Ashton ile olan randevumun üzerinden bir hafta geçmişti. İstediğim gibi beni yalnız bırakmıştı ve her şey normaldi. Normal sayılırdı, başka bir çocukla yatmış olmam üzerine ortaya çıkan bir dedikodunun üzerinden uzun bir süre geçmişti ve en son çıkan da Ashton ile yattığım hakkındaydı. Daha önce hiç uzun bir süredir başka bir erkekle yatmamıştım.
Kardeşim geçen gün Ashton'ı sordu. Ona basitçe artık arkadaş olmadığımızı söyledim ve kalbimi paramparça eden bir şekilde ağlamaya başladı. Neden onu o kadar sevdiğini anlamıyordum, sadece oyuncak bebeğini tamir etmişti. Bugün cumaydı ve kardeşim kemo için hastaneye geri dönüyordu. Ama bundan önce bir okul gününü bitirmem gerekiyordu.
Okul binasının dışındaki bir duvara yaslanırken bir sigara dudaklarımda yerini almıştı. Bir çocuk sırt çantasını bir şey bulmak için karıştırıyordu ve gülümseyerek çantasından bir sigara paketi çıkardı. Paketi açtığında boş olduğunu fark etti.
"Siktir." İç çekti ve etrafa bakındı, gözleri beni buldu. "Hey, bana bir sigara verebilir misin?" Bana yakınlaştı. Ona defolup gitmesini söylemeye hazırlanırken sigaralardan uzak kalmanın ne kadar berbat olduğunu hatırladım. Paketimi açtım ve onun için bir sigara aldım. Saçları kırmızı ve siyaha boyanmıştı ve onun dışında tamamen siyah giyinmişti. "Teşekkürler." Gülümsedi. Cevap olarak başımı salladım. "Bu arada adım Michael." dedi ve o da duvara yaslandı.
"Adını sormadım." İçimdeki dumanı havaya boşalttım ve dumanın havaya karışıp kaybolmasını izledim.
"Seni hassas." Kıkırdadı ve Nirvana çakmağı ile sigarasını yaktı. "Adını öğrenebilir miyim?" diye sordu dumanı içine çekmeden önce.
"Hayır." diye cevapladım kısaca.
"Adını biliyorum zaten." Omuz silkti ve dumanı dışarı üfledi.
"O zaman neden sordun?" diye tısladım.
Kıkırdadı. "Çünkü sormam gerektiğini düşündüm. Sen Ashton'ı deli eden kızsın." dedi Michael ve dumanı tekrar içine çekti.
"Bunu nasıl öğrendin?" diye sordum, aklım karışırken kirpiklerimi kırpıştırdım.
"Düşündüğünden daha fazlasını biliyorum, Ella." dedi yürümeye başlamadan önce.
"Hey, Michael." diye bağırdım. Arkasını döndü.
"Evet?" Ona doğru yürümeye başladım.
"Onu deli etmemle neyi kastettin?" Asıl beni deli eden Ashton'dı.
"Senden hoşlanıyor, bu ortada. Ve randevuda ona söylediklerin çok sertti." dedi Michael.
"Bunu nereden biliyorsun?" Michael'in bu tür şeyleri biliyor olması garipti, bunları kimseye anlatmamıştım.
"Bu soruyu çoktan cevapladım." dedi ve beni kaldırımda aklım karışmış bir şekilde bırakarak uzaklaştı. Telefonuma baktım ve çoktan ilk derse geç kaldığımı fark ettim. Sigaramı yere attım ve sakince okula yürüdüm.
Devasa kapıları açtım ve derslerine aceleyle yetişmeye çalışan insanlar dışında neredeyse boşalmış koridora girdim. Gülünç gözükmelerine kıkırdadım ve kendimi yavaşça sınıfa sürükledim.
Kapıyı tıklamaya zahmet etmeden sınıfın kapısını açtım, Bay Jonhson kapıya bakmaya yeltenmedi bile, içeri girenin benim olduğumu biliyordu.
"Bayan Alden." İç çekti ve sınıfın arkasındaki olağan sırama yürüdüm.
Oturdum ve sağıma bakmamla benden ayrı sırasında oturan Ashton'ı gördüm. Michael denen çocuk hakkında ona sorular sormayı düşündüm, ama sonra ona defolup gitmesini söylediğimi hatırladım, yani onunla konuşmamalıydım. Ders devam ederken beynim hala Michael'a kayıp duruyordu. Çok fazla şey biliyordu, belki de Ashton ile arkadaştı? Belki.
Sonunda Ashton'a bunun hakkında sormaya karar verdim.
"Irwin." Omzunu dürttüm.
Kafasını bana döndü ve dudaklarından üç kelime dökülürken bakışları soğuktu.
"Siktir git, Ella."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vlut ☯ a.i. (bahişe) |Türkçe Çeviri|
Fiksi Penggemarbahişe (isim) bir bakirenin fahişe gibi davranması. - This story belongs to @acidgrvnge. Thanks for your permission hun!