İşe geç kaldığım gün kovulmuştum yani o günü komple bir biçimde hayatımın en kötü günü ilan etmemem için hiç bir sebep yoktu. Şimdi yeni bir iş aramam ve okuldaki saçma sapan yaşanan şey için haftalarca konuşulmaya kendimi alıştırmam gerekiyordu.
O günden sonra araya hafta sonu girdiğinden ve okulun magazin sayfaları gibi saçmalıkları takip etmediğimden bahçede yaşanan olayın ne kadar sükse yarattığını bilmiyordum. Ancak öğrenmem okula girdikten sonra; 3 dakika falan sürmüştü çünkü sadece 3 dakikalık gördüklerimle bile hayatımın sonuna kadar 'long leg Lisa' olarak konuşulmayı tercih edebilirdim.
Sınıfa gidene kadar neredeyse okuldaki herkesin bakışı üstümdeydi, bazıları beni öldürecekmiş gibi bakıyordu, bazıları ise alayla. Yanından geçtiğim her arkadaş grubu konuşmalarını durduruyor yüzüme karşı fısıldaşmalara başlıyordu. Tanrım bu çok rahatsız ediciydi.
Altı üstü tanımadığım bir insan okul bahçesinde dudağıma yapışmış, ben de herkesin önünde ona tokat atmış sonra da herkesin önünde tehdit edilmiştim. Bu kadar konuşulmaya değer miydi ki bu?
Sınıfa gidene kadar hiç kimseyi umursamamayı başarmıştım ve tüm gün sıramdan kalkmazsam sorun olmayacağına kendimi inandırmıştım. Ancak aklıma takılan bir şey vardı sınıfa gelene kadar fısıltıların arasında kendi ismimin dışında tek bir isim duymuştum o da 'Jungkook' tu. Jungkook denen çocuğun ismi ikidir karşıma çıkıyordu ve bu durum beni çoktan rahatsız etmeye başlamıştı bile.
Üstümdeki tüm bakışlara rağmen gün bir şekilde geçiyordu. Çoktan son iki derse gelmiştik ve dersimiz beden eğitimiydi. Hoca işinin olduğunu söyleyerek bizi serbest bırakmıştı çünkü şu an okulun turnuva zamanıydı. Okulun tüm takımları turnuvaya çalıştıklarından spor salonu da bahçede yeterince doluydu ve beden eğitimi hocası tüm bu takımların koçuydu. Gerçi böylesi benim işime gelirdi çünkü görmem gereken biri vardı. Hızlıca kantine gidip bir küçük kutu süt aldım ve hemen arka bahçede kimsenin uğramayacağı ıssız bir köşede geçenlerde gördüğüm yavru kediyi aramaya başladım. Çok geçmeden bir ağacın altında bulduğumda hemen onu sevmeye başladım. Bir yandan da aldığım kutu sütü açmaya çalışıyordum ki ağaçların arkasından bir ses duydum.
'O kediyi neredeyse yiyecek olduğuna göre sadece insanlara karşı bu kadar yabanisin'
Sesin geldiği yöne döndüğümde geçen beni öpen çocuğun elleri cebinde yamuk gülümsemesiyle bana yaklaştığını gördüm. Hemen ardından da hızlı adımlarla yanımızdan geçen saçı başı dağınık daha önce görmediğim bir kız görmüştüm. Sanırım işlerini bölmüştüm. İğrenç.
İyice yaklaşmış olan çocuğa dönüp 'sana ne' dedim göz devirerek ve bakışlarımı yine yavru kediye çevirdim. O kadar masumdu ki ona bakarken gülümsememi engelleyemiyordum.
'Sen gülebiliyor muydun?' dedi ayaktaki çocuk.
'Sen beni mi izleyeceksin, gitsene başımdan' dedim ben de sinirle.
'İstemiyorum.' dedi umursamazca omzunu sallayarak. Tanrım bir okulda herkes mi gıcık olurdu.
Göz devirip hızlıca ayağa kalktım. Üstümü başımı silkeleyip gözlerine baktım 'Sen gitmiyorsan ben giderim' deyip arkamı döndüm. Havalı bir şekilde yanından uzaklaşacaktım ki beni kolumdan tutup, arkama döndürüp, kendine yasladı. Çok yakınımdaydı ve ben bundan hoşlanmamıştım.
'Sen' dedi dişlerini sıkarak 'Daha; o gün herkesin içinde bana attığın tokadın hesabını bile vermedin. Bunu sana ödeteceğim' dedi korkutucu bir şekilde. Az önceki yamuk gülüşlü muzip tavrı çoktan kaybolmuştu.
Kolum çekmeye çalışsam da izin vermediğinden pes edip gözlerine baktım.
'Beni bana sormadan herkesin içinde öpen kişi mi ona attığım tokadın hesabını soruyor benden.' dedim. Yüzünde tehlikeli ve alaylı bir gülüş yerleştirdi. Devam ettim:
'Dua et seni polise şikayet etmedim, tacizden' dedim. Yüzündeki gülüş büyüdü. Tehlikeli görünüyordu.
'Bu söylediklerinden ve attığın o tokattan pişman olana kadar uğraşacağım seninle güzelim. Buna kendini hazırlasan iyi edersin' dedi ve dediği gibi beni savururcasına bırakıp uzaklaştı.
Bu da neydi böyle?
Ve ben nasıl bir belaya bulaşmıştım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FORGET FOREVER -Liskook-
ФанфикGenç kadının gözlerindeki hayal kırıklığı ve elindeki silah sonun başlangıcıydı, kimse bilmiyordu.