23

995 70 73
                                    

'Ben Taehyung' demişti ilk şaşkınlığını atan çocuk.

'Ben d-' 

'Lisa'sın' 

Sözüm kesildiği için sinirlensem de belli etmeden kafamı aşağı yukarı sallayarak adının Taehyung olduğunu öğrendiğim çocuğu onaylamıştım.

'Ne yapıyorsunuz siz' demişti oldukça imâlı bir şekilde ve Jungkook'a göz kırparak. Umarım anladığım şeyi düşünmüyordur diye geçirdim içimden.

İlk izlenimime göre çok rahat, umursamaz ve Jungkook'un aksine sıcakkanlı bir tipti.

'Ödev yapıyoruz kardeşim' Jungkook'un bu cümleye gülerek kurmuş olsa da sinirlendiği ve gülüşünün samimiyetsiz olduğu şu an bu ortamdaki herkes tarafından fark edilmişti bence.

'Buradan pek öyle görünmüyor ama sen bilirsin kardeşim' demişti Taehyung da bu sefer az öncekine göre daha da imâlı çıkan sesiyle. Zararsız biri gibi duruyordu ama yine de çok rahatsız ediciydi.

'Yemek molası verdik Tae. Hesap sorman bittiyse sen niye geldin onu söyle'

'Aşk olsun kardeşiz biz ve sen bana niye geldin diye mi soruyorsun. Varsa bana da bir tabak versenize çok açım cidden' 

Jungkook ne kadar sinirlenirse sinirlensin bu çocuğun onu alaya aldığı ve asla ciddiye almadığı o kadar aşikardı ki ve sebepsizce bu beni eğlendirmişti.

Jungkook, Tae'ye de makarna götürmek için mutfağa gitmişti ki Taehyung konuşmaya başladı.

'Lisa, biliyor musun resmen hayranınım. Senin için fan hesabı açmama şu kadarcık kaldı' dedi parmak ucunu gösterirken. Şaşırmıştım. Bu sırada içeri Jungkook girdi ve ben daha ağzımı açmadan ona ne saçmaladığını sordu. Tanrım, bu ikisini izlemek neden bu kadar eğlenceliydi?

'Lisa'nın sana tokat atmasından, yüz vermemesinden ve her defasında sana haddini bildirmesinden ne kadar etkilendiğimi anlatıyordum ona. Kendisi idolüm olur.' demişti Tae en başından beri yaptığı gibi alay ederek.

Jungkook gerçekten sinirlenmişti ve ben de eğlenmiştim öyle ki kendimi daha fazla tutamamış kahkaha atmıştım. İlk defa güldüğümü gören ikili şaşkınlıkla bana bakmaya başlamışlardı. 

Pek gülen bir insan değildim, özellikle okulda neredeyse hiç gülmezdim o yüzden bu kadar şaşırmalarını anlayabiliyordum ama yine de garip hissediyordum. Hissettiğim gariplikle kendimi toparladım yavaşça.

'Tanrım, gülerken tanrı gibi görünen bir kadın yaratmışsın. Neden sık gülmediğini anlayabiliyorum' demişti Taehyung oldukça etkilenmiş sesiyle.

Söyledikleri beni utandırmıştı. Kafamı eğdim.

'Tae siktirtme belanı da sus' demişti Jungkook. Gittikçe siniri artıyor gibiydi.

Jungkook'un direktifi ile birkaç dakikalık sessizlik olmuş herkes önündeki yemek ile ilgilenmeye başlamıştı. Ben de önümdeki içecekten bir yudum almak üzereydim.

'Biliyor musun ben sizi shipliyorum. Hadi sevgili olun.' demişti Taehyung sessizliği bölerken.

 Duyduğumla şaşkınlıkla gözlerimi açmıştım ve yutmayı unuttuğum meyve suyu boğazıma kaçmış; deli gibi öksürmeye başlamıştım. Bu çocuk ne saçmalıyordu böyle? 

Jungkook da benden farksız değildi oldukça şaşkın görünüyordu. Bir yandan öksüren bana bakıyor bir yandan Tae'ye öldürecekmiş bakışları atıyordu.

'Sus Tae. Yoksa sikerek susturacağım seni.' demişti Jungkook  ama Taehyung'un susmak gibi bir niyeti yoktu sanırım.

'Ciddiyim bak. İkinizde soğuk nevalesiniz zaten. Hem senin hakkından sadece Lisa gelir' demişti ki bu bardağı taşıran son damlaydı.

Jungkook hızla yerinden kalktığı gibi Taehyung'un omzundan tutmuş 'Defol lan evimden' diye gürlemişti adeta. Çok sinirli görünüyordu öyle ki gözünden alev çıkaracak diye endişelenmedim desem yalan söylemiş olurdum.

Taehyung oturduğu yerden kalksa da Jungkook'un sinirinden gram etkilenmiş görünmüyordu oysa ben olsam şimdiden altıma kaçırmıştım korkudan. Taehyung ise aksine eğleniyor gibi gözüküyordu. Tanışalı birkaç dakika olsa da kafadan çatlak olduğuna karar vermiştim. 

Onu evden kovan Jungkook yanıma gelmiş ve tam sakinleşmeyen sesiyle iyi olup olmadığımı sormuştu. Sadece kafa sallamıştım çünkü şimdi onunla yalnız kalınca az önce Taehyung'un söylediği şeyler yüzünden garip hissediyordum.

'Doyduysan ödeve geçelim mi?' diye sordu.

Olur anlamında kafa salladım. 

Yine saatlerce ödevle uğraştık. Jungkook ne kadar piç olursa olsun söz konusu sorumluluk olduğunda özverili ve çalışkan oluyordu ve bu beni şaşırtan diğer noktaydı. Saatlerce ödevle uğraşmıştık ve o saatler boyunca bana laf atmamış, kaytarmaya çalışmamış aksine sürekli problem çözücü olmuştu. 

Saat gece yarısını çoktan geçmişti ve biz ödevi neredeyse bitirmiştik ama biz de bitmiştik. Kolumu kaldıracak gücüm yoktu.

'İki dakika mola verelim. Neredeyse bitirdik' demiştim kafamı masaya koymadan önce. Kafamı masaya koyarsam uyuyacağımı biliyordum ama bunu engellemek için gücüm yoktu.

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Birinin beni önce kucağına aldığını sonra da yumuşak bir yere bıraktığını hissettim. O kadar yorgundum ki yumuşak yatağı hissettiğim an kendimi tekrar uykunun kollarına bıraktım; yatağın kimin yatağı olduğunu umursamadan.

...

'Baba burası karanlık, korkuyorum'

'Baba'

'Korkuyorum' diyerek gözlerimi açtım. Yine her zamanki gibi o lanet hatırayı görmüştüm rüyamda ve ağlamıştım. O adamdan da hatıralarından da nefret ediyordum. Bu sırada bana bakan yanımda yatmakta olan bir adet Jungkook ile şaşkınlıkla yerimde doğruldum. Meraklı gözlerle bana bakıyordu ama gözlerinde uyku vardı.

'İyi misin? Ağladığını duydum' dedi uykulu sesiyle.

Şaşkındım. 

'İyiyim. Rüya gördüm sadece' dedim ve etrafıma baktım. Burası o gün uyandığım odaydı; yani Jungkook'un odası. Hışımla ona döndüm.

'Bakma bana öyle sen uyuyunca, saat de çok geç olduğu için seni buraya getirdim.' dedi Jungkook uykunun da verdiği masumluğuyla. Tanrım, bana onlarca eziyet eden adamın bu kadar masum durması hiç adil değildi.

Kendince bana iyilik yapmak istemişti, ona kızamazdım üstelik yatağın benden oldukça uzak bir köşesindeydi ama yine de onunla aynı yatakta uyumaya devam edemezdim.

'Neyse ben kalkayım' dedim kalkmak üzereyken ancak bileğimden tutulup tekrar yatağa yatırılmam bir oldu. Jungkook kollarımın üzerinden bana sarılmış hareket imkanımı neredeyse sıfıra indirmişti. Birkaç kez kalkmak için yeltensem de izin vermemişti.

'Sadece uyuyalım sarışın. Bu saatte sana uyuyacak yer bulamam ve seni eve götürmekle uğraşamam. Yarın düşman olmaya devam ederiz.' 

Onunla uyumak mı? Bu garip hissettiriyordu ve ben bu hissi sevmemiştim. Hızlanan kalbimi, karnımdaki garip hissi sevmemiştim ama yorgunluktan olsa gerek çok geçmeden kendimi uykunun kollarına teslim etmiştim.


Herkese merhaba. Bölümü beğendiyseniz oy kullanmayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Sevgiler🎈

FORGET FOREVER -Liskook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin