26

986 73 119
                                    

Ertesi sabah erkenden okula gittim çünkü Jungkook gelmeden sınıftan biri ile konuşup yer değiştirmek istiyordum. Dün gece hiç bir şey demesine izin vermeden lavabodan da partiden de çıkmıştım o da arkamdan gelmemişti zaten.

Hâlâ çok sinirliydim o yüzden ve onu gördüğüm ilk yerde boğmaya çalışırım diye korkuyordum. Kızgınlığımın yanında anlamlandıramadığım bir üzüntü de vardı içimde ama bunu yok saymaya çalışıyordum. 

Kimseye hak ettiğinden fazla değer vermenin bir anlamı yoktu.

'Mi-Ra' diye seslendim sınıftan giren kıza doğru. Şaşırmış görünüyordu ki haklıydı da dört yıldır aynı olduğum kızla toplam dört kez falan konuşmamıştım muhtemelen.

'Yer değiştirebilir miyiz?' diye sordum. Mi-ra biraz sebebini sorgulasa da yerime geçerse yanına oturacağı kişi Jungkook olacağından ve bu durum neredeyse salyalarını akıtacak kadar onu mutlu ettiğinden anında kabul etmişti.

Artık cam kenarı, en arkada oturan Jungkook'un yan sırasında ve ondan iki sıra önde oturuyordum ve önüme döndüğümde onu görmeyecek olmak mutlu hissettirmişti.

Yeni sıramda elimdeki kitabı okuyordum. Bu sırada sınıf yavaşça kalabalıklaşmaya başlamıştı. Biraz sonra ise içeri o girdi. Başta dalgındı ve sadece yere bakıyordu sonra oturduğumuz sıraya baktı direkt olarak ve orda Mi-Ra yı görmesiyle şaşkınlıkla çattı kaşlarını. O an gözlerini görmüştüm; gözlerinin içi kıpkırmızıydı, göz altları ise mor. Saçları dağılmış, günlerce uyumamış gibi görünüyordu. 

Umursamadım. Umursamamam gerekiyordu.

Jungkook'un gözleri sınıfı yavaşça turlamaya başladı ve benimle göz göze geldi. Ona çok sinirliydim ama neden onunla göz göze geldiğim an gözlerim dolmuştu? Ağlamak istemiyordum.

Göz göze gelmemizle bir titreyiş geçti onun da gözlerinden, oturduğum yerden adem elmasının hareketini görebileceğim kadar büyük bir şekilde yutkundu ve ardından öfke parıltıları gördüm gözlerinde ama kimeydi öfkesi anlamadım çünkü benimle bakışmayı bırakıp dalgınlıkla yerine yürüdü.

Bütün bir ders boyunca birinin bana baktığını hissetsem de, kim olduğunu bilsem de bir defa bile arkamı dönmemiş, onunla göz göze gelmemiştim.

Ders arasında ise daha fazla kaçamayacağım o şey oldu. Tam sınıftan çıkmak üzereydim hışımla yerinden kalkan Jungkook bileğime yapıştı. Bileğime dokunmasıyla içimdeki öfke harlanmıştı; anında bileğimi çektim.

'Dokunma'

Ufak bir kafa sallamış ve 'Konuşabilir miyiz? Lütfen' demişti. Bu zamana kadar benim de diğer herkesin de gördüğünden çok daha farklı bir Jungkook'tu şu an karşımdaki kişi. Sınıf şaşkınlıkla bizi izlerken ben tepkisiz kalmaya çalışıyordum ancak işte yine olmuştu, onunla göz göze gelmemizle gözlerim dolmuştu.

Tanrım, bu kadar kırgın hissetmemem gerekiyordu. Öfkem içime sığmamalıydı belki ama bu kadar kırgın olmamalıydım. 

Gözlerimin dolduğunu gören Jungkook'un bakışları da değişmişti. Yemin ederim pişman gibiydi hiç olmayacağını bildiğim halde öyle göründüğünü düşünmek zorluyordu beni.

'Gerek yok. Uzak dur benden' dedim cevap vermesini beklemeden ve gözlerine bakmadan. Sesim öfkeli değil yorgun çıkmıştı.

Sınıftan çıkarken fısıltılar artmıştı, duyabiliyordum. Herkes şaşkındı. Sınıftan çıkıp kapıyı henüz kapatmamıştım ki bir şeylerin devrildiği sesini duydum ve Jungkook'un öfkeli bağrışlarını.

İçimde bir yerler sızladı ama umursamadım. Umursamam gerekiyordu.

