''Ve onun kokusu burnumdayken, varlığı bedenimi güçsüz kılıp ona güvenmeye mahkum ederken uyku pençelerini geçirmek yerine, kucaklıyordu benliğimi.
İşte bunu seviyordum.''
Kahvaltı bitmiş, tek bir konuşma bile geçmemişti mutfak duvarları arasında. Kelimeler dudaklarıma kadar gelse de vazgeçerek geri döndü sürekli. O kadar umursamaz görünüyordu ki korkuyordum onunla konuşmaya. Yemeğini bana hiç bakmadan yiyerek kalktığı koltuğa geri dönmüştü. Sırtı koltukla buluşmadan önce bir kaç kelime vadetmişti sadece.
''Akşama işimiz var. Dinlen.'' Evet aramızda geçen tek konuşma buydu. Deli gibi anlatmak istediğim hiç bir şeyi anlatamamıştım ona. Sormamıştı. Bir sıkıntın mı var? Neden bu kadar mutlusun bu gün? Güzel uyudun mu? Normal olmak istedikçe ters gidiyordu bir şeyler.
Şu an ise yatakta yorgana sarılmış şekilde onu düşünüyordum. Pembe, mavi ve beyaz karışımı olan bu yorgan pek beni yansıtmasa da olmak istediğim kişiyi yansıtıyordu en azından. Pembe olmak isterdim ben, herkesin olmak istediği şu renk. Muhteşem bir renk.. Oysa ben koyulaşmış hali olan mordum. Mor daha çekici gelse de insanlara pembe her zaman daha güzeldi kızların gözünde. Sadece bazıları farklı olmak için sevmeye korkarlardı pembeyi. Oysa ben hiç farklı olmak istemedim. Farklı doğdum. Olgun olmak istemedim, olgunlaştım. Aptal olmak isterdim.. Anlayamayacak, hayatı çözemeyecek gelecekle ilgili kaygılanamayacak kadar aptal olmak isterdim..
Avuç içime aldığım yorgana biraz daha geçirdim pençelerimi. Biraz daha sıktım yorganı.. Sanki dayanmak ister gibi, sanki.. Sanki biraz can çekişiyormuş gibi. Her zaman böyle olurdu zaten, aklıma dolan düşünceler uykumu benden çalarken sessiz gözyaşları ardında dalardım ben uykuya. Uyku kucaklamazdı beni, ta ki düne kadar. Dün..
Dün gece o kadar güzel uyumuştum ki, baba sevgisini açıklayamasam da anlayacağınız tarzda açıklayayım.
Eski sevgilinizi rüyanızda gördüğünüzde, mutlu bir şekilde. Ne hissediyorsunuz..
Tatlı bir özlem doluyor ruhunuza. Ben bu sabah o rüyadan sonra ruhumu hissettim. Birazcıcık, çok azıcık hissettim. Özlediğimi hissettim... Uyku pençelerini ruhuma geçirmek için elini kaldırdığın da kapının açılma sesi dikkatimi toplamama yardım etti.
İnsan bir kapıyı çalar hayvan demek istesem de konuşmaya üşenmiştim biraz.. Yatağım da hafif bir çöküntü hissettiğim de yanıma oturduğunu tahmin etmiştim ama uzandığını tahmin edemedim.
''Ne yapıyorsun?'' İğneleyici çıkan sesimle birlikte biraz zorlanarak ona döndürdüm bedenimi.
''Yatıyorum.'' Gözlerimi devirerek derin bir nefes aldım.
''Onun farkındayım, neden burada yatıyorsun?'' Elini umursamazca ve yatağa alçak tutarak salladı. Gözleri hala kapalıydı.. Kirpikleri ne kadarda uzundu böyle..
''Koltuk rahat değil.'' Ona anlatmak istiyordum, tam şu an yaramı kaşıyarak tekrar kanatmak. Tekrar acıyı hissetmek istiyordum. Artık ben acıyı hissetmek istiyordum, o beni değil.
Acı beni hissediyordu, acıyı besliyordum. Acım doymak bilmiyor, sürekli can çekişmek istiyordu.
Acı hissetmek istiyordu.
''Akşam ne işimiz var.'' Yapamazdım, acıma ihanet edemezdim. O benim sahibimdi ve amacıma ulaşmadan ondan vazgeçemezdim. İntikam ruhumu ele geçirse de beslediğim şey acıydı aslında. Ruhum acıkıyor, acımı doyuruyordum.
İntikam keskin bıçak gibi saplanmış ruhuma, çıkmak bilmezken. Acımı besleyerek ruhumda ki bıçağı daha derine çekiyordum. Biliyordum, o bıçak yerinden çıkarsa kanardı yaram. Kanardı ve ölürdüm..
![](https://img.wattpad.com/cover/33380953-288-k667531.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acı Hissetmek İster
Teen FictionTenine aşık siyah kumaşa, Ölüme olan sadık aşkına.. O acımasız, o cani. O bir kız.. Ve intikam yolunda, avıyla yan yana.. Onların ki biraz garipti, biten iki kitabın devamıydı sanki. Mavi umutların, siyah sonuçları gibiydi. Bir ışık, bir karanlık de...