Jungkook bana aşık olduğunu söylemişti.
Bana. aşık. olduğunu. söylemişti.
Günlerce bunu sindirmeye çalışmıştım. Son konuşmamızın üzerinden iki gün geçmişti ve araya hafta sonu girdiği onu görmemiştim ama bir an bile aklımdan çıkmamıştı.
Ona inanmak istemiyordum; bana yaptığı onlarca işkenceden sonra ona inanmak en son isteğim bile olamazdı çünkü ondan nefret etmek en kolayıydı ama onu görmüştüm; günlerce nasıl dağıldığını, nasıl durgunlaştığını... Üstelik şimdi Taehyung'un söylediği her şey daha anlamlıydı. Bana bir kadını sevmeyi bilmediğini söylemişti, onun buzdan duvarlarını erittiğimi ve onu alt edebilecek tek insan olduğumu...
'Ahh tanrım' diye çığırdım ağzıma dayadığım yastığa doğru, boğuk çıkan sesimle.
Kalkmam ve hazırlanmam gerekiyordu; hem de bana onlarca eziyet etmiş ancak sonrasında beni sevdiğini söyleyen biriyle aynı sınıfta olduğum, çok sevdiğim okula gitmek için...
Ne kadar şikayet edersem edeyim okula gitmek ve kendi gerçeklerimle önünde sonunda yüzleşmek zorunda olduğumu; bunu benim dışımda yapacak biri olmadığını bildiğimden hızlıca kalkıp hazırladım ve evden çıktım.
Çıkmamla arabasına yaslanmış Jungkook'u gördüm. Bence hayal görüyordum çünkü onu hafta sonu o kadar çok düşünmüştüm ki şimdi her yerde onu görmeye başlamıştım.
'Günaydın küçüğüm. Okula beraber gidebiliriz diye düşündüm.'
'Sen gerçeksin' dedim gözümü kısmış bir şekilde mırıldanarak.
Söylediğimi haklı olarak anlamayan Jungkook 'ne?' diye sormuştu ama onu 'bir şey yok' diyerek cevapladım.
'Okula beraber gitmemize gerek yok, yeni bir dedikodu istemiyorum' dedim asıl sebebim bu olmasa da bahane sunarak.
'Dedikodular umurumda değil' dedi yanından geçmek üzereyken kolumdan tutan Jungkook.
'Ama benim umurumda' Söylediğimi tatmin edici bulmayan Jungkook'un yeni bir şey söylemek için ağzını açtığını gördüğümde onu susturmak adına tekrar söze girdim.
'Ne sanıyorsun? Sırf bana aşık olduğunu söyledin diye yaptığın her şeyi unutacağımı falan mı?'
Jungkook'un gözünden geçen kırgınlığı ve kırgınlığın sinire dönüşmesini görmüştüm ama yine de cevap vermedi bana. Cevap olarak sayacağım tek şey derin yutkunmasından kaynaklı adem elmasının hareketiydi. Şimdi o bana böyle bakarken ağır mı konuştum acaba diye düşünüyordum ama hayır konuşmamıştım aksine az bile söylemiştim.
'Sana kırgınım Jungkook ve bu sandığın kadar kolay geçecek bir şey değil. Vazgeçsen iyi edersin'
Yüzüne bakmadan ve vereceği cevabı dinlemeden yanından geçip okula yürümeye başladım. Tüm yol boyunca aklımdaki tek şey oydu.
Ama onu affedemezdim.
O ise pes edecek gibi değildi. Onu sabah terslememe rağmen o okula gelmeden bir çiçekçiye uğramış ve benden önce okula gelerek sırama 'özür dilerim, gerçekten' yazan bir not ve gül demeti bırakmıştı.
Böyle bir şey beklemediğim için şaşkındım çünkü ben böyle bir Jungkook tanımıyordum. Bu Jungkook kimdi bilmiyordum.
Çiçeği aldığım sırada sınıfta sırasında oturuyordu; beni izlediğini biliyordum, hissediyordum. Onunla beraber tüm sınıfın da... Eğer birazcık güler yüzlü ve arkadaş canlısı bir tip olsaydım şu an sınıftaki herkesin bu çiçeklerin kimden geldiğini soracağını biliyordum ama gerek yoktu, birazdan göreceklerdi.
Çiçekleri tuttuğum gibi Jungkook'un sırasına doğru yürüdüm ve hızımı yavaşlatmadan çiçekleri neredeyse masasına salladım.
'Güllerden nefret ederim ve senden de' dedim fısıldayarak ama tüm sınıfın duyduğuna emindim çünkü herkes dilini yutmuş gibi bizi izliyordu; her zaman yaptıkları gibi kendi aralarında fısıldaşmıyorlardı bile.
Jungkook bir şey söyleyecek gibi durmadığından, dinlemek de istemediğimden önüme dönüp sırama dönecektim ki kolumdan tutuldum. Kavga mı edeceğiz acaba diye düşünmüştüm aklıma ilk gelen şeyle.
'Hangi çiçeği seviyorsun?' O kadar sakindi ki sesi ben mi fazla tepki veriyorum diye düşünmeden edemiyordum.
'Ne?' dedim böyle bir soru beklemediğimden.
'Merak ediyorum ve öğrenmek istiyorum. En sevdiğin çiçek ne?'
'Bunu neden sana söyleyeyim? Yarın bana onu al diye mi?' dedim kollarımı önümde birbirine bağlayarak, istemeden tek kaşım da kalkmıştı. Gıcık göründüğümün farkındaydım.
'Eğer söylemezsen küçüğüm, bundan sonra her gün sana gül alırım, bıkarsın' dedi göz kırparak. Gıcıktı. Bana aşık olduğunu söylerken de bana düşmanken de gıcıktı.
'Laleler ve zambaklar. Şimdi beni rahat bırak' Yaşadıklarımız kalbimi hızlandırırken yerime oturdum sınıftaki fısıltıları ve Jungkook'un bana gülümseyerek bakan yüzünü umursamamaya çalışarak. Tanrım, böyle hissetmemeliyim.
Günün devamının daha sakin geçeceğini düşünmüştüm ama bu Jungkook'un olduğu yerde imkansızdı farkındaydım.
Öğle arası okul bahçesinde beni bekleyen Rosé'nin yanına gitmek için bahçeden geçiyordum ki bana doğru hızla gelen Jungkook'u gördüm. O kadar heyecanlı görünüyordu ki kaşlarımı çatmadan edememiştim.
Hızla yanıma gelmiş ve kablosuz kulaklığından birini bana uzatmıştı. Tereddüt etsem de uzattığı kulaklığı aldım.
'Müzik dinliyordum ve bu şarkıyı beraber dinlemeliyiz diye düşündüm hem bu bizim ilk beraber dinlediğimiz şarkı olacak' demişti.
'Ne saçmalıyorsun Jungkook al kulaklığını' demiştim verdiği kulaklığı ona uzatarak. O ise ona uzattığım kulaklığı almış ancak bana yaklaşarak tekrar kulağıma takmıştı.
Yine çok yakınımdaydı ve o uzaklaşmaya gerek duymadan fısıltıyla konuşmaya başladı.
'Seni Eunwoo ile dans ederken gördüğümde çıldırdım ve ikimizin de hak etmediği gibi davrandım'
'Nereye varmaya çalışıyorsun?' dedim göz devirerek
'Bence biz bir dans borçluyuz birbirimize ve ben bu borcu kapatmaya geldim.'
Ne demeye çalışıyorsun dememe kalmadan beni kolumdan ve belimden tutmuş ve sallanmaya başlamıştı. Bu çocuk deliydi. Hayır, gerçekten deliydi.
Sadece ikimizin duyabileceği bir müzikte okulun ortasında benimle dans ediyordu ve müziği duymayan herkes bize bakıyorlardı, yine.
'Saçmalama Jungkook bu burada olmaz'
'Ben şimdi istiyorum ama'
Tam ağzımı açıp ona cevap vermek üzereydim ki o bütün cümlelerimi ağzıma tıktı bir kez daha.
'Sadece bir kez sana onca kötülük yapmamışım gibi, o gün Eunwoo ile yaptığın gibi dans et benimle çünkü eğer yapmazsan ölecek gibiyim ben'
Acıyla derin bir nefes almış devam etmişti sözlerine; 'Lisa ben o anda kaldım, çıkamıyorum, boğuluyorum'
Söyledikleri kalbimi kırmıştı. Bana yaptığı onca şeyden sonra onun acısına ondan daha çok üzülmem haksızlıktı. Tüm kırgınlığıma rağmen daha fazla o anda kalmasın, boğulmasın diye sesimi çıkarmadım.
Dans ettim onunla tüm okulun önünde ve kırılmış kalbimle.
Herkese merhaba. Bölümü beğendiyseniz oy kullanmayı ve satır aralarında fikrinizi belirtmeyi unutmayın lütfen.
Sevgiler.🎈

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FORGET FOREVER -Liskook-
Fiksi PenggemarGenç kadının gözlerindeki hayal kırıklığı ve elindeki silah sonun başlangıcıydı, kimse bilmiyordu.