Partinin üzerinden iki gün geçmişti ve bugün pazartesiydi yani partiden sonraki ilk okul günü... Pazar günümü telefonumu kapatarak odamda saçma sapan dans edip dizi izleyerek geçirmiştim. Telefonumu kapatmıştım çünkü hayatım boyunca hiç konuşmadığım insanların sahte samimiyetleriyle bana mesaj atıp, olanlar hakkımda ağzımdan laf almaya çalışıp kendi dedikodu ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaları sinirimi bozmuştu ve biraz da kafa dinlemeye ihtiyacım vardı. O yüzden kimseyle konuşmadığım için okulda beni neyin karşılayacağını da bilmiyordum.
Jungkook'la bile en son cumartesi, partiden sonra konuşmuştuk. Bu durum bana biraz ona hislerimi itiraf ettiğim günü hatırlatıyordu. O gün de böyle konuşmamıştık ve ben çok mutlu olacağımızı düşünerek okula gitmişken hayatımın en büyük hayal kırıklıklarından birini yaşamıştım. O gün hissettiklerimi unutmam imkansızdı; korkuyordum o yüzden bu sefer hislerim konusunda daha temkinli olmaya çalışıyordum. Kendime böyle bir şeyle karşılaşabileceğimi hatırlatıp duruyordum.
Son kez okul için hazırlanan kendime baktım aynadan ve odamdan çıkarak mutfağa adımladım ancak mutfağa girdiğimde gördüğüm manzarayla şaşkınlıkla olduğum yerde kalakaldım.
Jungkook mutfak masasında her zaman benim oturduğum yerde oturmuş gülerek annemle konuşuyordu. İkisi de beni fark edemeyecek kadar muhabbete dalmış gibi görünüyor olsalar da Jungkook beni fark etmiş ve konuşmuştu.
'Ah benim kayıp sevgilim de buradaymış' Şaşkınlıkla gözlerimi açtım ve anneme döndüm. Annem Jungkook'un bana sevgilim demesine şaşırmış gibi görünmüyordu.
'Hem kayıp hem de annesine hiç bir şey anlatmayan' Şaşkınlıkla konuştum.
'N-Neyi anlatmadım?'
'Jungkook'la sevgili olduğunuzu' Bu cümleyi Jungkook'a bakıp gülümseyerek kurmuştu. Jungkook da ona gülümseyerek karşılık vermişti. Şu an bu ortamda bir şeyleri anlayamayan tek kişi bendim sanırsam.
'Neyse bunun hesabını sonra sorarım siz okula geç kalmayın.' dedi annem. Sonrasında çok da oyalanmadan çantamı alıp Jungkook'la dışarı çıkmış; okula gideceğimizi düşünerek Jungkook'un arabasına binmiştim. Aradan birkaç dakika geçmeden okul yolundan farklı bir yolda olduğumuzu anlayıp ona döndüm.
'Okula gitmiyor muyuz?'
'Bundan önce dün tüm gün sana ulaşamama sebebini açıklar mısın sevgilim?' dedi Jungkook bir gözü yolda bir gözü ben de olacak şekilde. Açıkçası beni merak edeceğini düşünmemiştim; sanırım hayatın boyunca hiç ilgi gören biri olmadığım için böyle şeyleri pek bilmiyordum. Daha çok şaşırdığım şey ise ikidir bana sevgilim demesiydi.
'Sevgilim?' Soru gibi çıkan kelimemle Jungkook birkaç saniye bana bakmış ardından kafasını yola çevirerek yamuk bir gülüşle söylenmişti.
'Birbirine aşklarını ilan edip, ateşli bir şekilde öpüşenler kanka mı oluyordu yoksa? Kardeşim mi demeliyim sana ya da?'
Ateşli bir şekilde öpüşmek mi? Tanrım, neden utanmış gibi hissediyordum. Yüzümün kızardığını tahmin ettiğimden cevap vermeyip bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim. Bu sırada Jungkook devam etti konuşmaya.
'Bu dünyada senden daha çok kimseyi sevmediğime göre 'sevgilim' kelimesi en çok sana yakışıyor. Seni bilemem tabi? Ayrıca konuyu değiştirdiğini fark etmedim sanma Manoban!'
Söyledikleri anlık kalbimi tekletmişti. Birbirimize yaşattığımız onca şeyden sonra onun bana beni sevdiğini söylemesi hiç bir zaman alışamayacağım bir şey gibi hissettiriyordu ama tüm bunlara rağmen onun sınırları içerisinde sadece biz varmışız gibi hissetmekten alıkoyamıyordum kendimi.
![](https://img.wattpad.com/cover/294866228-288-k582699.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FORGET FOREVER -Liskook-
FanfictionGenç kadının gözlerindeki hayal kırıklığı ve elindeki silah sonun başlangıcıydı, kimse bilmiyordu.