''İnsanlar güvenmek için fazla orospular.''
Yatağım da öylece uzanmış, tavanı izliyordum. Cem Adrian arka fon gibi, odanın içerisinde süzülürken.. Hüzün ne yapıp ne edip gene yerleşmişti tenime. Tenimde düz çizgiler bırakırken, yağmurun toprağa değdikçe etrafa sıçrattığı çamur gibi saçıldı odaya... Bazen tavan düşünmeme ciddi anlamda yardımcı oluyordu. Gri rengin sahip olduğu oda tavanı, kare şeklinde ortasın da sade lambasıyla bana bakıyordu, bende ona. Bir kaç aydır, Kuzey denen herife iyice alışmıştım. Bazen onunla olmamın sebebini yani Ümit'i unutuyordum. Bunun bana iyi gelmediği bariz şekilde açıktı. Çünkü dengesiz herife ne zaman kapılarımı aralarsam, sinsice içeri girip darmadağan halimi toparlıyordu. Ama ne zaman onun sayesinde iyi hissetsem, o kadar sesli kapatıyordu ki girdiği kapıyı. Gidişine harcıyordum kalan enerjimi..
Gelişi gidişi kadar güzel olan adam, gelişleri yaramı kapatan, gidişleri kanatan adam. Bana ne yapıyorsun?
Dedirtiyordu... Ve o günden güne beni keşfederken, ben ona ulaşamıyordum. Kapılarını bana daha sert kapatıyor, kapı arasından tek gözle bile bakmıyordu.. Dengesiz, beni sinirlendirip güldüren aptal bi' dengesiz. Onun hakkında bildiklerimi düşündüm, bacağımın arasına aldığım yorgana daha sıkı sarılırken.
Nişanlısının öldüğünü biliyordum, nişanlısını öldüren katilin Ümit'i öldüren katil olduğunu biliyordum. Ya da bendim, orası tam kesin değil tabi.. Bir öz bir üvey babasının olduğunu biliyorum, her ikisi de fazlasıyla düşkündü ona. Annesinin yakın zaman da öldüğünü biliyordum, annesiyle araları pek iyi olmasa da annesini ne kadar çok sevdiğini biliyordum. Kuzey Durugan adını ve soyadını biliyordum.
Ya en sevdiği renk, en sevdiği çiçek.. Umrum da değil.
O benim hakkımda ne biliyor, Ümit'i biliyor. Soyad'ımı okul sayesinde öğrendi. Başka?
Ruhumun en derinlerinde yanan ben cevapladı kendi kendime sorduğum anlamsız soruyu.
'Senin başka neyin, başka kimin var ki?' Benim bi' Ümit'im bi' de soyadı soyadım olan babamdan başka kimim vardı ki.. O gün, yazdığım mektupta Ümit'e her şeyim demiştim. Ne de haklıydım...
O ego yığını, neden bu kadar dengesizdi.. Bakışları ardında yatan duyguları görmek istiyordum.. İfadesiz yüzünün bana çarptığı kapıları değil.
Göz kapaklarım üzerine çöken ağırlık, üzerimde ileri geri sürünen hüzünle daha bi' etkili oldu sanki.. Bu günde uyku pençelerini geçirdi, yüreğime..
***
Kız, gözlerinde ki uykunun içtiği içecekten kaynaklı olduğunu bilse bu kadar çabuk teslim olmazdı uykuya.. Kocası misali sarıldığı yorgana biraz daha sığınırken, odasına sessizce giren kişiyi görmek isterdi genç Özge. Görseydi ne hissederdi gerçi, pişmanlık mı? yoksa küstahlık. Acı hissedermiydi peki?
Odada yavaş adımlarla kıza yaklaştı, normal uykusunda olsa kızı uyandırmamaya özen gösterirdi, ama kız ilaç etkisindeydi. Özensizce evden dışarı taşıdı kızı, ev çevresin de kamera yoktu, özenle seçmişti burayı taşınırken Özge, şimdi onu kaçıran kişinin işine de geliyordu bu durum. Kızı arabasına bindirdikten sonra ellerini arkasına bantladı. Ayak bileklerini de, bu bantlar sadece yol için geçerliydi, Özge'yi gideceği yerde neler bekliyordu, Tanrı bilir...
Sürücü koltuğuna geçen şahıs, sessizce arabayı çalıştırdı. O arabayı çalıştırdıktan sonra yollar yolları kovaladı, lambalar ardı ardına dizilmiş yol kenarlarını aydınlatıyordu. Kızı şehrin en sakin mahallelerinden birine getirdi. Arabayı geldiği yere park ettiğin de, kızı indirirken uyanmak üzereydi. Mırıldanıp duruyordu.. O uyanmadan götürmeli ve zincirlemeliydi... Kızın tehlikeli olduğunu biliyordu kaçıran kişi, önlem almak istiyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acı Hissetmek İster
Novela JuvenilTenine aşık siyah kumaşa, Ölüme olan sadık aşkına.. O acımasız, o cani. O bir kız.. Ve intikam yolunda, avıyla yan yana.. Onların ki biraz garipti, biten iki kitabın devamıydı sanki. Mavi umutların, siyah sonuçları gibiydi. Bir ışık, bir karanlık de...