on üç

709 49 1
                                    

Kardeşimin gözleri kapalı şekilde uzandığı hastane yatağına baktım. Cumartesi sabahıydı ve ben koca götümü kaldırıp kardeşimi görmeye karar vermiştim. Birazcık da olsa iyileşmişti ama sorun henüz ortadan kalkmamıştı. Doktorlar bana hep kardeşimin iyileşeceğini ve sonra mutlu mesut yaşayacağımızı söylemişti. Ama bu kanserdi, her zaman geri gelirdi.

"Ella tatlım, kardeşinin dinlenmesi gerekiyor. Sonra gelebilir misin?" dedi bu iş için genç görünen bir  hemşire ve kulaklıklarımı kulaklarımdan çıkardım.

"O zaten dinleniyor." diye mırıldandım ve kulaklıkları tekrar kulaklarıma taktım.

Kulaklıklarımın kulaklarımdan çıkarıldığını hissettim. İnsanların bunu yapmasından nefret ederdim.

"Sana ayrılman gerektiğini söylemeliyim." dedi hemşire yeniden, bu sefer daha soğuk bir ses tonuyla. 

"Tanrım." dedim ve koltuktan kalktım ve çantamı kaptım. Kardeşimin yatağına yürüdüm ve alnını öperek seni her şeyden çok seviyorum diye mırıldadım.

Kapıyı açarken kaba hemşireye bir bakış attım ve çıkışa doğru yürüdüm. Telefonuma saati bakmak için kontrol etmiştim ki bir göt deliği bana çarparak yere düşmemi sağladı.

"Lanet olsun." diye çığırdım. Ashton'ın tanıdık yüzüne baktım. İç çektim ve Ashton'ın bana yardım etme teşebbüslerini görmezden gelerek yerden kalktım.

"Merhaba Ella." Acemice elini salladı ve ensesini kaşıdı.

"Eğer kardeşimi ziyaret edeceksen sana eve dönmeni tavsiye ederim çünkü kaba hemşire dinlenmesi gerektiğini söyledi." Aptal hemşireyi hatırlayınca gözlerimi devirdim, o zaten dinleniyordu ve ben de onu rahatsız etmiyordum.

Ön cebinde saklanmış bir sigara paketi fark ettim. Son zamanlarda fazlaca zor günler geçirmeye başlamıştı.

"Bu senin için iyi değil." dedim sigara paketini göstererek. Ashton kıkırdadı.

"Bunu gerçekten okulun en büyük sigara bağımlısı Ella Alden'dan mı duyuyorum?" Ashton kıkırdadı. Dediklerine kaşlarımı çattım.

"Bununla gurur duymuyorum." diye mırıldandım ve omuzlarına hafifçe çarparak yanından geçip gittim. Büyük kapıyı açtım ve yakınlardaki bir parka yürüdüm.

Birçok şeyden pişmandım, geçmişte Emilie ile arkadaş olmamdan pişmandım, sigara içmekten pişmandım, herkese bir aptal gibi davranmaktan pişmandım. Ama bunların hiçbirini değiştiremezdim. Maalesef şimdi bu haldeydim ve bunu değiştiremezdim.

Büyük bir ağacın altındaki banka oturdum ve kulaklıklarımı taktım. Fall Out Boy'un Young Volcanoes şarkısının çalmaya başlamasıyla ellerimle bacaklarıma vurup ritm tutmaya başladım. Gözlerimi kapattım ve içimdeki sigara içme isteğine kulaklarımı tıkadım ve sadece güneşli öğlen havasının tadını çıkardım. Güneş batmak üzereydi. Gözlerimi açtığımda güneşimi kapatan Ashton'ı gördüm.

"Güneşimi kapatıyorsun." diye mırıldandım ve Ashton yanıma oturarak güneşin tekrar tenimi ısıtmasına izin verdi.

"Üzgünüm Ella, seni gücendirmek istememiştim." diye mırıldandı ve ellerine baktı.

"Beni gücendirmedin." dedim. Kulaklıklarımı tekrar takarak kendimi dünyadan soyutladım.

Ashton beni omzumdan dürttü. Ona baktım ve kulaklıklarımı çıkardım.

"Baban nerede?" diye sordu.

"Öldü." diye yanıtladım ifadesizce ve Ashton nefesini tuttu.

"Üzgünüm." dedi gözlerindeki kaygılı bakışla.

"Üzgün olma. Babam ben doğmadan önce ölmüş." Omuz silktim.

"O zaman Eleanor'un babası kim?" Kaşları kafası karışmış bir şekilde çatıldı.

"Bu seni ilgilendirmez." diye tersledim. Ashton benle bir süreliğine konuşmadı.

"Benimle başka bir randevuya çıkmak ister miydin?" diye söyleyiverdi Ashton.

"Niçin?" diye sordum ellerimi göğsümde çaprazlarken.

"Son randevumuzda bir şey eksikti." Ashton sırıttı ve gözlerime baktı. Lanet olasıca güzel gözlerinin yandığını hissedebiliyordum.

"Ne?" diye sordum bakışmamızı bozmayarak. Beni etkilemişti. Keşke etkilemeseydi.

"Öpücük."

vlut ☯ a.i. (bahişe) |Türkçe Çeviri|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin