kırk

434 46 4
                                    

BÖLÜM SONUNDAKİ UYARIYI OKUYUN. Bu bir rica değil, emirdir.


Ashton'ın Ağzından


İnsanlar.

Kahrolasıca bir sürü insan.

Ella'nın evi büyük değildi ve 50'yi aşkın insanla daha da küçükmüş gibi gözükmesini sağlıyordu. Gece saat 11'de Michael'dan "lütfen ellalara gel bu kontrolden çıktı" diyen bir mesaj aldım.

İlk başta kontroldan çıkmak ile neyi kastettiğini anlamamıştım. Ama şimdi kesinlikle bunu anlıyordum. Ev, sigara ve alkol gibi kokuyordu. Çalan bir şarkı bile yoktu, sadece insanların kelimelerinin ve çılgın kahkahaların sesi vardı.

"Aman Tanrım! Irwin!" Ella'nın sesi tamamen değişmişti, o boş ses tonunun yerini uyuşturuculu ve feci sinir bozucu sesi almıştı ve tanıştığımızdaki gibi soyadımı söylemişti. Aynı zamanda Ella'nın bilinmeyen bir nedenle tişörtü yoktu.

"Ne oluyor Ella?" Sesim onca ağlama yüzünden boğuktu.

"Sen ağladın mı? Bekle, gene uyuşturucu mu aldın?" Ella kıkırdadı ve kolumu tutarak kendini sabitledi.

"Kardeşin öldü, hatırladın mı? Ne yapıyorsun?" Kulağa çok kaba geldiğimi biliyordum, gerçekten niyetim bu değildi.

"Onun hakkında konuşma, Irwin. Onun pislik babası eve sabahın 5'inde uyuşturucu almış bir şekilde geldiğinde sen burada değildin! Arka bahçedeki ağaçtan düştüğünde sen burada değildin! Anlarsın ya? Onun babası anneme bağırdığında, bu bağırmalardan ve annemin ağlamasından uzaklaşmak için çıktığı ağaçtan düştü, tabiî ki de bilmiyorsun! Orada değildin!" Dedikleri net değildi, ama ne dediğini anlayabiliyordum ve bu acıtıyordu. "Ve ne biliyor musun? Tavsiyene uyuyorum, kendim hakkında düşünmeyi kestim. Eğer o gittiyse, ben de onunla beraber gideceğim." Ella geriye doğru sendeledi ve öylesine bir gösteriş düşkünü onu kaldırdı ve ikisi kıkırdadı. Kanımın kaynadığını duyduğuma dair yemin edebilirdim. "Ama beni tanıyorsun, farklı yapmayı severim, bu yüzden yavaşça yapacağım. Birkaç ay içerisinde büyük ihtimalle çok fazla içeceğim ve alkol komasına girip öleceğim." Bununla Ella güldü ve sadece iç çamaşırıyla etrafta dolaşan kızın verdiği kırmızı bardaktaki sıvıdan az bir şey içti. "Ama kimin umurunda ki, gerçekten?"

"Benim umurumda, Ella. Üzgünüm. O kelimeleri dediğimde düşünmüyordum, gerçekten çok üzgünüm." Gözlerim yeniden dolmuştu. Gözlerimi ellerimin arkasıyla sildim, hızlıca göz kırparak göz yaşlarının düşmesini önledim.

"Oh lütfen, Irwin, git kendini becer." diye mırıldandı ve uzağa yürümeye başladı, ama ön kolunu kavrayarak onu geri çektim.

"Lütfen bunu yapma."

"Neyi yapmayayım? Sana duygusal problemlerimin olduğunu söylemiştim. Sana kahrolası bir hastalığım olduğunu söylemiştim ve tek dediğin şey 'oh Ella kendin hakkında düşünmeyi kes, kız kardeşin ölüyor' olmuştu. Senin istediğini yaptığımda da 'Aman Tanrım Ella, lütfen bunu yapma.' oluyor. Buradaki bipoların sen olduğunu düşünmeye başladım." Ella kekeledi ve kavrayışımdan kurtulmaya çalıştı.