Gün içine Jungkook bir daha benimle konuşmaya çalışmamıştı ancak bulunduğumuz her ortam da yıkılmış ifadesiyle beni izlemeyi bırakmamıştı da. Etrafındaki kimseyle konuşmuyor, kızarmış gözlerini bir an bile üstümden çekmiyordu. Bu başta rahatsız hissettirse de konuşmaya çalışmasından daha iyi olduğuna karar vererek yok saymıştım onu tüm gün.

Şimdi Rosé ile kantinde oturmuş ona yaşadıklarımı özetlemiş bir biçimde anlatıyordum. Şaşkındı ve Jungkook'u parçalamak istiyordu. Ondan korkan o küçük kız gitmişti sanki. Zorlukla onu sakinleştirip yerine oturtmuştum.

Taehyung 'un bize doğru geldiğini gördüm. Şaşırmıştım açıkçası çünkü o Jungkook'un arkadaşıydı genelde onunla takılırdı ama Jungkook şu an ortalıkta bile değildi.

'Selam kızlar. Oturabilir miyim?' diye sordu her zamanki eğlenceli tavrı yoktu, çok daha ciddi görünüyordu. Bu tavrı yaşananları bildiğini düşündürdü bana.

Onu kafa sallayarak onaylamış ve sandalyeye oturuşunu izlemiştim. Neden burada olduğunu merak ediyordum?

'Dün yaşanılanlar...' demiş susmuştu. Doğrusu susmak zorunda kalmıştı çünkü sözünü elimle kesmiş ardından konuşmak istemediğimi belirtmiştim.

'Lütfen Lisa.' diyerek ısrarcı olacağını düşünmemiştim, bu tavrı kaşlarımı çatmama sebep olsa da bu zamana kadar bana olan hoş tavrı için bir seferlik ona müsamaha gösterebileceğimi düşünüyordum o yüzden sözünü kesmedim.

'Dün yaşadığın her şey için çok üzgünüm. Jungkook da çok üzgün.'

Söyledikleri bende kahkaha atma güdüsü oluştursa da tepki vermedim. Cevap vermeye bile tenezzül etmeyecektim ama yine de kendimi tutamayarak,

'Onun üzgün olduğunu ya da olabileceğini sanmıyorum' dedim kısık bir sesle.

'Hayır öyle değil' değil biraz telaşlı bir şekilde Taehyung. Ardından devam etti.

'Bak söylediği ya da söylediğim hiç bir şey onu aklamaya yetmez. Onu akladığımı düşünmeni asla istemem ancak dün gece yaptığı hiç bir şeyi isteyerek yapmadı. Kendinde değildi gerçekten ve şimdi de köpek gibi pişman.'

'Kendinde değildi diye ben tüm bunları yaşadım yani. O kendinde değildi diye bana her türlü pisliği yapabilir o zaman' dedim öfkeyle.

'Ne konuşuyoruz şu an biz Tae? Onun pişmanlığı bana yaşadıklarımı unutturabilir mi?'

'Hayır. Hayır ama...' demiş devam etmek için bir nefes almıştı. 'Kırgın olduğunu biliyorum. Bu sefer gerçekten büyük saçmaladı ama niyeti bu sefer kötülük yapmak değildi. Sadece hissettiklerini sindiremedi ve sana nasıl davranacağını bilemedi çünkü sen onu değiştiriyorsun. Seninle tanıştığından beri buzdan kalesi eriyor ve bu onu korkutuyor.'

Taehyung' un söylediklerini anlamadığım gibi kırgınlığımı da geçirmiyordu aksine beni öfkelendirdiğinden omuz silktim sadece.

'Jungkook annesini çok küçük yaşta kaybetti, acı bir şekilde ve bir kadını sevmeyi hiç öğrenemedi'

İçimde bir yerlerde Jungkook için üzülen tarafımı öfkeyle susturdum. Ona sinirli kalabilmek için kendimle verdiğim savaş beni şimdiden yormuştu. Taehyung' un söyledikleri garipti çünkü Jungkook'un beni de sevdiğini düşünmüyordum. Kaşlarımı çattım yavaşça.

'Ne demek istiyorsun?' diye sordum.

Taehyung derin bir nefes alarak oturduğu yerden kalktı ve yanımızdan uzaklaşmadan hemen önce 'Lisa, sana onun hakkından gelebilecek tek insan sensin derken şaka yapmıyordum.' dedi.


Bölümü beğendiyseniz oy kullanmayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Sevgiler.🎈

FORGET FOREVER -Liskook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin