21

977 71 59
                                        

Olanlardan sonra, uzaklaştırma almış olmasının sebebiyle Sana okula gelmiyordu. Jungkook benimle uğraşmayı bırakmıştı; neredeyse gün içinde hiç konuşmuyor, birbirimizi yok sayıyorduk. Okulda hakkımda konuşulanlar ise oldukça azalmış ya da iyice olumlu yöne evrilmişti. Şöyle baktığımda her şey yolunda gözüküyordu hem de son zamanlarda hiç olmadığı kadar.

Okuldaki tüm vaktimi Rosé ile harcıyordum. Arada bir yanıma gelip benimle konuşmaya çalışan samimiyetsiz tipler olsa da çoğunu tersliyor ya da soğuk yapıyordum. Aslında bu isteyerek yaptığım bir şey değildi, ben böyleydim. Üstelik çoğunu samimi bulmuyordum çünkü bir kaç gün önce arkamdan iğrenç şeyler diyenlerle şimdi benimle arkadaş olmaya çalışanlar aynı tiplerdi.

Her zamanki gibi kantinde oturmuş Rosé'nin asla ilgimi çekmeyen alışveriş maceralarını dinlerken tanımadığım, muhtemelen alt sınıflardan olan bir kız yanıma gelmiş ve edebiyat hocasının beni beklediğini söylemişti ve benim kaç köşeli olduğunu bilmediğim jetonum o an düşmüştü.

Tabi ya önce Jungkook'un yaptıkları sonra da Sana ile olan mevzular sonucunda Jungkook'la yapmamız gereken ödevi unutmuştuk. Hızla yerimden kalkıp öğretmenler odasına yürüdüm.

Öğretmen odasına girdiğimde beni oldukça şaşırtıcı bir manzara karşıladı. Jungkook edebiyat hocasıyla gülerek muhabbet ediyordu. Tamam, Jungkook'un burada olması garip değildi, muhtemelen ikimizde çağrılmıştık ancak bizi azarlamak için çağıran hocanın şu an Jungkook'la gülerek muhabbet etmesi gayet şaşırılacak bir durumdu.

Kahkahalarının arasında beni fark eden edebiyat hocası gülüşünü durdurmuş ve söze girmişti. 'Ah Lisa da geldiğine göre sizi niye çağırdığımı söyleyebilirim. Gerçi siz tahmin ediyor olmalısınız. Ödevinizi yapmamışsınız çocuklar.'

Mahcup bir şekilde söze girdim. 'Hocam özür dileriz. As-'

Sözümü kesen kişi edebiyat hocası olmasaydı karşımdaki kişiyle güzel bir kavga edebilirdim ancak maalesef karşımdaki öğretmen olunca gülümsemekle yetindim.

'Lisa biz sen gelmeden önce Jungkook'la konuştuk, size bir şans vermeye karar verdim. Bu şansı iyi değerlendirin yarına kadar vaktiniz var.'

Çok şaşırmıştım. Herkes ister diye eş değiştirmek istediğim zaman bana müsamaha göstermeyeceğini söyleyen kadın şimdi karşıma geçmiş bize şans verdiğini söylüyordu. Yine de çok sorgulamadım çünkü böylesi işime gelirdi.

Jungkook arkamda ben önde öğretmenler odasından çıkar çıkmaz, şaşkın suratımla Jungkook'a döndüm.

'Bunu nasıl yaptın? O kadın kurallar konusunda çok katıdır.'

'Meslek sırrı küçüğüm.' 

Jungkook göz kırparak beni umursamadan sınıfa girmişti. Ben de onu yetişip tekrar söze girdim. 

'Bugün izinliyim. Yine beni bir yerlere kilitlemeyeceksen okul çıkışı şu ödevi yapalım mı? İşimiz baya zor çünkü'

Söylediklerimi duyan Jungkook önce büyük bir kahkaha atmıştı. Kahkahasına göz devirmiştim sadece ama o böyle kahkaha atarken fark etmiştim de hayat Jungkook'la muhatap olmak zorunda olmadığımda çok daha güzeldi kesinlikle.

'Bu senin uslu bir kız olmana bağlı' 

Tanrım, nefret ediyordum bu çocuktan.

'Boş yapma da müsait misin onu söyle' dedim muhabbetin gereksiz yere uzamasından rahatsız olduğumu gösterircesine.

Söylediklerimin ve tavrımın onu sinirlendirdiğini anlayacak kadar iyi tanıyordum artık onu ve onun bu sinirlenmiş tavrı kadar beni mutlu eden başka bir şey yoktu.

'Sen hiç akıllanamayacaksın ama evet okul çıkışı müsaidim. Yapalım şu lanet ödevi'

Cevap verme gereği hissetmeden önüme dönmüş ve sınıfa yeni giren hocayı dinlemeye koyulmuştum.

Günün devamı ise herhangi bir farklılık olmadan ilerlemişti. Son dersin de bitmesiyle Jungkook bana onu takip etmem gerektiğini söylemişti.

O önde ben arkada yürürken ondan korkuyordum. En son ki olayın üstünden çok bir zaman geçmemişti ve ben yine şimdi onunla yalnız kalmak zorundaydım.

Arabasının önüne geldiğimizde binmekte tereddüt ediyordum.

'Binsene Lisa' demişti aksi bir şekilde.

Ondan korktuğumu ona belli etmek istemiyordum o yüzden kendimi cesur olmaya ikna ederek arabasına binmiştim. 

'Nereye gideceğiz?'

'Bana' 

Beni umursamadan gözleri ve dikkati yoldayken cevaplamıştı sorumu. Ben ise şaşkınlıktan çenem düşmüş gibi hissediyordum. İlk birkaç saniye ne diyeceğimi bilemez halde gözlerimi kırpıştırmıştım. 

Aklımdan sürekli acaba evde bana işkence eder mi soruları dönüyordu.

'Gerek var mı? Yani bir kütüphaneye gidebiliriz' demiştim en sonunda. 

Jungkook göz ucuyla saniyelik bana bakmış sonra yine çok umursamadan önüne dönmüştü.

'Gidebilirdik ama benim canım eve gitmek istiyor ve şu işe bak ki arabayı ben kullanıyorum.'

Göz devirip 'Gıcık' diye mırıldanmıştım ama o duymuş ve duyduğu gibi büyük bir kahkaha atmıştı.

Kahkahası diğerleri gibi gıcık eden bir kahkaha değildi aksine gerçekten eğleniyor gibiydi ve Jungkook'u böyle görmek bana çok garip hissettirmişti. 

Ona ve gülüşüne daldığımı fark edince hızlıca toparlanarak önüme dönmüştüm. Tanrım, neden utanmış hissediyordum?

'Dalıp gittiysen, insanların bakmasına alışkınım söylemiş olayım; ne yaparsın yakışıklılığın bedeli'

Jungkook'un eğlenen sesini duymamla sinirim tepeme çıkmıştı ama bu sefer sinirim ondan çok kendimeydi. Ne diye çocuğa bakıyorsun ki!

'Sadece gülmene şaşırdım. Malum senden daha canavarca hareketler görmeye alışkın olduğum için.' demiş ve eklemiştim 'Ayrıca sana dalıp giden aptallardan biri olduğumu sanıyorsan, büyük yanılıyorsun.'

Jungkook bana cevap vermemeyi seçmişti ancak yine de çok sinirlendiğini görebiliyordum. Bunu kastığı çenesinden ve direksiyonu tutan ellerinin direksiyonu sıkmasından anlayabiliyordum.

Ama neye bu kadar sinirlendiğini anlamıştım. Sonuçta olmayan ya da yanlış olan bir şey söylememiştim. Bana defalarca neredeyse işkence yapmış adamın gülüşü tabi ki beni şaşırtabilirdi. Bundan daha doğal ne vardı hatta?

Umursamamaya karar verip anneme 'bir arkadaşıma' ödev yapmaya gittiğimden gecikebileceğime dair bir mesaj attım.

FORGET FOREVER -Liskook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin