39

986 70 119
                                    

'Sikerim böyle işi!' 

Sinirle ellerini saçlarından geçirirken kurmuştu bu cümlesini Jungkook; ben ise tüm hissizliğimle yüzüne bakıyordum.

'Seninle sadece arkadaş olmaktan da seni hiç tanımadığım günlere dönme fikrinden de nefret ettim. Asla bir tercih yapmam' 

Konuşmama müsaade etmeden ellerime uzanmış ve devam etmişti sözlerine.

'Benim annesizliğim, senin babasızlığın yüzünden hiç bir zaman tam olamadık; hep eksiktik. İkimiz de bunu çok iyi biliyoruz ama ben  senin yanında tam gibi hissediyorum. Sen de böyle hissetmiyor musun?'

Jungkook'un sesi o kadar heyecanlı o kadar umutlu çıkıyordu ki yalan söyleyemedim o an ve ilk defa dürüst olarak kafamı salladım aşağı yukarı; onaylamak için.

'Küçüğüm, biz belki iki ayrı bütün olamayız diğer insanlar gibi ama birlikte tek bir bütün olmayı becerebiliriz.' 

Bu sefer ellerimde olan iki elinden biri saçıma çıkmıştı ve yavaşça okşuyordu konakladığı yeri. Jungkook'la ilgili beni rahatsız eden bir şey vardı ve hiç geçmiyordu bu his. Boğuluyordum ama yine de dokunuşlarına sessiz kaldım çünkü dokunuşlarında bulduğum huzuru da inkar edemezdim.

'Ya ben seninle bile bir bütün oluşturamayacak kadar çok şey kaybetmişsem kendimden?' Kısık çıkmıştı sesim, tereddütümün kırıntıları hissediliyordu sesimin titreyişinde.

Sorum ufak bir gülümseme oluşturdu Jungkook'un yüzünde. Artık bana ulaşabildiğini görmesine izin veriyor olmam mıydı onu mutlu eden yoksa uzun zamandır ağzımdan çıkan ilk dürüst cümlem miydi anlamamıştım.

'Ben kendimden daha çok veririm o zaman?' 

O kadar güzeldi ki sabahın ilk ışıklarında güneş onun arkasından vurduğu için parıldayan yüzüyle, samimi gülümsemesiyle, söyledikleriyle. Gülümsedim yavaşça. İyi olabilir miydi onunla bir bütün olmak? Kulağa çok güzel geliyordu. 

Korktum bir an. Bu kadar güzel hissetmemeliydim her an bir aksilik olabilir ve bozulabilirdi tüm büyü. Yüzüm düştü istemeden; bunu fark eden Jungkook söze girdi telaşla.

'Hey hey ne oldu şimdi? Niye bir anda üzüldün?'

'Korkuyorum' Kaşlarını çattı Jungkook korkumun sebebini anlamadığı için. 'Çok güzel konuşuyorsun, her şey mükemmel olacak gibi hissettiriyorsun ama ben tekrar üzülmekten korkuyorum' dedim dürüst olarak.

Cevap vermedi; sadece bana sımsıkı sarılmakla yetindi. Sonra da çalan zilin sesini duyduk. Ondan ayrılıp önden yürümeye başladım.  Jungkook hakkında önleyemediğim tereddütlerim hep vardı. Hem onun tarafından oluşan güvensizliklerim hem de kaderimizin nahoş denk gelişi yüzünden rahat değildim ve ne yapmam, nasıl davranmam gerektiğini kestiremiyordum.

Jungkook'la sınıfa girmek üzereyken Jungkook bir anda benim önüme geçmiş ve şaşkın bakışlarımla birlikte Mi-ra'yla konuşmaya başlamıştı.

'Mi-ra seninle sıra arkadaşı olmak güzel ama rica etsem eski yerine geçer misin?'

Sınıftaki herkes şaşkınlıkla Jungkook'a bakıyordu çünkü Jungkook ilk defa birinden ricada bulunuyordu. Genelde işlerini emir vererek hallederdi. Mi-ra da şok olmuş ki cevap veremeden sadece ufak bir kafa sallamayla onaylayıp eşyalarını alarak eski sırasına geçmişti.

Jungkook ise benim donmuş halimden faydalanarak bileğimden çekiştirerek yanına oturtmuş ve bana oldukça şirin bir gülümseme bahşederek önüne dönmüştü.

Uzun bir süre sonra yine sıra arkadaşıydık. Olanların hiç birinden haberi olmayan sınıf ahalisi için bu oldukça şaşırtıcı bir şeydi ancak yine de dersin başlamasıyla kimse bu konu hakkında konuşmaya vakit bulamamıştı.

Şimdi ise ders arasındaydık ve Taehyung'larla oturmuş Jimin ve Rosé'nin tartışmasını izliyorduk. Dahil olmayı düşünsem de karışmamanın daha uygun olacağına karar vermiş ve sessiz kalmıştım, bakışlarımı etrafta gezdiriyordum. Bu sırada bizim masaya doğru gelen Eunwoo'yu gördüm. Onunla Tae'nin partisindeki ufak öpüşme anımızdan sonra neredeyse hiç görüşmemiştik. Yanımıza gelip konuşmaya başladı.

'Hafta sonu 12. sınıflar için ufak bir parti düzenliyorum dağ evimde; hepiniz davetlisiniz.' Bizimkiler ufak mırıltılarla gideceklerini onaylarken ben ret etmeyi düşünüyordum. Tam söze girmek üzereydim ki Eunwoo bana dönerek konuşmaya başladı.

'Lisa vaktin varsa biraz konuşabilir miyiz?' 

Bakışlarımı Jungkook'a çevirdim. Çenesini kasmış, kaşlarını çatmış bir şekilde Eunwoo'ya bakıyordu. Her an kavga çıkartacak gibi göründüğünden hızla kafamı sallayarak Eunwoo'yu onayladım. Olabildiğince hızlı bir şekilde ne konuşacaksak konuşup masaya geri dönmek istiyordum. Eunwoo ile başka bir masaya oturdum.

'Lisa biliyorum partideki mevzudan sonra pek konuşamadık ve ben senden o gece için özür de dileyemedim. O gün eğer seni rahatsız ettiysem kusura bakma lütfen; kafam yerinde değildi biliyorsun.'

Her zamanki gibi kibar ve zarifti. Samimi bir şekilde gülümsüyordu ve ister istemez yanında kendimi rahat hissediyordum. Onun gibi gülümsemeye çalışarak söze girmek üzereydim ki sinirden kızarmış yüzüyle Jungkook'u gördüm. Eunwoo ile konuşmamdan rahatsız olduğunu görebiliyordum.

'Sorun yok. O gece ikimizin de kafası yerinde değildi ve ne yaşadıysak ikimiz istediği için yaşadık. Sana kızgın değilim, endişelenme.'

'Oh, rahatladım diyebilirim. Bu arada bir şey daha sormak istiyorum izin verirsen' Olur anlamında kafa sallamakla yetindim.

'İyi misin? Bir haftadır okula gelmiyorsun ve geldiğin gün de biraz farklısın sanki. Çok üzgün görünüyorsun.'

'İyiyim, teşekkür ederim. Herkesin hayatında olabilecek ufak tefek şeyler sadece' dedim zorlukla. Cümlemin bitmesiyle Eunwoo'nun yüzündeki gülümseme büyümüştü. İnandırıcı olması adına ben de gülümsedim olabildiğince büyük bir şekilde. Bu sırada Eunwoo'nun bir eli omzuma giderek yavaşça okşamaya başladı bulunduğu yeri, destek olmak istermişçesine.

'Ne zaman bir şeye ihtiyacın olursa bana söyleyebilirsin buzlar kraliçesi.'

Ve bu da Jungkook'un bardağını taşıran son damlaydı sanırım çünkü büyük bir gürültüyle oturduğun yerden kalkmış ve yanımıza gelmişti. Gerilmiştim.

'Eunwoo' dedi sahte bir gülümsemeyle Jungkook 'Diyeceğini demiş gibi görünüyorsun ne diye oturmaya devam ediyorsun ki?' 

Eunwoo da gerilmiş; oturduğu sandalyede biraz öne kayarak cevaplamıştı Jungkook'u

'Ne zamandır konuşmamın ne zaman bittiğine sen karar veriyorsun?'

'Lisa ile konuşmaya başladığından beri.'

'Sevgilin Sana'nın haberi var mı bundan?' Eunwoo'nun son cümlesiyle Jungkook sandalyesini devirerek ayaklanmıştı; tabi hemen ardından aynı şeyi Eunwoo da yapmıştı. Kavga çıkartmak üzere olduklarından gergin bir şekilde söze girdim.

'Eunwoo her şey için teşekkür ederim. Sonra görüşürüz.' Söylediğimle Jungkook'a kitlenmiş olan çocuk bana dönmüş ve ufacık başını sallayarak konuşmuştu. Şükür ki uzatmamaya karar vermişti.

'Partiye geliyorsun değil mi?'  

'Gelmiyor' Jungkook benim yerime cevap vererek sinirimin tepeme çıkmasını sağladığından, gitmeyi düşünmediğim partiye gitme kararı vermiştim.

'Geliyorum.'

Jungkook sinirle bana dönmüş ancak karşılaştığı duvar gibi durgun ancak  katil soğukluğu yüzümle Eunwoo'ya dönerek konuşmuştu.

'Geliyoruz.' 


Herkese merhaba. Dünden beri uğraştığım bölümü az önce anca bitirebildim. Sebebini bilmediğim şekilde şu sıralar yazamıyorum. Kelimeleri yan yana getiremiyorum sanki...

Durgun, bir geçiş bölümü olsa da bölümü beğendiyseniz oy kullanıp yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.

Sevgiler.🎈

FORGET FOREVER -Liskook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin