34

965 73 145
                                    

Babamı en son gördüğüm günün üzerinden iki gün geçmişti ve ben iki gündür o pisliği görmediğimden her an başıma gelebilecek beladan dolayı endişeleniyordum. Okul ise tüm sıradanlığıyla devam ediyordu.

Jungkook'a ne yaptığım konusunda fikrim yoktu ama benden nefret ettiğine artık emindim. Beni her gördüğü yerde sinirleniyor, bulduğu her fırsatta ise bana laf edecek şeyler buluyordu. Ben ise iyice ona karşı duyarlılığımı yitirmiştim. Kalbim o kadar çok kırılmıştı ki artık yaptığı ya da söylediği hiç bir şey daha fazla kıramıyordu beni. 

Taehyung ve Jimin bu süreçte beni oldukça şaşırtmışlardı. En yakın arkadaşlarının yanında olmak yerine, açıkça onu eleştirmişler, bana haklı olduğumu söylemişler ve bu süreçte yanımda olmuşlardı. Özellikle Taehyung beni neredeyse hiç yalnız bırakmamıştı.

Şimdi ise kulaklığım ve hüzünlü müziklerimle işten çıkmış eve girmek üzereydim. Kapıyı açıp içeriye seslendim.

'Anne. Ben geldim.' Sesimi duyan annem mutfaktan çıkmış hoş geldiğimi, benimle bir şey konuşacağını, yemeğin hazır olduğunu falan söylemişti. Gergince yemek masasında annemin konuşmasını bekliyordum.

'Kızım' dese de devam edemeden derin bir nefes çekmişti içine.  Sabırla yüzüne bakmaya devam ettim. 'Baban hayatımızdan çıkmak için para istiyor. Benim biraz birikmişim var ama yeterli değil. Sen üniversiten için biriktirdiğin parandan versen ben sonra aldığım kadarını tamamlayacağım, söz veriyorum'

Sakinlikle annemi dinliyor gibi görünüyordum ancak içimde fırtınalar kopuyordu. Hangi yüzsüzlükle canımı dişime katarak kazandığım, yaşıtlarımdan daha az harcayarak biriktirdiğim parayı benden isteyebilirlerdi anlayamıyordum. Bunu kabul edemezdim.

'Hayır' dedim. 'Ona verecek beş kuruş param yok' 

Annem ısrar etmek üzereyken laflarını ağzına tıkmış ve oturduğum masadan kalkarak odama girip hazırlanmıştım. Madem benim birikmişim o adama verilecekti, ben de ona verilmeden gönlümce harcardım. 

Parıltılı bir büstiyer ve onun takımı etek giymiş, saçlarımı at kuyruğu yapmış evden çıkmıştım. Annem arkamdan seslense de umursamamıştım. Şimdi ise Tae'nin parti için kapattırdığı barın önündeydim.

Günlerdir korkunç haldeydim ve mantıklı düşünme sınırımı çoktan geçmiştim artık her şeyi unutmak, hiç bir şeyi umursamamak istiyordum. Barmenin önüne oturdum; yamuk gülüşü ve mide bulandırıcı bakışlarını umursamadan en pahalı içeceklerini istedim. O adama vermektense tüm paramı bir gecede harcamayı tercih ederdim.

'Çarpmasın seni' dedi karşımdaki dövmeli barmen.

'Sana ne' dedim ben de umursamazlıkla.

Adam başka bir şey demeden ufak bir baş onayıyla önüme sarı renkli bir içki bırakmıştı. İlk yudumum korkunçtu, genzime kadar yakan bir şey içiyor gibiydim ancak bardağı neredeyse yarıladığımda içtiğim şeyi tadının daha iyi geldiğini fark etmiştim. Kafamsa henüz uçmamıştı. Hâlâ bütün yaşadıklarım aklımın bir köşesindeydi ve beni delirtmek ister gibi aklımı kurcalıyorlardı.

Bir saat geçmeden ikinci bardağı yarılamıştım. Başta yavaş başlamış olsam da şimdi hızlı gidiyordum. Bir yandan da barda dans eden tipleri izliyordum ki bu sırada Jungkook'un ateş açan gözlerini gördüm. Yine varlığımla onu sinirlendirmeyi başarmıştım. Sarhoş değildim ancak hafif güzelleşmiş kafamla bardağımı ona doğru kaldırarak gülümsedim. Onun tek yaptığı ise gözlerini kaçırıp yanındaki arkadaşı ile muhabbet etmek olmuştu. Sanırım beni umursamıyordu.

Ben de onu umursamadım. İkinci bardağın kalan kısmını da shot atıp ayaklandım. Piste yürüdüm, henüz yalpalamıyordum, birazcık başım dönüyordu sadece. Piste gelir gelmez çılgınlar gibi dans etmeye başladım. Şimdi yaşadığım her şeyi unuttuğum o yerdeydim ve bunu sevmiştim. 

FORGET FOREVER -Liskook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin