otuz bir

474 36 4
                                    

Eleanor yeniden kemoya girmek için çoktan hastaneye geri dönmüştü. Kel kafasını saklayan Ashton'ın beresini takıyordu ve Ashton ve Ella ile oynuyordu.

"Ella?" diye sormasıyla gülümseyerek ona baktım. "Öldüğümüzde nereye gideriz?" diye fısıldadı Eleanor.

"Huzurlu, acının olmadığı bir yere gideriz." diye fısıldadım yanıt olarak, başka ne demem gerektiğini bilmeyerek.

"Ben öldüğümde-"

"Ölmeyeceksin El." dedim zorla soluyarak. Elini kavradım.

"Eğer ölürsem üzülmeyeceğine söz ver." Gözlerinin dolmaya başladığını gördüm.

"El, sen neden bahsediyorsun? Ölmeyeceksin! İyi gidiyorsun, tatlım." Ona yakınlaştım.

"Korkuyorum, Ella." diye fısıldadı Eleanor, gözlerimde yaşlar birikince göz yaşlarımı içeride tutmaya çalıştığım sırada. 

"Korkma tatlım. Her şey düzelecek." dedim onunla aynı ses tonunda ve ona sıkıca sarıldım.

Kafasını boynumdaki boşluğa gömdü ve hıçkırarak ağlamaya başladı.

"Şş, ben buradayım El. Gitmiyorum."  diye fısıldadım kulağına. Göz yaşlarım gözlerimden boşalmaya başladı.

"Ölmek istemiyorum." dedi Eleanor hıçkırarak. Ağlamaya devam ettim.

"Ölmeyeceksin bebeğim. Sen güçlüsün. Bunu aşacaksın." diye garanti ettim gözlerimden daha fazla yaş akmaya başladığında. Kız kardeşime lösemi hastalığı teşhis edildiğinden beri kız kardeşim hastalığı için hiç ağlamadı, hep gülümserdi ve parçalandığına dair bir şey görmek beni korkutmuştu.

"Dinlenmek istiyorum." Burnunu ovdu ve göz yaşlarını sildi. "Lütfen benimle yat." dedi ve yatağa uzanırken hafifçe gülümsedim. Ona sıkıca sarıldım.

"Seni her şeyden çok seviyorum." diye fısıldadım.

Gülümsedi. "Seni her şeyden daha çok seviyorum." 

"Bilirsin, beni en çok sevdiğni söyleyen taraf hep sen oluyorsun ama bunun doğru olmaması adil değil." Dudaklarımı büzdüm ve kıkırdadı.

"Ama bu bizim olayımız, bunu değiştiremezsin." dedi Eleanor.

Güldüm. "Pekala, iyi geceler." 

Gözlerini kapattı.

-

Gözlerimi yavaşça açtım ve odadaki ışığa alışmaları için gözlerime bir süre izin verdim.

Aşağı bakmamla belime sıkıca sarılmış kollarıyla, kafası karnımda hala uyuyan kız kardeşimi gördüm.

"Pekala, günaydın!" Ashton'ın sesi odayı doldurdu, az kalsın hastane yatağından hopluyordum.

"Aman Tanrım! Beni korkuttun!" dedim fısıltı-bağırma tonuyla, Eleanor'u uyandırmamaya çalışarak. 

"Saat akşamın 5'i ve sen uyuyorsun." Kıkırdadı. Kız kardeşimin kollarını çözerek kendimi ondan ayırdım.

Ashton'ın oturduğu koltuğa yürüdüm ve kucağına oturdum.

"Selam." diye fısıldadım ve Ashton gülümsedi.

"Merhaba, birazcık alaşağı edilmiş gibi görünüyorsun. Her şey yolunda mı?" diye sordu endişeli bir sesle. Başımı salladım.

"Hayır, El uykuya dalmadan önce ölmekten ne kadar korktuğu hakkında konuştu. Ve fazlaca ağlamaya başladı, Ashton." Ashton'a baktım.

"Bu normal Ella. Onun yerinde olsam ben de korkardım. Her şey yoluna girecek bebeğim." diye temin etti. Her şeyin yoluna girmeyeceğini bilmeme rağmen Ashton'ın sözleri yatışmamı sağladı. Kafamı göğsüne yasladım.

"Teşekkür ederim Ash." 

"Ne için?"

"Her şey için."

Gülümsedi. Onu öpebilmek için başımı kaldırdım. Dudakları benimkilerle bir uyum içinde hareket etti. Öpüşürken gülümsedim ve onun da gülümsemesini sağladım.

"Sana bir şey söylemem lazım." diye haberdar ettim doğrularak.

"Ne?" diye sordu Ashton endişelenmeye başlayarak.

"Sakin ol, kötü bir şey değil." Güldüm ve rahatlamış bir şekilde iç çekti.

"Beni korkutuyorsun! O zaman ne?" 

"Sigarayı bırakmaya çalışıyorum." Gülümsedi.

"Bu harika!" dedi Ashton sesli bir şekilde ve onu susturmak için elimi ağzına götürdüm.

"Ama senin de bunu benimle yapman lazım." diye fısıldadım.

Bir saniyeliğine düşündü ama vazgeçti. "Tamam." Başını salladı.

"Serçe parmak sözü?" dedim serçe parmağımı kaldırarak.

Güldü. "Serçe parmak sözünün beş yaşındakiler için olduğunu sanırdım." dedi dalga geçerek. Randevu için serçe parmağını uzattığında verdiğim yanıtı hatırladım.

"Serçe parmak sözü bir şaka değildir, Ashton." dedim sesini taklit ederek. Gülmesi ile ona baktım.

Serçe parmağını benimkine kenetledi ve beni kendine çekerek serçe parmaklarımız hala birbirine kenetli iken beni öptü.

Dudaklarımız bir uyum içerisinde hareket ediyordu. Elimi saçlarına götürmek için elinden çektim ve iki elimi de saçına daldırdım, sıkıca çektim. Bir inleme çıkarması, koluna vurmama ve geri çekilmeme neden oldu.

"Kız kardeşim burada, şeddeli eşek." Kıkırdadım ve Ashton omuzlarını silkti.

"Saçımı çeken sendin!" diye inledi.

Gözlerimi devirdim. "İnleyen sendin!" Sesimin katı çıkması için çabaladım ama sonunda güldüm.

"Oh, Tanrım, benimle yiyişen ve saçımı çeken inanılmaz derecede ateşli bir kız arkadaşım olduğu için özür dilerim." O da güldü.

"Aptalsın." Gülümsedim.

"Evet, senin aptalınım."

"İğrenç." diye mırıldandım ama bir gülümseme dudaklarımda büyüdü.

-

geciktiği için özür dilerim. hikayenin bu bölümünde mantıksal bir hata vardı onu kendim düzelttim, ama emin olun böylesi daha iyi.

okuyup vote veren ve yorum atan herkese teşekkürler! x

vlut ☯ a.i. (bahişe) |Türkçe Çeviri|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin