Okul günü nihayet bitmişti ve ben söz verdiğim Eunwoo ile okula çok yakın olan ve okuldakilerin genelde takıldığı bir kafede oturmuştum. Ben de, Eunwoo da, beni ilk defa bu kafede gören okuldaki tipler de şaşkındık. Açıkçası ben dahil kimse bu kafeye biri ile geleceğimi düşünmüyordu. Ama şartların insana neler yaptırabileceğini de öğrenmek gerekiyordu.
'Nasılsın? Dünden sonra yani?' dedi Eunwoo sesindeki gerginliği saklayamadan; sanırım o da etraftaki bakışlardan rahatsız oluyordu.
'İyiyim, tekrar teşekkür ederim' dedim ben de aynı gerginlikle.
'Milyonuncu kez falan ediyorsun, daha fazla teşekkür duymak istemiyorum'
Kafa sallamakla yetindim. Jungkook'un gazıyla onu kahveye çağırmıştım ama şimdi ne diyeceğimi bilemez haldeydim. Bir yandan da kendime kızıyordum neden gaza gelmiştim ki?
Tam bu sırada kasadaki ilan dikkatimi çekti. Bir hışımla yerimden kalkıp kasada karşılaştığım orta yaşlardaki adama 'Şey, ilanınızı gördüm de hâlâ çalışma arkadaşı arıyor musunuz?' dedim.
Adam ilgisiz bir şekilde kafa sallamış olsa da ben büyük bir heyecanla konuşmaya başladım.
'Ben her gün çalışabilirim yani okuldan sonra' dedim.
Adam tek kaşını kaldırarak bir kaç prosedür soru sormuştu ve tavrı biraz gıcıktı doğrusu ama yine de çok rahat bir şekilde işi kapmıştım. Bir sonraki gün okuldan sonra başlayacağım konusunda anlaşmıştık.
Gerçekten bu yeni iş çok iyi olmuştu, çok heyecanlıydım ki heyecanımdan olsa gerek koşarak şaşkınca beni izleyen Eunwoo'ya sarılmıştım. Neredeyse tüm okulun önünde bu yaptığımın doğru olmadığını anlamam ise pek uzun sürmemişti. Duyduğum fısıltılarla yavaşça ve utanarak uzaklaştım Eunwoo'dan.
'Özür dilerim. Ben çok heyecanlandım; yarından itibaren burada çalışmaya başlayacağım da o yüzden.'
Güzel bir tebessüm bıraktı Eunwoo aramıza ve bir elini beni desteklemek istermiş gibi omzuma koyup 'Önemli değil. Çok sevindim senin adına' demişti.
Hoşgörülü tavrının beni iyi hissettirdiğini inkar edemezdim. Ben de ona gülümsüyordum şimdi. Tam ağzımı açıp bir şey söylemek üzereydim ki tüm güzel anların katili olan Jungkook bir hışımla yanımıza gelmiş, Eunwoo'ya omuz atarak yanımızdan geçip gitmişti.
Bu sırada ise bana sinirli sinirli bakmayı da ihmal etmemişti. Az önceki mutlu halim çok çabuk kaybolmuştu.
Hangi ara bu kafeye gelmişti, olanların ne kadarını görmüştü bilmiyordum doğrusu.
'Derdi ne bunun?' dedi Eunwoo da anlamadığını belli ederek.
'Bilmiyorum' desem de maalesef artık biliyordum. 'Boş ver hadi biz oturalım' demiştim eski mutlu halime geri dönmek istermişçesine.
Bunu duyan Eunwoo da kafa sallayarak yerine oturmuştu. Biz havadan sudan konuşmaya devam ederken ilk geldiğime göre daha rahattım ancak oturduğumuzdan beri bize bakan bir çift keskin bakış çok rahat olmamı engelliyordu.
Jungkook kafeye geldiği ilk andan beri gözlerini bana dikmiş sadece bakıyordu, bakışlarında bir anlam var mıydı bilmiyordum. Tek düşündüğüm şey çenesini kasmaktan çenesinin kırılıacak gibi göründüğüydü. Etrafında birkaç arkadaşı vardı ve aralarında muhabbet ediyorlardı. Jungkook'un ise onları dinlendiğini asla düşünmüyordum.
'Ben bir lavaboya kadar gideyim, sonra çıkarız olur mu?' dedi Eunwoo oluşan ilk sessizlikte.
Kafa salladım ve onun ardından hemen kasaya gidip hesabı ödedim. Sonuçta onu buraya teşekkür kahvesi adı altında çağıran bendim ve hesabı ona ödetmek pek doğru olmazdı.
'Sevgilin hesabı sana mı ödetiyor?'
İrkilmiştim.
'Neden sessizce arkamdan gelip üstelik dibime giriyorsun?' dedim öfkeyle bir yandan da göğsümü tutmuş nefes hızımı düzenlemeye çalışıyordum.
Söylediklerim Jungkook'u eğlendirmiş gibi yamuk bir gülümseme kondurdu yumruk atmak istediğim yüzüne ve umursamazca omuz silkti.
'Psikopat' dedim ben de göz devirerek. Ardından onu geçip oturduğum masaya geçmek üzereydim ki kolumdan tutulmam bir olmuştu.
Yine yeni yeniden tüm kafe halkının bizi izlediğini biliyordum. Bıkmıştım.
'Sana bir soru sordum prenses ve ben sorularımın cevaplanmamasından nefret ederim' dedi fısıltıyla neredeyse kulağımın dibine girerek.
Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip ona döndüm. Yakındık ve bu sefer yakınlığımızın dikkatimi dağıtmasına izin veremezdim.
'Ben de kimseyi ilgilendirmeyecek sorulara cevap vermekten nefret ederim.' deyip kolumu ondan çektiğim gibi Eunwoo ile oturduğum masaya oturdum.
Jungkook az bir süre sonra yanımdan geçip kendi masasına oturmuştu ancak ben yüzünü görememiştim bu sefer çünkü Eunwoo gelmiş ve gidebileceğimizi söylemişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FORGET FOREVER -Liskook-
FanfictionGenç kadının gözlerindeki hayal kırıklığı ve elindeki silah sonun başlangıcıydı, kimse bilmiyordu.