31. Bölüm
''Sakın beni yargılama, ölmek için geldiğimiz bu sikik dünya da yaşamak için verdiğimiz çaba da neyin nesi?''
28 Gün Önce
Kuzey, alnın da biriken terleri göz yaşı niyetine damlatıyordu kara toprağa. Küreği, öyle hırs dolu sapladı ki yarısına geldiği çukura. Aynı zaman da o kadar yorgundu ki, kar yağmıştı Ankara'ya. Soğuktu Ankara, düşündü kendi kendine.. İnsanın içi yanarken, nasıl üşüyebilir. İçi yanıyordu genç polis'in. Kendini suçluyordu, 43 saattir uyumamıştı ve uyumamaya devam edecekti. Küçük çocukların aklı ermeyebilirdi bazı şeylere, Özge'de küçüktü. Kendince cezalandırıyordu insanları, kendince tutmaya çalışıyordu yasını. Anlamalıydı, sonu böyle olmamalıydı küçüğünün. Sevdiğine böyle kavuşmamalıydı. Kuzey'i sevdiğini söylerken, ses tellerinin titrediğini hissetmişti adam. Adam o gün, onca karmaşıklığa rağmen yaşadığını hissetmişti.
Ve küçük Özge, gözlerini kapamadan hemen önce büyüklük yapmıştı gene. Gene kendi üzerine almıştı suçu, kendi ölümünün suçunu bile omuzları üzerine almıştı. Her şeyi omuzladığı gibi bunu da omuzlamıştı. Büyük adam, küçük kızın kalbini hissettiğini duyduğun da delirdi. Deli kız, adamı da delirtti.
''Yeterli bu kadarı.'' Yukarıdan gelen sesi duyduğun da düşünceleri dağıldı polisin, el uzatan Poyraz'ın elini tuttu. Kazdığı mezardan çıktı. Rümeysa, Kuzey, Poyraz, Kemal, ekipten bir kaç kişi.. Bulut, uzaktan bir yerlerden izleyen de Şeyma dışında hiç kimse yoktu kazılan mezar başında.
Ah bir de bir kaç adım ileride duran Özge'nin tabutu. Siyah yaptırmıştı tabutunu genç adam, kimse karalayamasın diye. Siyahın içinde ki beyazı ondan başka kimse göremesin diye.
Tabutun başına geçti adam, hoca onları beklerken. Poyraz omzuna dokunup, bekleyen üç dört kişinin yanına gitti.
Kuzey ellerini sürdü, biraz tozlanmış tabuta. Gözleri dolu, akmayacaktı ama. Kafasını dayadı tabuta, sesini alçalttı.
''Karanlıktan korkardın sen küçüğüm, bütün o karanlığına rağmen karanlıktan korkardın.'' Kollarıyla sardı tabutu.
''Özür dilerim, koruyamadım seni.. Seni kendinden koruyacağıma söz vermiştim.. Yapamadım.'' Derince bir nefes çekti ama ne o oksijeni hissetti, ne ciğerleri çektiği nefesi.
''Özür dilerim, bir sürü şey vardı aklımda ama konuşamıyorum..'' Dilinde düğüm olan kelimeleri yuttu adam, kelimeler içine düşerken, yangınını körükledi.
''Ben de seni sevdim, ben de seni çok sevdim.. Sigara yakardık ya hani, sen Ümit'e içerdin, ben sana.. Sen çocuktun, bütün dünya omuzlarında.. Ben bir adamdım seni omuzlarıma alamadım.. Seni sevmeyi bile haketmedim ben, ben çok kötüyüm.. Sanırım ağlayacağım küçüğüm...'' Yutkundu gözünden bir damla yaş düşerken adam.
''Bana sarılır mısın?'' Arkasından dokunan elle, yerinde sekti. Sarıldı sanmıştı adam, Poyraz'ı gördüğün de suratını astı.
''Kardeşim, zamanı geldi.'' Ekipten bir kaç adam gelip tabutu kucaklamaya çalıştılar.
''Neyin zamanı geldi ulan! Çocuk lan daha o!'' Kuzey izin vermedi tabutu almalarına.. Vurdu dostlarına, gözleri kördü aşktan. Acıdan deliriyordu, acının dorukların da kendini kaybediyordu... Yağmur'un altın da damlacıklardan kaçan koca bir adam gibiydi, imkansızı istiyordu.
''Atamazsınız onu o çukura, gömemezsiniz.'' Aldılar zorla elinden tabutu, Rümeysa durmadan ağlıyordu, Şeyma sessizce göz yaşı döküyordu. Kuzey ise çığlık çığlığa savaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acı Hissetmek İster
Ficção AdolescenteTenine aşık siyah kumaşa, Ölüme olan sadık aşkına.. O acımasız, o cani. O bir kız.. Ve intikam yolunda, avıyla yan yana.. Onların ki biraz garipti, biten iki kitabın devamıydı sanki. Mavi umutların, siyah sonuçları gibiydi. Bir ışık, bir karanlık de...