Sırf inadımdan gideceğim parti için hazırlanmış; Jungkook'un gelmesini bekliyordum. Parti dağ evinde olduğundan Taehyung'larla, tek araba halinde gitmeye karar vermiştik. Beklerken bir yandan da kendime kızmayı ihmal etmiyordum tabi çünkü parti havamda değildim; daha çok yorgan altına yatıp saatlerce hiç bir şey yapmama havamdaydım.
Parti için çok hazırlandığımı da söyleyemezdim; Eunwoo da küçük ve daha çok oyun oynanan günlük bir parti olacağını söylemişti zaten. O yüzden kot bir şort, siyah büstiyer, siyah bir deri ceket ve siyah postallarımı giymiştim. Sarı saçlarımı at kuyruğu şeklinde toplamış; ufacık makyaj yapmış ve koyu kırmızı bir ruj sürmüştüm yüzüme renk katmak adına.
Jungkook'un geldiğine dair mesajı sonrasında hemen ayaklanıp, evden çıkarak beni bekleyen arabanın ön koltuğuna oturdum. Selam vermek için arka koltuğa döndüğümde, Jimin ve Rosé'nin arasında oturan Taehyung'u görmemle geçen ki kavgalarının sarsıntılarının devam ettiğini anladım. Rosé kollarını birbirlerine bağlamış; oldukça sinirli görünüyordu. Tanrım, neden kavga ettiklerini bile bilmeyen bir arkadaştım. Bu durum vicdanımı rahatsız ettiğinden aklımın köşesine bir ara Rosé'yi bu konuda sıkıştıracağımı not ettim.
'Çok güzel görünüyorsun.' dedi Jungkook gözleri anlık benim üzerimde gezindikten sonra önüne dönerken.
Söylediğine baş sallamakla yetindim. Sonrasında da dağ evine gidene kadar hiç konuşmadık zaten. Arada bir Taehyung ortamdaki sessizliği bozmak adına bir kaç girişimde bulunsa da onun dışında kimsenin muhabbet etme havasında olmadığını anlayarak vaz geçmişti bu çabasından.
Gelmiştik. Ben ve Jungkook önde diğerleri de hemen arkamızda eve girdiğimizde Eunwoo ev sahibi olarak yanımıza gelmişti. Herkese ufak bir gülüş eşliğinde hoş geldiklerini söyledikten sonra bana dönerek 'Gelmene çok sevindim, gelmeyeceğin konusunda endişelenmiştim' demişti.
Bunları söylerken bir yandan da kolumu tuttuğundan yanımda gerilen Jungkook'u fark etmemek imkansızdı. Başka bir zaman olsa Jungkook'un ne düşündüğü ya da ne yaptığıyla asla ilgilenmezdim ancak şu an her hangi bir problemi kaldıracak gücüm gerçekten yoktu. Bir kaç saat kenarda bir yerde kazasız belasız oturmak sonra da evime gitmek istiyordum sadece.
O yüzden kolumu yavaşça Eunwoo'nun kolundan çekerek sahte bir şekilde gülümseyerek teşekkür ettim. O da daha fazla uzatmamış; başkalarıyla ilgileneceğini söyleyerek yanımızdan uzaklaşmıştı. Bu sırada birazcık partiye göz gezdirdim. Gerçekten de dediği gibi çok kalabalık değildi. İnsanlar kendi halinde, kendi arkadaş gruplarıyla muhabbet ediyorlardı. Şimdilik her şey sakindi ancak ilerleyen saatlerde bu kadar sakin kalmayacağı da aşikardı.
Hep beraber boşta olan koltuklara oturduk. Sakinliğimi bozan şey Sana'nın yanımıza gelip Jungkook'u konuşmak için bir köşeye çekmesi olmuştu. Dakikalardır köşede hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Sinirlenmiştim; hızlı bir şekilde ortamda göz gezdirdim ve Eunwoo'yu arkadaşları ile sohbet ederken buldum.
Hızla oturduğum yerden kalkarak yanına gittim. 'Bu parti bu haliyle biraz sıkıcı sanki? Müziğin sesini biraz arttırıp; ilk dansı da benimle yapmaya ne dersin?'
Eunwoo başta şaşırmışsa da kendini hızla toplamış ve teklifimi kabul etmişti. Onunla dans etmek; bana Jungkook'un kalbimi kırdığı o geceyi hatırlatıyordu. O gün de onun inadına kalkmıştım bugün de. Eğleniyor muydum? Kesinlikle, hayır. Dışardan eğleniyor gibi görünüyor muydum? Kesinlikle, evet!
Bir süre sonra Jungkook ilişti gözüme. Sana ile konuşmayı bitirmiş olacak ki az önce onu izlediğim yerde oturmuş beni izliyordu. Kendini o kadar sıkmıştı ki boğazındaki damarları buradan bile görebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FORGET FOREVER -Liskook-
Fiksi PenggemarGenç kadının gözlerindeki hayal kırıklığı ve elindeki silah sonun başlangıcıydı, kimse bilmiyordu.