Kelimelerini yok saydım ve onu omzuma attım. Dün gece bir şey yememiş olmamın verdiği güçsüzlükle az kalsın ikimizi de yere düşürüyordum. Çok aç hissetmeyerek uyanmıştım ve yaşanan olaylar beni iştahsız bırakmıştı.

Ella'nın odasına yürüdüğümde on dört yaşında görünen bir çocuğun elinden bardağı almaya çalışan Michael'ı fark ettim.

"Mike!" Elimden geldiği kadar yüksek sesle konuşmaya çalışmıştım, ama güçsüz sesim diğer insanların sesinden zar zor seçiliyordu. Nasıl bilmiyorum, muhtemelen kardeş telepatisi sayesinde, ama Michael'ın kafası bana döndü ve bana bir melek görmüş gibi baktı.

"Ash, oh Tanrı'ya şükür," iç çekti ve genç çocuğu omzuna attı. "Bana yardım etmen lâzım."

"O da kim?" dedim omzundaki genç çocuğu göstererek.

"Yan kapıdaki yaşlı teyzeyi biliyor musun?" Başımı salladım ve Michael iç çekti, "Pekâlâ, bu çocuk Brandon, onun torunu."

"Ciddi misin? Burada ne yapıyor? İçti mi?"

"Muhtemelen azıcık, ama onu Eleanor'un odasına götüreceğim, eğer sakıncası yoksa?" diye sordu Michael hantal bir şekilde ve başımı salladım.

"Ondan sonra lütfen herkese gitmesini söyle." diye mırıldandım ve Ella'nın odasına yürümeye başladım.

"Olur, kardeşim. Ve-ımm, Ash?" diye çağırdı beni Michael. Arkamı döndüm. "İyi misin?"

"İyiyim." diye moral verdim ona ve Ella'nın odasının kapısını açtım.

Yerdeki kırık bardakları ve etrafa saçılmış kâğıtları görmezden gelerek Ella'yı yatağa yerleştirdim. Komodinde Ella'nın büyük ihtimalle üç yaşındaki Eleanor'u tutarkenki hâlinin fotoğrafı vardı. Tavana bakarak yatakta uzanan Ella'ya baktım.

"Kolundaki ne, Ella?" diye sordum ve Ella'nın omzundaki kırmızı yuvarlağa parmaklarımı götürdüm. Ürktü.

"Sigara izi, kendime yaptım. Tatlı değil mi?" Ella fısıldadı ve kaşlarımı çattım.

Yanına uzandım ve gözlerimi kapattım. "Çok üzgünüm Ella."

"Üzgün olduğunu söyleyen ben olmalıyım Ash." Güldü. Elleri gözlerini ovdu. "Darmadağınım, bana baksana."

"Ben de darmadağınım." diye mırıldandım ve tarafıma döndüm.

"Burada daha fazla olmak istemiyorum, Ashton."

"Bunu aşmanın bir yolunu bulacağız, Ella. Söz veriyorum." Ella elleri yüzünü kaplarken hıçkırdı. Onu göğsüme çektim.

"Seni hak etmiyorum, Ashton." Sesi zar zor bir fısıldamanın üstündeydi. Onu daha fazla yakınıma çekmeye çalışırken gözlerimi kapattım. "Ve sana daha da fazla âşık olmama neden olmandan nefret ediyorum."


-


Belki çoğunuz buraları okumuyorsunuzdur, ama okuduğunuzu umut ederekten yazıyorum burayı.

Kesinlikle vote için ayaklara kapanan o yazarlardan/çevirmenlerden değilim, ama okunma sayısının yanında vote sayısının o kadar düşük kalması açıkçası moralimi bozmuyor değil.

Sizden tek ricam emeğimi karşılıksız bırakmayın ki çevirmek için moralim olsun.

UYARI!!! Hikâye final olmamış hâlâ, ama kötü haber şu ki yazarın şimdilik yayınladığı son bölüm 41, yani ilerideki bölüm. Yani gelecek bölümü çevirmemden sonraki aksama benden değil, gerçek yazardan kaynaklı olacak.


Teşekkürler. Öpüldünüz x



vlut ☯ a.i. (bahişe) |Türkçe Çeviri|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin