2

1.5K 98 75
                                    

Yine sıradan bir güne uyandığımı sanıyordum hayatımın en sıradan olmayan dönemini başlatan olayların yaşandığı gün. Oysa ben sıradanlığı severdim. 

Öğle arasına kadar sıramdan kalkmayıp, olabildiğince az insan görerek bacaklarıma bakılması problemini az da olsa hafifletmenin rahatlığı vardı o günlerde üstümde. İnanıyordum; birkaç gün daha sabredersem görünmez olduğum günlere dönebilecektim. Öğle arası için ise iki seçeneğim vardı; birincisi, sabah kahvaltı bile yapmayarak aç bıraktığım bedenimi yemekhaneye gidip doyurmak, ikincisi ise okuldaki kimsenin pek uğramadığı benimse neredeyse hiç çıkmadığım dans stüdyosuna gidip dans etmek.

Çoktan ikincisini seçmiş, dans salonuna gelmiştim bile. Rastgele bir müzik açtım, saçlarımı at kuyruğu yaptım. Eteğimin altına eşofman giyme gereği hissetmemiştim çünkü buraya pek kimse uğramazdı, kimseye yakalanmazdım yani. Üstelik eteğimin altındaki koruma şortu kısa olsa da oradaydı sonuçta. Dans etmeye başladım. Müziği hissetmeyi hep sevmiştim. Her insanın ruhunu doyurmak için bir şeye ihtiyacı olduğuna inanıyordum ve dans benim ruhumu doyuran yegane şeydi.

Kaç şarkı değişti, kaç dakika dans ettim bilmiyordum; zaman ve mekan kavramımı çoktan kaybetmiştim ki bir alkış sesi duydum. Büyük sıçtığımın fakında olarak yüzümdeki şaşkınlıkla kapıya döndüm. Üç tane çocuk yüzlerindeki pis ifadeyle bana bakıyorlardı. O an eteğimin altına eşofman giymediğim geldi aklıma ve kendime lanet okumaya başladım. Daha ne kadar batırabilirdim acaba?

'Oo long leg Lisa Hanım'ın bacaklarının neden bu kadar ünlü olduğu anlaşılıyor' dedi diğer ikisine göre kısa boylu olan çocuk. Cevap vermek istemiyordum, bu olay büyüsün, duyulsun istemiyordum. Beni izlemeleri sinirimi bozmuş olsa da görmezden gelmek zorundaydım.

O yüzden göz devirip yanlarından geçmek üzere kapıya yönelmiştim ki kaşında piercing olan çocuk karşıma geçti. 

'Dilin yok mu senin?' dedi büyük bir ifadesizlikle. İfadesizliğine rağmen aşağılayıcı tavrını hissetmemek mümkün değildi.

'İzin verirsen geçmek istiyorum' dedim sadece.

'Dilin varmış yani' dedi ortama büyük bir kahkaha bıraktıktan hemen sonra. Onun kahkahasından sonra diğer ikisi de gülmeye başlamışlardı. Cevap verme gereği hissetmedim bu yüzden yüzüne bakınmakla yetindim.

Tanrım, sadece sınıfıma gitmek istiyorum neden karşıma üç tane ergen yolluyorsun ki!

'Konuşmakla aran iyi değil anladığım kadarıyla? Dans ederken çok seksi duruyordun halbuki' dedi bu sefer yine aynı çocuk. Yüzündeki ifadeden iğrenmeme engel olamamıştım. Bir sapığım eksikti cidden.

Ne derlerse desin cevap vermeyecektim. 

Göz devirip yanından geçmek için hareketlendim tekrar, bu sefer çok şükür beni engellememişlerdi. Tam yanlarından geçiyordum ki bir el saçlarıma uzanıp tokamı çıkardı.

'Bu' dedi piercingli çocuk elindeki tokamı göstererek 'seni bu kadar çabuk rahat bırakmamın bedeli' dedi göz kırparak.

Bu çok saçmaydı ama yine de görmezden geldim ve sınıfa doğru yürümeye başladım. En son duyduğum şey ilk konuşan kısa boylu çocuğun 'kıza bak lan hiç siklemedi bizi' deyişiydi.

FORGET FOREVER -Liskook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin