya tabakları koyan annemin yanına, mutfağa, gittim.

"Ashton akşam yemeğine kalıyor." diye bilgilendirdim onu ve başını sallayarak başka bir tabak daha çıkardı. Annemin masayı hazırlamasına yardım ettim. Ardından hep beraber oturup akşam yemeğimizi yedik.

"Pekala Ella, bugün beni tarih öğretmenin aradı." demeye başladı annem. Tüm bedenim gerildi.

"Neden? Okul bitti." 

"Notlarında iyileşme olduğunu söylemek için aradı." dedi annem gülümseyerek.

"Ah, bu iyi." diye mırıldandım.

"İyi bir üniversiteye girebilirsin." 

"Henüz bunu düşünmek istemiyorum." dedim ve annem onayladı.

"Sen ve Ashton çıkıyor musunuz?" diye ağzından kaçırdı kız kardeşim kıkırdayarak. Bu, bana ilk kez bu soruyu hatırladığı zamanı hatırlattı. Ashton'a bakarak doğru yanıtı bulmaya çalıştım.

"Evet." diye yanıtladım onu, birkaç dakika sonra. Kız kardeşim canlı bir şekilde gülümsedi.

-

Bölümü aslında bu hafta sonu çevirmeyi planlıyordum, ama ödevler, dershane, projeler derken hiç ayıracak vaktim olmadı.

Yorum ve oylar için teşekkürler.

vlut ☯ a.i. (bahişe) |Türkçe Çeviri|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin