17

1K 75 156
                                    

Gözlerimi yavaşça aralayıp etrafım baktım. Neredeydim ya da neler olmuştu hatırlamıyordum. zihnim bulanıktı ve tek bildiğim boğazımın acısıydı.

Boğazımın acısı ise her şeyi yavaş yavaş hatırlamama sebep oldu. O lanet karanlık yerdeydim. Saatlerce bağırmış, ağlamış, yalvarmıştım. Hiç hatırlamak istemediğim anılarımla tek başımaydım saatlerce. 

Kimse duymamıştı ve kimse yardıma gelmemişti.

Bir süre sonra bir ışık görmüştüm, bayılmadan önce gördüğüm son şeydi o. Birinin sesini duymuştum, beni kendime getirmeye çalışıyordu ama kim olduğunu görmemiştim.

Beni o lanet yerden, kabuslarımdan kurtaran kimdi bilmiyorum. Tıpkı şu an nerede olduğumu bilmediğim gibi. Etrafıma baktım tanıma umuduyla. Birinin yatak odasındaydım, büyük ve lüks bir yatak odasıydı burası.

 Ben bunları düşünürken bulunduğum odanın kapısı açıldı ve içeriye en son görmek istediğim kişi girdi. Korkuyla gözlerim irileşti ve yattığım yerden kalkmak istedim ama ani hareketim vücudumun ağrısı ile son bulmuştu. Tanrım vücudum sanki her yerinden kırılmış gibiydi. Artık kendimi o birkaç saat de ne kadar kastıysam...

'Sakin ol' dedi karşımdaki korkunç yüzün sahibi.

'Sana zarar vermeyeceğim tamam mı?'

İmalı bir gülüş bıraktım ortama. Gerçekten bana zarar vermeyeceğini mi söylemişti o? Daha ne kadar verebilirsin ki demek istesem de sustum. Karanlığın korkusu hâlâ içimde dolanıyordu.

Aslında konuşmak, bağırmak, çağırmak, hesap sormak istiyordum ama ne bunu yapabilecek gücüm vardı ne de boğazımın acısı buna müsaade ederdi.

Ona cevap vermeyeceğimi anladığında 'Sana bitki çayı getirdim boğazın için' dedi Jungkook yüzsüzlükle.

Ben ise ona cevap vermeyip tüm ağrılarıma rağmen yattığım yerden kalktım. Vücudumun ağrısı yüzümü buruşturmama sebep olsa da durmayıp yatağın kenarına bırakılmış ayakkabılarımı giymeye başladım.

Ayakkabılarımı giyme işlemi tamamlanır tamamlanmaz kalkıp odadan çıkmak üzere hareketlenmiştim ki Jungkook kolumdan tuttu. Gözlerime bakıyordu ve gözlerinde şu zamana kadar görmediğim bir şey vardı ama anlamıyordum. 

Karşımdakinin Jungkook olduğunu bilmesem bana acıdığını bile düşünebilirdim çünkü ağlamaktan şişen yüzüm gözümle korkunç göründüğümü tahmin etmek zor değildi.

'Gitme' dedi Jungkook kolumu tutarken 'Bu halde gitme yani'

'Ne istiyorsun?' dedim bıkkınlıkla ve yüzümü buruşturarak. Tanrım boğazım çok acıyordu ve sesim de çok kötü çıkmıştı.

Jungkook cevap vermeyip yüzüme bakmayı tercih ettiğinden yüzüme baktığı her saniye sinirleniyordum ve üstelik kolumu da bırakmamıştı.

En sonunda bir hışım kolumu elinden çekmiş var olan bütün gücümle bağırmıştım.

'Daha ne istiyorsun benden. Görmüyor musun halimi? Bırak artık' Korkunç hissediyordum, bıraksalar günlerce ağlayabilirdim.

'Ben yardım etmek istedim sadece' demişti benim aksime sakinlikle.

'Sen ciddi misin? Hatırlatmam mı gerekiyor bilmiyorum ama beni bu hale sen getirdin zaten. Ne yardımından bahsediyorsun sen'

Tam ağzını açıp cevap vermek üzereydi ki elimi ona uzatarak susmasını sağlamış ardından devam etmiştim.

'Benden uzak dur'

Sesim kırkın çıkmıştı çünkü kalbim kırıktı. Ondan bile bu kadar beklemiyordum sanırım. 

Söyleyeceklerini dinlemeden odadan çıkıp karşıma çıkan ilk merdivenlerden aşağı indim, tam dış kapıdan da çıkmak üzereydim ki kolumdan çekilmem bir oldu. 

Jungkook nefes nefese ve oldukça sinirli olan ifadesiyle bana bakıyordu. Anlaşılan mahcupluğu sadece iki dakika sürmüştü. 

'Senden özür dilemeyeceğim. Sadece kendi iyiliğin için bundan sonra bana olan davranışlarına dikkat et. Et ki ben sana daha fazla zarar vermek zorunda kalmayayım' demişti.

Hâlâ beni nasıl tehdit ediyordu anlamıyordum doğrusu. Bir insan bu kadar acımasız olabilir miydi?

'Biliyor musun ne var? Etmeyeceğim' 

Bu söylediklerimi nasıl söylemiştim bilmiyordum. Açıkçası artık Jungkook'tan korkuyordum çünkü bugün yaşadıklarım benim için büyük travmaydı ama içimde bir şeyler ona karşı geri atmamam gerektiğini bağırıyordu bana.

Ben kendi ağzımdan çıkanların şaşkınlığını sindirmeye çalışırken Jungkook önce yamuk bir şekilde gülümsemiş sonra ise çok tehlikeli bir sesle 'Küçüğüm, pişman olacaksın' demişti.

Ardından ise hiç beklemediğim şeyi yapmış beni az önce açmak üzere olduğum kapıya yaslamış ve öfkeyle bakmaya başlamıştı. Ne yapıyordu bu çocuk anlamıyordum

'Sana yakın olmayı, seninle uğraşmayı ayrı seviyorum desem?'

Konuşmasıyla en sonunda şaşkınlığımı biraz atabildiğimde hızla onu omuzlarından geri itmiş; 'Ne yapıyorsun sen' diye bağırmıştım.

Benim öfkeme karşı o çok sakindi ve gülümseyerek elini ensesine atmıştı. 

'Merak ediyorum da bir gün tekrar öpüşür muyuz?' 

Söylediği her kelime öfkemi harlıyordu. Bu kadar yüzsüz olmayı nasıl başarıyordu bu çocuk anlamıyordum doğrusu.

'Ben senden de beni öpen dudaklarından da bana yaşattıklarında da nefret ediyorum. Seni görmeye tahammülüm bile yok!'

Kapıyı açıp çıkmak üzereydim ki kapının önünde kapıyı çalmak için kolunu uzatmış biriyle göz göze geldim. Jungkook'tan sonra en çok nefret ettiğim Jungkook'un sevgilisi Sana'ydı bu.

'Neler oluyor burada?' dedi Sana bir bana bir Jungkook'a bakarken ki muhtemelen Sana çoktan kendi fantezi dünyasında bizi çift yapmıştı bile. Sonuçta dans sınıfının önünde iki dakika konuştuk diye bana takan kızdan bahsediyorduk öyle değil mi?

Sorusuna göz devirip omzuna çarparak evden dışarı attım kendimi. Bir de onunla uğraşmayı kesinlikle istemiyordum ama onun sırf beni burada gördü diye okulda benimle bol bol uğraşacağını biliyordum.


Her gün yani bölüm atsam da maalesef hikayeye olan ilgi hoşuma gitmiyor. Sanırım ben bu yazma işini beceremiyorum. Şu anlık tek motivasyonum okudukları her bölüme yorum yapmaya çalışan 2 okuyucum. Onlara ve oy kullanan herkese teşekkür ederim ama taslaklarım bittikten sonra bu hikayeye yeni bölüm yazabilir miyim bilmiyorum. 

Şimdilik her gün yeni bölüm gelmeye devam edecek. Hikayeyi beğeniyorsanız seveceğini düşündüğünüz kişilere tavsiye etmeyi, yorum yapmayı, oy kullanmayı unutmayın lütfen.

Sevgiler.🎈

FORGET FOREVER -Liskook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin