En son ki konuşmamızın üzerinden çok bir zaman geçmemişti ki araba lüks büyük bir evin önünde durdu. Önünde durduğumuz eve baktığımda geçen bayıldığımda beni getirdiği ev olduğunu görünce biraz gerilmiştim. O anı hatırlamak bile beni geriyordu.
'Sürekli komut mu bekleyeceksin? İnsene Lisa' demişti Jungkook sert bir sesle.
Tutuk davranışlarımın onu sinirlendirdiğini fark ediyordum ama yapabilecek hiç bir şeyim yoktu çünkü okulda ya da herkesin önünde ona laf atmak, terslemek kolaydı ancak böyle yalnız kaldığımızda beni yine karanlıkta bırakır mı diye korkmadan edemiyordum.
Sanırım Jungkook tarafından karanlıkta bırakılma fobim oluşmuştu.
Onu daha fazla sinirlendirmemek adına hızlıca arabadan inmiş ve önümde eve gitmekte olan Jungkook'un peşine takılmıştım.
O önde ben arkada eve girmiştik.
'Neyse ki bugün evde kimse yok. Rahatlıkla şu lanet ödevi yapabiliriz' demişti Jungkook beni daha çok gerdiğini fark etmeden.
'Na-Nasıl yani? Evde kimse yok mu? Çalışan falan da mı?'
Söylediklerimle Jungkook yüzünü bana dönmüş, tek kaşını kaldırarak şüpheyle bana bakmaya başlamıştı.
'Neyin var senin?'
Bu cümleyi üzerime yürüyerek oldukça yakınıma gelirken kurmuştu ve şimdi tüm mimiklerimi inceliyordu.
'Bir şeyim yok. Hadi ödevi yapalım da bitsin' dedim gerginlikle. Bir an önce bitirip bu evden gitmek istiyordum ve mümkünse hayatım boyunca bir daha Jungkook'la yalnız kalmamak.
'Sen salona geç. Ben üstümü değiştirip geliyorum'
Sesi hâlâ şüpheli çıksa da üstünde durmamaya karar vermişti sanırım. Biraz sonra elinde dizüstü bilgisayarı ve birkaç kitapla gelmişti. Tamam, şu ana kadar her şey olması gerektiği gibiydi.
Gariptir ki birbirimize bulaşmadan gayet konsantre olmuş bir şekilde saatlerce ödev için çalışmıştık hatta öyle ki neredeyse 9'a gelen saatin farkında bile olmayacaktık eğer acıkmasaydık.
'Ben daha fazla devam edemem' dedi Jungkook elindeki kalemi neredeyse masaya vururken 'Hayatım boyunca yaptığım tüm ödevlerin toplamından daha çok uğraştım bu lanet ödev için resmen'
Mızmızcı çocuklar gibi konuştuğunda gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Ona hiç bir yumuşak tarafımı göstermek istemiyordum.
'Boşuna şikayet etme daha bitirmedik' dedim soğuk bir şekilde ancak sesimden bile benim de ne kadar yorgun olduğum anlaşılıyordu.
Jungkook yorgunlukla kafasını masadan kaldırmış 'En azından yemek molası verelim sarışın. Acıkmadın mı?'
Söylediği mantıklıydı. Açıkçası çok acıkmıştım.
'Olur' demiş eklemiştim. 'Pizza sipariş etmeye ne dersin?'
Jungkook yüzünü buruşturmuş ve sessiz kalmıştı. Tanrım bunda bu kadar düşünülecek ne vardı ki?
'Ben fast food pek sevmem. Kalk, mutfakta bir şeyler yapalım'
İşte şimdi şaşırmıştım. Fast food sevmeyen insan mı olurdu ayrıca o benimle mutfağa girmekten mi bahsediyordu? Şaşkınlıkla gözlerimi açmıştım.
'Ben yemek yapmaktan anlamam ki' dedim masumca. Jungkook söylediğimle yamuk bir biçimde gülmüş ve bana yandan bir bakış atmıştı; sanırım etkileyici olduğunu düşünüyordu. Ondan hâlâ korkuyor olmasaydım sadece komik göründüğünü söylerdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FORGET FOREVER -Liskook-
Fiksi PenggemarGenç kadının gözlerindeki hayal kırıklığı ve elindeki silah sonun başlangıcıydı, kimse bilmiyordu.